Camilerde kadınlara yer açın: Mescitler hayatın içinde yer alırdı

Hz. Peygamber (SAV) döneminde camilere çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkek ayrımı gözetilmeksizin bütün Müslümanlar geliyordu. Günümüzde de kadınlar, camilerin rahatlıkla abdest alabilecekleri, girip çıkabilecekleri mekanlar haline getirilmesini istiyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Hz. Peygamber döneminde camilere çocuk, genç, yaşlı, kadın ve erkek ayrımı gözetilmeksizin bütün Müslümanlar geliyordu.

Dr. Ayşe Gültekin

“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kişiler imar eder” (Tevbe - 18) ayeti ve “Kim Allah rızası için bir mescit yaptırırsa, Allah da bunun karşılığında ona cennette bir köşk ihsan eder” gibi hadisler Müslümanları İslam’ın ilk asırlarından beri mescitler inşa etmeye teşvik etmiştir. Ayette geçen imar kelimesi maddî ve manevî imar olarak iki şekilde açıklanır. Mescitlerin yapılması, temizlenmesi, döşenmesi, aydınlatılması ve bunların devamıyla ilgili hususlar maddî imar olarak değerlendirilirken, ibadet etmek, Allah’ı zikretmek, ilim öğrenmek ve bunların tamamlayıcısı olan diğer hususlarla camileri ihyâ etmek, sayılan hususların dışında kalan ve mescide yakışmayan şeylerden mescitleri korumak ise manevî imar olarak değerlendirilir.

MESCİTLER HAYATIN İÇİNDE YER ALIRDI

Asr-ı Saadet’ten beri mescitler ve camiler öncelikli olarak ibadet mekanı olarak hizmet vermişlerdir. Vakit namazlarını camide kılmak hadis-i şeriflerle teşvik edilmiş, haftalık ve yıllık kongre işlevini gören cuma namazları ve Bayram namazları ise mutlaka camide cemaatle kılınmıştır. Daru’l- Erkam’da başlayan eğitim öğretim faaliyeti Mescid-i Nebevî’nin inşasıyla hız kazanmış, bizzat Hz. Peygamber ve onun görevlendirdiği sahabiler mescidin öğretmenleri olmuş, kadın erkek, çoluk çocuk herkes mescitte eğitim alma fırsatı bulmuştur. Mescid-i Nebevî bu iki hizmete ilaveten devlet işlerinin görüşüldüğü ve elçilerin kabul edildiği idare binası, davaların çözüme kavuşturulduğu adliye binası olarak hizmet vermiş, ordular sefere mescitten uğurlanmış, savaş sonrasında yaralılar mescidde tedavi edilmiş, şiirler mescitte okunmuş, nikahlar mescitte ilan edilmiş ve misafirler burada ağırlanmıştır. Bütün bu özellikleriyle Mescid-i Nebevî ve sonrasında onun örnekliğinde yapılan camiler hayatın dışında değil içinde ve etrafında seyrettiği mekanlar olmayı sürdürmüşlerdir.

ASR-I SAADET’TE KADINLAR MESCİTTEYDİ

  1. Hz. Peygamber devri kadınları namazlarını Mescid-i Nebevî’de kılma ve Hz. Peygamber’in sohbetinden faydalanma hususunda büyük çaba sarf etmişler, hatta gece vakitlerinde kılınan sabah ve yatsı namazlarına bile iştirak etmişlerdir. Hz. Peygamber’in “Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescitlerinden alıkoymayınız” hadisi nedeniyle, eşinin gece vakti namaza katılması hoşuna gitmemesine rağmen Hz. Ömer’in eşine yasak koymaması, Hz. Âişe’nin yatsı namazının geciktiği bir günde kadınların ve çocukların uyuyakaldıklarını haber vermesi, yine O’nun sabah namazına gelen hanımları, evlerine dönerlerken havanın karanlığından dolayı kimselerin tanıyamamasından bahsetmesi kadınların namaz konusundaki kararlılıklarını göstermektedir.

BEŞ VAKİTTE GELMELERİ MENEDİLDİ

Bir kadının Kâf Sûresi’ni Cuma namazlarında Nebî (sav)’den dinleyerek ezberlediğini söylemesi, kadınların Cuma namazlarına katılımının da engellenmediğine işaret etmektedir. Ümmü Atiyye’den rivayet edildiğine göre ise Hz. Peygamber, evlenmemiş genç kızlar ve hayız gören kadınlar da dahil olmak üzere bütün kadınların Bayram namazına katılmalarını istemiş, kadınlar erkeklerin arkasında saf tutup onlarla beraber Bayram namazı kılmışlar, hayız halindeki kadınlarsa biraz ötede durarak yapılan dualara iştirak etmişler, günün feyz ve bereketinden faydalanmaya çalışmışlardır.

Kur’an-ı Kerim’de kadınlar hakkında yapılan düzenlemeler onlara yeni haklar verip sosyalleşmelerini sağlarken, Nebî (sav) onların Mescid-i Nebevî’ye gelmelerini teşvik edip erkeklere bu konuda uyarılarda bulunurken, Hz. Peygamber’in vefatından hemen sonra Ashab-ı Kiram’ın kadınları beş vakit namaz için mescide çıkmaktan menetmeleri, hatta Hz. Aişe’nin “Hz. Peygamber (sav) günümüze kadar yaşasaydı, İsrailoğulları kadınlarının menedildiği gibi, bugünkü kadınları mescidlere çıkmaktan menederdi” demesi toplumsal kabullerin ve kadına bakış açısının çok da kolay değişmeyeceğinin ipuçlarını vermektedir.

KADINLAR DA DÜŞÜNÜLMELİ

  1. Günümüzde çalışma hayatına aktif olarak katılan, çarşıya pazara rahatlıkla gidebilen, her türlü sosyal etkinlikte rahatlıkla yer alan kadınların camiye devamına fitne vb. gerekçelerle kimileri tarafından hala karşı çıkılması son derece düşündürücüdür. Bu konuda yapılması gereken öncelikli şey, Asr-ı Saadet devri kadınlarının sosyal hayata katılımlarının ayrıntılı bir şekilde araştırılması, kadının cami ve cemaate katılımında herhangi bir yasaklamayla karşılaşmadığının erkeklere ve kadınlara anlatılmasıdır.

Camiler kadınların rahatlıkla abdest alabilecekleri ve girip çıkabilecekleri mekanlar haline getirilmeli, izbe, rutubetli yerler kadınların ibadeti için ayrılmamalı, ferah, aydınlık, kadınların girip çıkmaktan zevk alacakları ortamlar kadınlara tahsis edilmelidir. Her mahallede sadece namaz kılınan camiler olmakla beraber, il ve ilçe merkezlerinde her türlü sosyal ihtiyaca cevap verebilecek camiler inşa edilmelidir.

MÜMİN KADINLARA SIĞINAK OLMALI

Geçmişte şehrin tam ortasında, hanıyla, hamamıyla iş yerleriyle hayatın tam içinde yer alan camiler, bugün bizim için de örnek olmalı, camiler içlerinde konferans salonu, eğitim öğretim derslikleri, bilgisayar salonları, kütüphaneleri, lokalleri vb. imkanlarıyla, her türlü sosyal ve kültürel aktivitenin yapılabildiği mekanlar olmalıdır.

Caminin manevi atmosferi, İslam cemaatinin bir üyesi olduğunu hissetmenin, sıkıntıya düştüğünde mümin kardeşlerinin yanında olacağını bilmenin verdiği huzur, hız ve haz çağında bunalan, gönlü daralan mümin kadınları rahatlatacak ve onlara maddi dünyanın sıkıntılarının geçiciliğini Allah’a layıkıyla kulluk eden bir müminin her türlü sıkıntının üstesinden gelebileceğini hatırlatacaktır.


Vaniköy Camii ayağa kalktı: İki yıl önce yangında kül olmuştu