Ay’daki karanlık işler

Sernur Yassıkaya Yeni Şafak
Bir dönemin ünlü bilim kurgu dizisi X-files'ın dikkat çekici bir mottosu vardı: “The truth is out there – Gerçek dışarıda bir yerde.” Evet insanoğlu yıldızlara baktıkça, sürekli o gerçeğin peşine düştü. Evrenin herhangi bir noktasında dünya benzeri bir gezegen ve orada yaşayan canlı organizmalar var mıydı? Koskoca evrende tek başına olmak, sahte cennete düşen insanoğlu için son derece ağır bir yüktü.

Velhasılı bu arayışta ilk hedefimiz en yakınımızdaki gezegenimsi, Dünya'mızın uydusu Ay'dı. Jules Verne'in “Aya Seyahat”ini okumayanımız yoktur ya da Apollo 11'in ve “Benim için küçük insanlık için büyük bir adım” hikayesini duymamış olanımız da.. Tabii sondaki hikaye ile ilgili alabildiğine spekülasyonların yapıldığını da belirtmekte fayda var. Soğuk Savaş'ın amansız rekabetinde, ABD'nin, SSCB'nin uzaya ilk insan gönderen ülke olmasından sonra, Ay'a ilk insanı göndererek moral avantajı uluslararası alanda yakalamak istediği, bunu da tamamen Hollywood yapımı bir proje ile kotardığı, en meşhur komplo teorilerinden biridir.

AY RÜYASI

Tabii işin ilginç bir boyutu Mars'a dönük uzay maceralarının, Ay'a nazaran her daim daha ilgi çekmesi. Herhalde Ay gözümüzün önünde olunca pek de ilgimize mazhar olamıyor. Norveçli yazar Johan Harstad'ın Ay'da 172 Saat adlı kitabı işte bu ilgiyi uyandırma iddiasıyla yazılmış bir bilimkurgu / gerilim eseri. 2008 yılında yayımlanan kitap, dilimize ancak geçtiğimiz aylarda kazandırılabildi. Son dönemde dünyayı fırtına gibi kasıp kavuran İskandinav edebiyatının örneklerinden biri olan Harstad'ın kitabı, NASA'nın Ay'daki karanlık işlerini kamufle etmek için 3 genci “kura” ile biricik uydumuza göndermesi üzerine kurulmuş. Midori, Antoine ve Mia adındaki 3 gencin, hepimizin rüyasını süsleyecek Ay'a seyahatleri beklenmedik gelişmeler ile adeta bir trajediye dönüşüyor. Özellikle Mia için ekstra üzülmemek elde değil. Ne var ki kitap için de aynı şeyi söylemek mümkün. Norveç'in önde gelen edebiyat ödüllerinden birisini, Brage Ödülünü, kazanmış olan kitap, ne bilimkurgu ne de korku/gerilim edebiyatı meraklılarını tatmin edici nitelikte. Öyle ki, “Ay'da neden 172 saat?” sorusunun cevabını metin içinde bulmak mümkün değil. Kitabın “şaşırtan” sonunu eğer biraz bilim kurgu kültürüne hakimseniz tahmin etmeniz işten bile değil.

İSKANDİNAV HÜMORU

Sonuç olarak Harmstad'ın eseri, sahip olduğu başlığın hakkını aynı nitelikte dolduramayarak, okuyucuyu beylik bir bilimkurgu romanı ile karşı karşıya bırakıyor. Kimi zaman İskandinavların özellikle hümor alanında anlaşılmadığı söylenir, kendileri de bundan şikayet eder. Gerilim ve polisiye alanında ise tam tersi bir algı mevcuttur. Ne var ki “Ay'da 172 Saat” söz konusu edebiyat akımı içinde son derece vasıt bir yapıt olarak yer alabilir. Yine de bilimkurgu severler için hiç yoktan iyi bir okuma diyebiliriz. Beklentiyi çok da yükseltmemek şartıyla!



• • •
Ay'da 172 Saat
Johan Harstad
Çeviri: Ezgi Dikici
İthaki Yayınları
Aralık 2015
312 sayfa