Öcalan'a suikastı 28 Şubatçılar engelledi: Ferhat Ünlü 'MİT Efsanesi'nde istihbaratı anlattı

Biz MİT’in, terör örgütü lideri Öcalan’a Mayıs 1996’da yaptığı “Mercedes Operasyonu”nu biliyoruz. Ferhat Ünlü’nün ‘MİT Efsanesi’ kitabında Suriye’de ikinci bir başarısız suikast girişiminden, “Yıldırım Operasyonu”ndan haberdar oluyoruz. Başarısızlığın nedeni ise MİT’teki klikler savaşı ve MİT-asker arasındaki çekişmeymiş. Dönemin MİT yöneticilerine göre, ordu içindeki 28 Şubatçı ekip Öcalan’a yönelik bir suikastın başarıya ulaşmasını istemedi.

İdris Saruhan Yeni Şafak
Son yıllarda MİT hem Suriye hem Irak’ın kuzeyinde onlarca başarılı nokta operasyonu yapıyor. Peki MİT’in 1990’lı yıllarda Öcalan’a yönelik suikast girişimleri neden başarısız oldu?

Türkiye’de emekli istihbaratçılar anılarını pek yazmaz.

İstihbarat alanında uzman gazetecilerin yazdığı, nitelikli kitaplar da bir elin parmaklarını geçmez. Terörle mücadelede önemli rol üstlenen, ulusal güvenlikten askerler kadar sorumlu olan ve dış politikanın ana unsuru haline gelen MİT doğal olarak ilgi çekiyor.

Gazeteciler bu nedenle MİT’in Irak ve Suriye’de 1-2 cümleyle duyurulan operasyonlarının detaylarını, FETÖ’cülerin yurt dışından getirilişinin perde arkasını ve Libya, Körfez, Orta Asya, Balkanlar’daki “gizli kahramanlık” hikayelerini öğrenmek, haber yapmak istiyor. Tabii ki MİT yasası ve ulusal güvenliğin el verdiği kadarıyla.

Gerçi gazeteler, internet siteleri ve televizyonlar neredeyse her gün “MİT’ten nokta operasyon, film gibi operasyon” başlıklarıyla resmi açıklamalara dayanarak haberler yapıyor denilebilir. Ancak “film gibi operasyon” denildi diye haberler film tadında olmuyor. Aslında “rutinleşen” bu kısa haberler gazete okurlarına da haksızlık. Hem operasyonlar duyurularak talep oluşturuluyor hem tatmin edici bir hikaye paylaşılmıyor. Hep bir eksiklik…

ÇALIŞMA TARZI MI DEĞİŞTİ

Dediğim gibi istihbarat konulu kitaplar da bir elin parmaklarını geçmiyor, bunlar da daha çok 2000’li yıllardan önce yazılanlar.

Kliklerin çekişmesi, diğer devlet kurumlarıyla çatışma bitti ve MİT gerçek anlamda istihbarata odaklanmaya başladı derken istihbarat kitabı yazılmaz oldu. Belki MİT’in çalışma tarzı değişti, belki doğru olan bu ve biz gazeteciler hakkımızdan fazlasını istiyoruz.

Belki de bu alanda yeterince uzman gazetecimiz kalmadı.

Bütün bu düşünceler gazeteci Ferhat Ünlü’nün “İstihbaratın Gayriresmi Tarihi” alt başlığını verdiği “MİT Efsanesi” isimli kitabı yayınlanınca aklıma geldi.

Ferhat ile İletişim Fakültesi’nde sınıf arkadaşıydık. Mesleğe aynı yıllarda başladık sayılır. Gazeteciliğe adım attığı ilk andan itibaren güvenlik/istihbarat konularına ilgi duydu ve bu alanda uzmanlaştı. Susurluk çetesinin deşifre olduğu, Türkiye’nin derin devleti konuştuğu günlerde Ferhat ilk kitabı “Susurluk Gümrüğü”nü yazdı. Bunu “Eymür’ün Aynası”, “Sadettin Tantan” kitapları izledi. Sonra araştırma kitaplarına ara verip polisiye edebiyata yöneldi. İyi romanlar da yazdı ama bana kalırsa araştırma kitaplarına ara vermesi iyi olmadı.

Bu uzun ara 2018’in son günlerinde bitti. Gazeteciler Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman ile birlikte Cemal Kaşıkçı cinayetini anlatan “Diplomatik Vahşet” kitabını kaleme aldı.

Bu kitap, hem cinayetle ilgili birçok detaya ilk kez yer vermesi, karanlık noktalara ışık tutması ve ülkeler arası istihbarat savaşlarına dair ayrıntılara yer vermesi nedeniyle önemli ancak değeri yeterince anlaşılmamış bir kitaptır.

Ferhat Ünlü, “MİT Efsanesi” kitabını ise bir araştırma-inceleme kitabı olduğu kadar bir anı kitabı olarak da niteliyor.

İSTİHBARATÇILARIN ANAYASASI

Kitapta çok sayıda MİT görevlisinin -bazılarının adını vererek, bazılarının adını gizleyerek- anısı, MİT’in kodlarına ilişkin tespitleri ve istihbaratçıların ‘anayasasına’ dair notlar var.

Ferhat Ünlü, “Kitap MİT’in tüzel, kurumsal desteğiyle yazılmadı. Dolayısıyla bilgi toplama, derleme ve yazım aşamaları, temas-mesafe ilkesine uygun şekilde tamamlandı” diyor.

Bu önemli çünkü MİT gibi kapalı kurumlarla ilgili kitap yazmanın en ciddi zorluğu budur. Gerekli teması kuramazsınız, bu “kara kutu”yu açıp bilgiye ulaşmanız neredeyse imkansızdır. Diğer yandan mesafeyi ayarlayamazsınız yazdığınız kitap tam olarak size ait olmayabilir.

“MİT Efsanesi”, Ferhat Ünlü’nün istihbarat ve istihbaratçıları anlatacağı kitap serisinin sanırım ilki.

Kitaptan istihbaratın yeni kodlarıyla ilgili birkaç not aktarayım:

“Kitabın yazılış aşamasında görüştüğüm tüm istihbarat kaynakları, Soğuk Savaş döneminde İstihbarata Karşı Koyma (kontrespiyonaj) faaliyetlerinin günümüze oranla daha kolay olduğunu, zira o dönemde hemen hemen bütün istihbarat faaliyetlerinin büyükelçilik ve konsolosluklar üzerinden yürütüldüğünü belirtmiştir. Günümüzde ise gazeteci, akademisyen, turist, öğrenci gibi kisveler altında faaliyet yürüten yabancı istihbaratçıları deşifre etmek eskisi gibi kolay değil.”

“MİT şimdilerde ulus devletlerin hilafına çalışan küresel sermayeye karşı ve dolayısıyla çok uluslu şirketlerle de rekabet etmesi gereken hayati bir devlet organıdır.”

1948’de İsrail’in kuruluşundan sonra haddinden fazla güçlenecek Türk-Musevi istihbarat ittifakının temelleri İttihat ve Terakki devrinde atılmıştır. Derken Adnan Menderes döneminin gizli servis patronu Ahmet Salih Korur’un -her ne kadar ‘milli’ bir insan olsa da- 33. dereceden Mason ve ‘üstad-ı azam’ olması bu ittifakı perçinlemiştir. İttifak 28 Şubat sürecinin sona erdiği döneme kadar güçlü biçimde devam etti. Bundan sonra İsrail ile kurulan ve kurulacak istihbarat ilişkileri de tek taraflı değil, karşılıklı çıkara dayalı olacak.”

“2010’dan 2012’ye kadar gelinen süreçte Türkiye, tarihinin en fazla yabancı gizli servis operasyonlarına maruz kalmıştır. Öyle ki; birbirine düşman iki ülke, İsrail ve İran farklı amaçlarla PKK üzerinden Türkiye’ye karşı operasyon yürüttü.”

“ABD için Kıta Avrupa’sında en önemli istihbari hedef İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’dır. Biraz daha doğuya gelindikçe son dönemde ABD için en büyük istihbari hedeflerden biri de Türkiye’dir.”

MİT GÖREVLİLERİNİN İNTİHARI

Kitaptaki “İstihbarat ve İntihar” başlıklı ilginç bölümden öğreniyoruz ki 2000’li yıllarda MİT’in en büyük sorunlarından biri, mensuplarının psikolojik ve ekonomik nedenlere dayanan cinnet cinayetleri ve intiharlarıymış. Ferhat Ünlü cinayet ve intiharlara karışan bazı görevlilerin isimlerini de veriyor. Psikolojik sebepler neler mi? Birinci sırada meslek gereği çeşitli sırlara sahip olup konuşamamak geliyor.

BİLİNMEYEN ÖCALAN SUİKASTI

Biz terör örgütü PKK lideri Öcalan’a 6 Mayıs 1996’da yapılan “Mercedes Operasyonu”nu biliyoruz. MİT Efsanesi’nde ikinci bir başarısız suikast girişiminden, “Yıldırım Operasyonu”ndan haberdar oluyoruz.

Son yıllarda MİT hem Suriye hem Irak’ın kuzeyinde onlarca başarılı nokta operasyonu yapıyor. Peki MİT’in 1990’lı yıllarda Öcalan’a yönelik suikast girişimleri neden başarısız oldu?

Kitapta hem “Mercedes Operasyonu” hem “Yıldırım Operasyonu”na dair anlatımlar, asker ve istihbarat arasındaki çekişmelerin ve klik savaşlarının “başarıyı” imkansız kıldığını gösteriyor. Mesela, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Çetin Saner’in, Suriye’deki askeri ataşemizi arayıp “O Apo köpeğini süründüre süründüre getireceğiz” dediği bilgisi var kitapta. Suriye’deki ataşenin telefonunun dinlenmeme ihtimali sıfırdır ve istihbaratçılar aslında bu telefonun El Muhaberat aracılığıyla Öcalan’ı suikasttan haberdar etmek anlamına geldiğini söylüyor.

Ünlü, burada o döneme ait tartışılacak bir tespite yer veriyor:

“Dönemin MİT yöneticilerine göre ordu içindeki 28 Şubatçı ekip Öcalan’a suikastın başarıya ulaşmasını istemiyordu.”

Öcalan’ın öldürülmesinin ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle ilişkilerimizi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorlardı. Öcalan’ı öldürmek değil, yakalamak istiyorlardı. Ordunun suikastı istememesinde, MİT’in talimatı dönemin başbakanı Tansu Çiller’den almasının da etkisi vardı. Çetin Saner ise 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan ve bu yılın Ağustos ayında rahatsızlığı nedeniyle tahliye edilen Çevir Bir’e yakınlığıyla biliniyordu.

Kitaba göre sadece 28 Şubatçıların taş koyması da değilmiş başarısızlığın nedeni. Sahada Şenkal Atasagun’a bağlı Operasyon Başkanlığı ekibi ile Mehmet Eymür’e bağlı Kontr-Terör Merkezi ekibi operasyonun nasıl gerçekleştirileceği konusunda hiç anlaşamamışlar.

Atasagun 1998-2005 yılları arasında MİT Müsteşarlığı yaptı.

Kitaba göre Atasagun’un bu göreve getirilmesinde dönemin “kudretli gazetecisi” şimdinin CHP milletvekili Tuncay Özkan’ın Başbakan Mesut Yılmaz nezdindeki olumlu referansı etkili olmuştu.

Bunu bilirseniz, Özkan’ın MİT ile ilgili önemli kitaplardan biri olan “MİT’in Gizli Tarihi”ne Atasagun’un katkılarını tahmin edersiniz.

HAKAN FİDAN 27 MAYIS’IN YIL DÖNÜMÜNDE GELDİ

MİT her zaman ele geçirilmek istenen bir ‘Kale’ydi.

Ve 1992’ye kadar bir tek sivil müsteşar bile atanamamıştı. Rutin olan “korgeneral” seviyesinde bir askerin müsteşar olmasıydı, darbeler ve cuntalar bu atamaları mümkün kılıyordu. MİT Müsteşarı’nın asker olması da darbeleri ve vesayetin yolunu açıyordu.

Hakan Fidan, MİT Müsteşarlığı’na 27 Mayıs 2010’da, 1960 darbesinin 50. yıl dönümünde atandı. Ferhat Ünlü, atamanın bu tarihte yapılmasının devlet aklının bilinçli bir tercihi olduğunu ifade ediyor.

2008 yılından itibarense Kale’yi artık FETÖ’cüler ele geçirmek istedi. Müsteşar adayları dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’ti. Akyürek 2009 yılında Müsteşar Yardımcısı ardından da Müsteşar yapılacaktı. Ancak başarısız oldular. MİT’te 17 Aralık 2013’ten 15 Temmuz 2016’ya kadar 181, 15 Temmuz’dan sonra ise 377 personel hakkında işlem yapıldı. Kale artık daha güçlü

FOTOĞRAF 25
28 Şubat gerçekleri: Tarihte bir kara leke
Başörtülü kadınların okullara sokulmadığı, insanların ötekileştirilip adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü 28 şubat tarihinden neler oldu? Neler yaşandı? İşte bütün gerçekler...