Ülkemizde her yıl ortalama 50 bin kişiye akciğer kanseri tanısı konulurken, bu hastaların 35 bine yakınını maalesef kaybediyoruz. Kanser tedavisinde erken tanı, tedavi başarısında hayati önem taşırken, özellikle akciğer kanserinde bu durum daha da önemli. Akciğer kanseri olan hasta grubunun yalnızca yüzde 20’sinin erken dönemde hekime başvurduğunu belirten Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Kıyık, geri kalan ileri evre denilebilecek yüzde 25’lik hasta popülasyonunun kemoterapi, radyoterapi veya akıllı ilaçlarla tedavi olma şansı yakaladığını anlattı.
YÜZ GÜLDÜREN SONUÇLAR
Son dönemde uygulanan akıllı ilaç uygulamalarının kanser tedavisinde yüz güldüren sonuçlara olanak tanıdığını aktaran Kıyık, “Akıllı ilaçlar kanserin büyümesini ve yayılmasını kontrol altına almak için cerrahi müdahale sonrası destekleyici bir tedavi olarak tercih edilirken, ileri evrede ise doku ve organlara sıçramış olan ve cerrahi müdahale mümkün olmayan hasta gruplarında tercih ediliyor. Akıllı ilaçlar bu hasta gruplarında kanserin büyümesini yavaşlatmak, yayılmasını engellemek böylece hastanın yaşam kalitesini artırmak amacıyla kullanılıyor” diye konuştu.
MUTASYON ANALİZİ KRİTİK ÖNEMDE
Akıllı ilaç uygulamaları için kanserli hücrelere mutasyon analizi yapıldığını ifade eden Kıyık, “Bu moleküler çalışmalarda hem immünoterapi hem de akıllı ilaç dediğimiz hedefe yönelik tedavilere ilişkin inceleme imkânı var. Örneğin EGFR dediğimiz bir mutasyon yakaladığımızda, günde tek bir ilaçla hastayı tamamen şifaya kavuşturabiliyoruz. Bu imkânın oranı yüzde 10-15 arası. ALK dediğimiz bir başka mutasyon var. Bunun da tespit imkanı yüzde 5-7 arası. İlaçları keşfedilme aşamasında olan mutasyonlar var. Tüm mutasyonlar için akıllı ilaç kullanabileceğimiz hasta oranı yüzde 20” ifadelerini kullandı. Kıyık, akıllı ilaç tedavisinin mutasyon analizi uyumlu olmayan hastalarda uygulanamadığını ifade etti.
ÖKSÜRÜK DEYİP GEÇMEYİN
Bazı hastaların kanser çok ileri evreye ulaştığında hekime başvurduğunu söyleyen Kıyık, “Yaklaşık yüzde 10'a karşılık gelen hasta grubu hiçbir tedavi alamıyor. Kanserli hücre tüm vücuda yayıldığı için, hastanın müdahale kaldıracak hali kalmıyor, birkaç ay sonra kaybedeceğimiz pozisyonda bize başvuruyorlar” diye konuştu. Akciğer kanserinde öksürüğün önemli bir belirti olduğunu vurgulayan Kıyık, farklı hastalıklarda da görülen öksürük tablosu önemsenmediği için kanserin ilerlediğini vurguladı.
Tıbben değil moral vermekte eksiğiz
- Akciğer kanseri olduğunu öğrenen hastalara ilk olarak ‘çözümsüz bir durum’ ile karşı karşıya olmadıklarını anlatan Kıyık, “Bir hekim olarak yalnız hissetmemeleri gerektiğini, bir tedavi protokolü için ön çalışma yapılacağını anlatıyorum. Öncelikle teşhisi koyuyoruz. Ondan sonra ise teşhise uygun tedavi protokolünü seçiyoruz. Akıllı ilaçlar da bu protokolün bir parçası. Dünyada ne uygulanıyorsa, ülkemizde de aynı şeyleri yapıyoruz. Bu süreçte hastaların moralli olması şart, en iyi ilaç çevre, aile, arkadaş desteği. Biz ülkemizde tıbbi açıdan değil, hastalara moral vermek, onlarla konuşmak konusunda eksik kalıyoruz. Esasen bu konuda kendimizi gözden geçirmek gerekiyor” değerlendirmesi yaptı.