Kasaba politikacılığı

00:002/07/1999, Cuma
G: 9/09/2019, Pazartesi
Akif Emre

Ismi bir kez büyük siyasetçiye çıkmış kimi büyüklerimizin kriz dönemlerinde sahneye koydukları küçük manevralarını hepimiz az çok tanırız. Üstesinden gelemedikleri krizleri ucuz kurnazlıklarla geçiştirmeye dayalı, günü kurtarmaya yönelik politik ataklardı. Bir tür şark kurnazlığına başvurulur, ya küllenmiş hamasi duygular alevlendirilir ya da kökü dışarda, soyut bir dış düşman resmi çizilir(di).İç politikada hükümet köşeye sıkışmışsa, çözemediği ekonomik sorunlardan iyice bunalmışsa, "kasaba politikacıları"na

Ismi bir kez büyük siyasetçiye çıkmış kimi büyüklerimizin kriz dönemlerinde sahneye koydukları küçük manevralarını hepimiz az çok tanırız. Üstesinden gelemedikleri krizleri ucuz kurnazlıklarla geçiştirmeye dayalı, günü kurtarmaya yönelik politik ataklardı. Bir tür şark kurnazlığına başvurulur, ya küllenmiş hamasi duygular alevlendirilir ya da kökü dışarda, soyut bir dış düşman resmi çizilir(di).

İç politikada hükümet köşeye sıkışmışsa, çözemediği ekonomik sorunlardan iyice bunalmışsa, "kasaba politikacıları"na özgü bir oyun sahneye konarak dikkatler dış sorunlara yönlendirilir(di). Bu durumlarda öne sürülecek ve kimsenin de itiraz edemeyeceği konular belliydi: Kıbrıs, Ege, Yunan anlaşmazlığı vs...

Eğer mevsim müsaitse, örneğin havaların ısındığı dönemlerde Ege''de kıta sahanlığı sorunu her an devreye sokulacak hazır bir senaryo idi. Demirel''in başbakanlıkları döneminde bu politikanın somut ifadesi olarak küçük HORA sismik araştırma gemisi Ege''nin sularına açılırken kamuoyunun dikkati uzun süre bu konuya kaydırılmış olurdu. Ama bu uygulama fazla uzar, inandırıcılığını yitirmeye başlarsa Demirel''in ünlü açıklaması hemen gelirdi: HORA balıkçı teknesi değildir.

Son birkaç yıldır yaşanan gelişmelere bakınca dikkatlerin tümüyle iç politikaya çevrildiği, tehdit algılamasının bile içeriye yöneldiği ortamdan kuşkulanmak gerektiği gibi düşünceye kapılmamak elde değil. Bu düşünceye varmamızı zorlayacak hatta kolaylaştıracak pek çok neden var. Çünkü "kasaba politikacıları" durup dururken neden dikkatleri içeriye çekiyor, medya HORA''nın peşinden yelkenleri şişirmek yerine "gölgelerin gücü adına" iç düşmanlar üretiyor?

Aslında söylenecek şey şu: Türkiye özellikle son bir kaç yıldır dış politikada alabildiğine sıkışmış durumda. İktidarsız hükümetler bir yanda uzatmalara oynayıp, sorunları zamana yayma gayreti sergilerken, diğer tarafta dikkatleri kendi eseri "iç düşman"lara yöneltiyor. Kendi gölgesinden korkar bir toplum hale getirilmemizin başka ne tür bir izahı olabilir?

Dışarda ülkenin itibarı zedelenirken, stratejik hareket alanı daralırken daha önce dışarıya yöneltilen duyarlılığın iç politikaya devredilmesinin ne denli tehlikeli bir oyun olduğunun farkedilmediği anlaşılıyor. Hazar petrol boru hattını, Kuzey Irak hatta Güneydoğu Anadolu''da yaşananları, Kıbrıs''ta önümüze konan reçeteyi, Avrupa Birliği ilişkilerini, Batının Apo baskısını değil aşmanın, unutturmanın bile yöntemi iç tehditler üretmek olamaz.

Yapılan yanlışı, biraz iyimser yaklaşımla, bildiğimiz "kasaba politikacılığının" tersten okunmasıyla izah etmeyi denemek acaba çok mu safça bir yaklaşım olur?