Birlikte saracağız: Güzel ülkem iyilikte tek nefes

Depremde büyük kayıplar veren 10 ildeki binlerce vatandaşımızın yaralarını sarmak için 7’den 70’e tüm ülke el ele verdi. Kimi kurtarma bölgesine koştu kimi bulunduğu şehirde yardım topladı. Oyuncağını gönderen, kan merkezine koşan, evini açan, iş yerini toplama merkezine dönüştüren güzel ülkemizin, güzel insanları hayır için yarışırken Yeni Şafak Pazar ekibi olarak yanlarındaydık.

Latife Beyza Turgut Dilber Dural Yeni Şafak
Üsküdar Belediyesi Çavuşdere Spor Salonu yardım toplama merkezi.

Yüzyılın en büyük felaketlerinden biri olarak gösterilen Kahramanmaraş Depremi üzerinden bir hafta geçti. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın yanı sıra Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’ı etkileyen bu korkunç afet, ardında yarası sarılmaya muhtaç yüz binlerce insan bıraktı. Bizler de gözyaşları içerisinde ekranlardaki gelişmeleri takip ettik. Yardımlarsa depremin ilk gününden itibaren başlamıştı bile. Bizler de Yeni Şafak Pazar Eki olarak geçtiğimiz hafta yardım için tek nefes olan insanların yanındaydık. Kâh yardım merkezlerine gittik, kâh kan bağışı merkezlerinde kuyrukta bekleyen vatandaşların yanındaydık. Sosyal medya üzerinden koordine olan ekiplerle de bir araya geldik ve birbirinden cömert insanların ellerindeki imkanları nasıl seferber ettiklerine şahitlik ettik. Tüm bu görüşmeler sonucunda yaşanan acılar karşısında yaşaran gözlerimiz, bir kez de ülkemizin merhametli insanları sayesinde umutla doldu.

Yetkililer, STK’lar, vatandaşlar olanca hızlarıyla bölgeye intikal etse de ne yazık ki on ilde birden ağır kayıplar yaşandı. Yardım ekipleri ile birlikte bölgeye koşanlar, arabasına atlayıp enkaz kaldırmaya gidenler dışında gidemeyenler de kendi şehirlerinde adeta seferberlik ilan etti. Karınca kararınca, herkes gücünün yettiğince depremin açtığı yaraları sarmaya çalışıyor. Kimi bulduğu işe yarar eşyaları torbalara doldurup yardım toplama merkezlerine koştu kimi büyük bir cömertlikle mağazalardan, marketlerden satın aldığı ürünleri gönderdi. Bazı vatandaşlarımız maddi ve nakdi yardım yaparken bazıları da kar kış demeden Kızılay Kan Bağışı Merkezleri önünde uzun kuyruklarda bekleyerek kanıyla destek oldu bu seferberliğe. Bizi en etkileyenlerden biri de bir sağlık çalışanımızın üç aylık bebeğini bırakarak hem deprem bölgesine görevini yerini getirmeye hem de enkaz altında çıkan bebeklere süt annesi olmaya koşmasıydı. Gün sonunda deprem bölgesine aşevinden dağıtılan bir sıcak çorba, sarınılan bir battaniye kadar, 10 yaşında bir çocuğun oyuncak arabasıyla birlikte gönderdiği mektup da depremzedelerin içini ısıttı. Birkaç ay önce babasını kaybeden bu miniğin yazdığı mektup tüm seferberliğin özeti gibiydi: “Bu notu unutma, biz arkandayız, sakın korkma.”

DUALARIMIZ DA SİZİNLE

Her şehirde, her ilçede neredeyse birden fazla noktada depremzedeler için yardım toplama merkezleri oluşturuldu. Buraya getirilen ürünler tamamen gönüllüler tarafından önce ayrıştırılıyor ardından paketlenerek gönderime hazırlanıyor. Kocaeli İzmit’te yaşayan Ebrar Şıpka, 17 Ağustos 1999 Depremi’nde henüz 3 yaşındaymış. Kendisi hatırlamasa da o felaket günlerini ve hayatını kaybedenleri ailesinden, yakınlarından duyduğu hikâyelerle anımsıyor. Bu nedenle elinden geleni yapmak, depremzedelerin yaralarını sarmak istediğini belirtiyor. Özel bir eğitimi olmadığı için yapabileceği en iyi şeyin gönüllü yardım faaliyetlerine katılmak olduğunu düşünen Şıpka, ilk günden yardım toplama merkezlerine koşmuş. İzmit’teki özel bir okul sahibi, okulunu yardım toplamak için gönüllülere açmış. Gönüllüler de çevrelerine duyuru yaparak kullanılması için sıfır ve kullanılabilir vaziyette ikinci el eşyaları toplamışlar. Şıpka da kendi evinden ikinci el eşyalar getirmiş. Bu eşyalar içerisinde çok sevdiği babaannesinin kendisi için ördüğü bir kazak da var. Gıda malzemeleri, bebek bezi, yatak, yorgan ve battaniyeler de bu listeye eklenmiş ve valilik izni ile toplanan bu eşyalar AFAD ile koordineli olarak bölgeye doğru yola çıkmış. “Bizim topladığımız tüm bu ürünler deprem olan şehirlerin girişinde AFAD ekipleri tarafından dağıtılacak inşallah” diyen Şıpka, ayrıca dualarıyla da deprem bölgesindeki vatandaşların yanında olmaya çalıştıklarını, onlar için bir hatim zinciri kurduklarını söylüyor.

ÖRNEK BİR SİVİL KOORDİNASYON MERKEZİ

Depreme yönelik ferdi çabaların yanında, birlikten kuvvet doğacağına inanarak beraber hareket eden pek çok oluşum da var. “Gaziantep Deprem Koordinasyon Merkezi” de işte bu oluşumlardan biri. Sosyal medya üzerinden örgütlenen bu oluşum, pek çok insanın bir araya gelmesiyle adeta “sivil bir deprem koordinasyon merkezi”ne dönüşmüş. Merkezin bulunduğu altı katlı bina aslında ticari bir işletme. Birkaç farklı alanda hizmet veren bu işletme, ortak bir kültüre sahip ve geçmişte sivil toplum faaliyetleri içerisinde bulunan kişiler tarafından kurulmuş. İşletmede yer alan hemen herkesin memleketi ise depremin vurduğu on ilden biri olan Gaziantep. Seyfullah Kar da bu işletmenin yöneticilerinden biri ve kendisi de Gaziantepli. Depremin ilk dakikalarından beri Gaziantep ile iletişim içerisindeler. Önce aileleri ve yakınları için endişelenerek İstanbul’dan yola çıkarak Gaziantep’e giderek orada bizzat yardımda bulunmayı düşünmüşler. Ancak bölgede bir iletişim sorunu olduğunu, yaşanan telaş ve panikten ötürü aynı göçük altında kalan kişilerin bile birbirleriyle iletişime geçemediklerini görmüşler. Buna karşılık kendileri bölgeyi tanıyor, uzaktan da olsa oradaki insanlarla, yetkililerle daha kolay iletişime geçebiliyorlarmış. Bunun üzerine tüm yöneticiler ortak bir kararla ticari işletmeyi deprem süresince kapatarak burayı bir “sivil deprem koordinasyon merkezi” olarak kullanmaya karar vermişler. Önce kurucu ekipten 20 kişi, Gaziantep ile iletişim kurarak oradaki depremzedeleri organize etmiş. Ardından belirledikleri ihtiyaçlar için çağrı yaparak yardım toplamaya başlamışlar.

WHATSAPP GRUPLARI GÖNÜLLÜ GRUPLARINA DÖNÜŞTÜ

Pek çok dernek, vakıf ve okul grubunda son bir haftadır adeta depremzede yardım gruplarına dönüşmüş durumda. Üsküdar Belediyesi Çavuşdere Spor Salonu’nda karşılaştığımız pek çok kişi, bu seferberliği okul veya dernek gruplarından duyarak geldiğini söylüyor. Spor salonuna yardıma gelerek buradaki toplama ve ayrıştırma işleminde görev alan Leyla İlter ve Gülcan Karadamar, Üsküdar’da bulunan bir dernek aracılığıyla tanışıyormuş. Olayın hemen ertesinde kendi WhatsApp dernek gruplarımızdan “Ne yapabiliriz?”i konuşup biraraya gelmişler. Önce kendi mahallelerinde yardımları toplayarak en yakın kuruluşa bu bağışları iletmişler. Verilen nakdi yardımları ise AFAD’a göndererek dekontlarını hayırseverlerle paylaşmışlar. Üniversite öğrencisi Esma Yılmaz ise üniversitesinde Yeşilay gönüllüsüymüş. Buraya da okulun Yeşilay grubundan paylaşılan bir duyuru ile gelmiş. Gelirken de Yeşilay’da gönüllü olmayan ama yardım etmek isteyen arkadaşlarını da yanında getirmiş. 2002 doğumlu Yılmaz, daha önce böyle bir felakete şahitlik etmese de şu an deprem bölgesinde üniversiteden arkadaşları olduğunu ve onlar için elinden geleni yapacağını söylüyor.

Çanakkale’de yaşayan Nilay Özkan aslında emlak danışmanı. Ama aynı zamanda Çanakkale Üniversitesi’nin sosyal yardımlaşma biriminin hazırladığı ÇOMÜ Butik’te gönüllü olarak faaliyet gösteriyor. Normal zamanlarda da öğrencilere yardım için kurulan ÇOMÜ Butik, şimdi de deprem bölgesindeki depremzedeler için yardımlar hazırlıyor. ÇOMÜ Butik, aracılığıyla gerek üniversite öğrencileriyle gerekse üniversite dışından vatandaşlarla birlikte gönüllü olarak yardım toplayıp deprem bölgesine ihtiyaçları tırla ulaştırıyorlar. ÇOMÜ Butik’te her çeşit yardım kabul ediliyor. İhtiyaçlar sosyal medya hesabından duyuruluyor. Gelen yardımlar, giyim, kuru gıda, erzak çocuk bezi, hijyenik malzemeleri olarak tek tek ayrıştırılıyor ve kolilere özenle yerleştiriliyor. Üniversite öğrencilerinin de kendilerine yardım ettiğini söyleyen Özkan, “Dönüşümlü olarak çalışıyoruz. Çünkü çok büyük bir sirkülasyon var. Hepimiz tek yürek olduk. Deprem bölgesine gidemiyoruz ama en azından buradan katkı sağlamaya çalışıyoruz” diyor.

KANIMLA SEFERBERLİĞİN BİR PARÇASIYIM

Üsküdar Meydanı’nda kurulan Kızılay Kan Bağışı Merkezi’nde karşılaştığımız Yüksel Aras, depremi duyduğu gibi soluğu kan bağışı merkezlerinde alanlardan. Geçmişte de düzenli bir kan bağışçısı olduğu için durumun ciddiyetinin farkında. Aras, “Telefonlar elimizde sürekli gündemi takip ediyor onlar için endişeleniyoruz. Normalde de düzenli olarak kan bağışçısıyım. Ama bugün kanımla bir seferberliğin bir parçasıyım” diyor.

Özel bir şirkette planlama müdürü olan Hakan Tozyılmaz, şirket çalışanları olarak 16 kişilik bir ekiple Çağlayan Adliyesi’nde bulunan Kızılay Kan Bağışı Merkezi’ne gelmiş. Tozyılmaz, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’ni İstanbul’da yaşamış. Kahramanmaraş’ta meydana gelen deprem kendisini geçmişte yaşadığı korku dolu anlara götürmüş. Tozyılmaz, depremin olduğu zamanlar 17 yaşında bir lise öğrencisiymiş. İstanbul’da oturmasına rağmen ama enkaz altında kalan arkadaşları olmuş. Okul dönemi başladığında ise deprem bölgesinden lisesine okumaya gelen çocuklarla arkadaşlık yapmış. Yaşadıkları olayları öğrenince daha da etkilenmiş. Kahramanmaraş Depremi’ni ise sabah namazı için uyandığında öğrenmiş. 1999 Gölcük Depremi’ni dinlediği arkadaşlarından aklında kalan kan ihtiyacı, onu ekip arkadaşlarıyla birlikte kan bağışçısı olmasını sağlamış. Ayrıca firmalarının Çorlu’da bulunan kumaş fabrikasında giyinmek için polar, örtünmek için battaniye gibi ihtiyaçlar hazırlamaya başlamışlar. Hakan Tozyılmaz ile birlikte gelen 16 kişiden biri olan Resul Sarıtaş da 1999 Gölcük Depremi’ne İstanbul’da yakalananlardan. Kahramanmaraş ve diğer illerde yaşanan acıları az da olsa tahmin edebiliyor. Gitmeye gücü olmadığını ama maddi yardımda bulunduğunu ve kanı ile destek olmak istediğini söylüyor. Gönüllülerden ayrılıp görevlilerin yanına gidiyoruz. Yaklaşık 2 buçuk yıldır Kızılay gönüllüsü olduğunu söyleyen Zeynep Turan, şu ana kadar hiçbir Kızılay bağış çadırı önünde böyle bir kalabalık görmediğini söylüyor. Bir günde bir çadıra beş yüz kişiden fazla bağışçı geliyor. Ancak çadırlarda yalnızca beş sedye var çünkü Kızılay imkanlarının bir çoğuyla deprem bölgelerinde hizmet veriyor. Zeynep Turan, kanın acil değil, sürekli ihtiyaç olduğuna yeniden dikkat çekiyor, “Düzenli bağışlarımız daha da artarsa, felaket anında çok daha hızlı yardıma koşabiliriz. Lütfen bunu hiç aklımızdan çıkarmayalım” uyarısında bulunuyor.

SOSYAL MEDYAYI KULLANARAK ORGANİZE OLDUK

Yardım çağrılarında sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan Gaziantep Deprem Koordinasyon ekibinin özellikle Twitter’ı etkin bir şekilde kullanması kısa zaman içerisinde hatırı sayılır bir yardım toplanmasını sağlamış. Seyfullah Kar, kısa zaman içerisinde aldıkları aksiyonu “İki saat içerisinde iki araçlık yardım topladık. Sosyal medyadan bunları koordine edebiliyoruz. Eski sivil toplum tecrübemiz bu işi kolaylaştırdı” sözleriyle anlatıyor. Bölgeyi biliyor ve bölgeden sıcak haber alabiliyor oldukları için topladıkları yardımları önce Gaziantep’e göndermişler. Ancak yardımlar Gaziantep ile sınırlı değil. Bölgenin tamamı için bağış ve yardım topluyorlar. Elbistan’a gönderdikleri üç kamyonun adından Hatay’daki depremzedeler için hazırlıklarını yapıyorlar. Ekip, topladıkları yardımlarla sosyal medyadan ilan ettikleri ürünleri alıyor ve bölgeye kendi imkânlarıyla gönderiyor. Örneğin; Türkiye’de üretilerek Ukrayna ordusuna ihraç edilen bereler, su-hava geçirmez montlar ve profesyonel çadırlar gönderdikleri ürünlerden birkaçı. Anlaştıkları iş yerleri bu yardıma destek olmak adına bu ürünleri neredeyse maliyetinin altında fiyatlarla ekibe veriyor. Gönderilen araçların tamamı ekibin şahsi çabalarıyla buldukları araçlar. İlk etapta bölge engebeli olduğu için pikap tarzı, arazi araçlarını bölgeye gitmesi için koordine etmişler. Ardından kamyon ve benzeri araçlarla yardım göndermişler. Araçların şoförleri ise bölgeyi bilen kişilermiş. Kendi imkânlarıyla, masrafları kendileri karşılayarak yola çıkmışlar. Ayrıca deprem bölgesindeki yerel vakıflarla da iletişime geçerek gönderdikleri yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığını ya da bölgedeki eksiklerin ne olduğunu hızlı bir şekilde öğrenebiliyorlar. Gelen ürünler çoğaldıkça yardımlar araçlara sığmamış ve bir hava yolu kargo şirketi ile anlaşmışlar. Bu süreçten sonra yardımları Atatürk Havalimanı’ndan kalkan kargo uçakları ile gönderecekler.

GÜN BOYU GÖNÜLLÜ TRAFİĞİ

Toplanan ürünlerin ayrıştırılması ve paketlenmesi aşamasında yine sosyal medyadan yararlanmışlar. Gönüllü talebi çok fazla olunca bu talepleri bir takvime dönüştürmüşler. Paketleme işlemi için her iki saatte bir 12 kişiyi gönüllü olarak kabul etmişler. Böylece gün boyu gönüllü enerjisi düşmeden paketleme devam edebilmiş. Hazırlayıp gönderdikleri yardımların yanı sıra deprem bölgesindeki ve enkaz altındaki vatandaşların zihinsel ve fiziksel sağlıklarını koruyabilmeleri için bu kişileri bir WhatsApp grubunda toplamışlar. Yerlerini ve ne durumda oldukları bilgilerini hem AFAD ile hem de Kızılay ile iletişime geçerek bildirmişler.

Abdullah Muhammed Aysu, Enes Efe, Hasan Hüseyin Ak ve Eshabil Kurt, Gaziantep Deprem Koordinasyon Merkezi’ne gönüllü olarak gelen öğrencilerden. İstanbul Üniversitesi öğrencisi bu dört arkadaş, depremin ardından Twitter’da bu sivil koordinasyon merkezini görerek yardıma gelmişler. Kar yağışı ve yas sebebiyle okulların da tatil edilmesi üzerine gençler “Elimiz kolumuz bağlı oturmayalım” diyerek harekete geçmişler. “Biz öğrenci evlerinde kaldığımız için yanımızda bir yardım getiremedik. Biz de buraya gelerek en azından beden gücümüzle bir yardımda bulunabileceğimizi düşündük” diyorlar. Gençler arasında ailesi şuan deprem bölgesinde olanlar da var. Eshabil Kurt, Hataylı. Ailesi hasarlı binalarından çıkabilmiş. Ancak yengesi yanında bir yaşındaki kızı ve yedi yaşında ki oğlu ile halen enkaz altında. Kurt, “Ailem kendisine ulaşamıyor. Muhtemelen bilinci kapalı. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Onların yanında da olamıyorum. Bu yüzden üzgünüm. Burada en azından elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum” ifadelerini kullanıyor.

KİMİNİN DUASI KİMİNİN İŞ GÜCÜ

Sıfır ve ikinci el ürün toplamanın yanı sıra göndereceği yardım ürününü kendisini imal edenler de var. İstanbul’da yaşayan mobilya ustası Ufuk Oral bu isimlerden. Depremi duyduktan sonra elimden gelen ne varsa yapmak istemiş. Önce iş yeri sahibi ile konuşarak bir kamyon ayarlamış ve akrabalarından, mahalle mahalle gezerek konu komşudan topladığı ürünleri kamyona doldurarak bölgeye doğru yola çıkarmış. Ardından işyeri ile anlaşarak deprem bölgesi için tahta tabure üretimine geçmeye başlamış. Oral, bu çabasını, “Ben mobilya ustasıyım elimden gelen bu. Oradaki insanlar karda çamurda yere oturmasınlar, üzerine bir tepsi koyup yemek yiyebilsinler diye bu tahta tabureleri hazırladık. Allah nasip ederse bir gecede 150-300 tane taburenin üretimini yapıp bölgeye göndereceğiz” diyerek anlatıyor. Beyaz Butik Gelin markasının kurucusu Hacer Özil, üniversiteyi Gaziantep’te okumuş. Üniversite yıllarında toplumsal duyarlılık projesi koordinatörü olarak faaliyetlerde bulunmuş. Suriye Savaşı çıktığında ise mülteci kamplarında Coşkun Aral’la beraber belgesel çekmeye gitmiş. Kahramanmaraş’ta yaşanan deprem sonrasında deprem bölgelerinden biri olan Hatay’a gitmiş. Göçük altında kalan ve hayatını kaybeden arkadaşları var. Özil, Hatay’da şahit olduğu yıkımı, “Suriye Savaşı’nda belgesel çekmiş biriyim. Savaşta bile böyle bir görüntü, böyle bir yıkım görmedim” sözleriyle anlatıyor. İstanbul’a döndükten sonra atölyesinde 20 kişilik ekibiyle deprem bölgesi için battaniye dikmeye karar vermiş. Atölyenin işlerine ara verip, kumaşçı dostlarından bağış istemiş. Gönderdikleri kumaşlardan şimdi depremzedeler için battaniyeler hazırlıyor. Hazırladıkları battaniyelerin yeni olduğunu görsünler ve depremzedelerin temizliğinden içleri rahat etsin diye bir de etiketliyor. Özil, “Bu kara kışta ısınmaya ihtiyaçları var. Kiminin duası, kiminin iş gücü, kiminin parası. Böyle bir dayanışma içerisindeyiz” diyor.

DOSTLARIMIZ DA BİZİMLE

Kahramanmaraş ve diğer dokuz ilde canla başla yardıma koşanların arasında kardeş milletlerden dostlarımız da var. Örneğin, Kafkas Çeçen Muhacirleri Derneği Yardımlaşma ve Dayanışma Başkanı Ali Viskhadzhiev 10 yıldır Türkiye’de yaşıyor. Türkiye’de yaşayan Kafkasyalı muhacirlerle ve yurt dışında yaşayan Kafkaslarla deprem bölgesine kuru gıda, bez, şeker, pirinç, battaniye toplayıp yardımda bulunuyor. Belediye, kaymakam, AFAD ve İHH ile irtibat halinde olduklarını söyleyen Viskhadzhiev, şimdilik deprem bölgelerinde Kahramanmaraş’ta, Hatay’da gönüllü Kafkas gençlerinin ve Kafkas doktorların da olduğunu anlatıyor. Viskhadzhiev kendilerinin de yarın bölgeye gideceğini söylüyor ve “Bizim başımıza büyük bir deprem gelmedi ama bizim başımıza savaş geldi” diyor ve ekliyor: “500 yıldır devam eden davamız var. Davamızda Türk halkı her zaman bizim yanımızda oldu. Bizim en zor zamanımızda bizimle beraber oldu, kucak açtı. Dışarıda, soğukta kalmanın, evsiz kalmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz de bugün Türk halkının yanındayız. Türkiye’deki kardeşlerimize, çocuklara moral olsun diye oyuncaklar vermek istiyoruz.”

EĞİTİM ALDIK DEPREM BÖLGESİNE KOŞTUK

Bölgeye gitmek, depremzedelerin yaralarını sarmak isteyen binlerce vatandaş var. Ancak unutmamalıyız ki afet eğitimi almadıysak orada bir depremzededen farkımız olmayacak. Bu nedenle öncelikli olarak bölgeye gidenler geçmişte afet eğitimi alan ve bu konuda tecrübe sahibi kişiler olmalı. Nagihan Çıtlak, depremin hemen ertesi günü Ankara’dan 41 kişilik bir ekiple yola çıkan AFAD gönüllülerinden biri. Ekip olarak hedefleri depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesiymiş. Afşin’e ulaştıklarında elektrik ve suyun olmadığını, depremzedelerin karlı havada araçları içerisinde beklediklerini, eski yapılar kadar yeni yapıların da yerle bir olduğunu görmüş. Binaların dışarıda görüntüleri bile insanı ürkütürken AFAD profesyonelleri korkusuzca enkaz altı arama çalışmalarına başlamışlar. Çıtlak, uzun yıllardır AFAD gönüllüsü olmasına ve Afet Farkındalık Eğitmen Eğitimi almasına rağmen enkaz arama çalışmalarına katılması güvenli değilmiş. Ancak afet eğitimi almış bir kişi olarak bölgede çadır kurulumu, yardım malzemelerinin dağıtımı gibi görevler alarak depremzedelerin koordinasyonunu sağlamış. Adıyaman’a enkaz çalışmaları için gönüllü olarak giden A.Ş. ise önce 1999 depremini İstanbul’da yaşamış. Ardından 2003 yılında ise 6.4 büyüklüğündeki Bingöl depremine şahit olmuş. 2020 yılında da Elazığ deprem bölgesindeki enkaz çalışmalarına gönüllü olarak katılmış. Kahramanmaraş’ta yaşanan deprem haberini öğrendiği an ilk olarak Bingöl’de yaşayan eşi ve çocuğuna ulaşmaya çalışmış. Daha sonra da soluğu afet bölgesinde almış. Gönüllüler enkaz alanını biraz temizledikten sonra bir canlıya yaklaştıklarında profesyonel ekiplere haber veriliyormuş. İki gündür afet bölgesinde olduğunu dile getiren A.Ş, “İyi bir insan olmaya çalışmak için afet bölgesine geldim” diyerek anlatıyor.


Asrın felaketinde yedinci gün: 10 kentte 24 bin 617 kişi yaşamını yitirdi

Yusuf İslam'dan anlamlı destek: Depremde hayatını kaybedenler için Kur'an-ı Kerim okudu