Türk müziğine toplu bir bakış

Cemal Reşit Rey’in öğrencisi, farklı müzik kültürlerine hakim olan Yalçın Tura’nın “Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri” adlı eseri raflarda. Kitapta Tura, günümüz Türk müziği, konservatuar eğitimi, arel ezgisi, sinema ile müzik ilişkisi, tabletlerde bulunan diziler, Farabi, Itri, Dede Efendi gibi farklı konuları ele alıyor.

Yalçın Çetinkaya Yeni Şafak
Yalçın Tura’nın “Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri” adlı eseri raflarda.

Yalçın Tura, cumhuriyet dönemi bestecisi ve müzik bilimcisidir. “Türk Beşleri” olarak bilinen bestecilerden biri olan Cemal Reşit Rey’in talebesidir. Daha da önemlisi, hem klasik Osmanlı hem de klasik batı müziği teknik, teorik, kültürel ve tarihsel bilgisine sahib olduğu gibi, aynı zamanda bu iki farklı müzik kültürlerine dâir üst düzey eserler besteleyen bir bestecidir. Yalçın Tura’yı farklı kılan, yaşadığı zamanın kırılmalarını ve iki kültürlülüğünü yaşamış bir müzik mütefekkiri olmasıdır. Galatasaray Lisesi ve daha sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunudur. Özellikle felsefe eğitimi almış olması, onun müziğe felsefî bir zaviyeden bakmasına imkân sağlamıştır. Yalçın Tura, gerek bir müzisyen gerekse bir entelektüel olarak son derece donanımlı; bir besteci olarak da hem Türk ve hem de batı müziği alanında senfonik eserlerden saz semâîsine kadar çok çeşitli formlarda nitelikli eserler bestelemiş üst düzey bir bestecidir. Cemal Reşid Rey’in talebesi olmak, ona tıpkı hocası gibi geleneksel müziğimizden istifâde etmenin gerekliliğini öğretmiştir. Tura, müzik konusunda hiç şüphesiz tam bir “zü’l-cenâheyn”dir. Çünkü Yalçın Tura, bu zamanın müzisyenidir ve bu zamanın müzisyeni, iki yakanın müziğini de çok iyi bilmek zorundadır. Bu zamanlar, müzisyene yeni ve ağır görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Yalçın Tura’nın gerek besteciliği ve gerekse yazdığı eserler ve yaptığı müzikbilimsel çalışmalarıyla bu sorumluluğun gereklerini fazlasıyla yerine getirdiğini söylemek mümkün.

FARKLI KİMLİKLER FARKLI MESELELER

“Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri”, Yalçın Tura’nın yıllarına mâlolmuş bir kitabıdır ve daha önce başka bir yayınevi tarafından yayınlanmış olan kitabının gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni baskısıyla Tura, sadece yılların kazandırdığı tecrübesiyle değil, aynı zamanda bu mes’elelerin içinde olan bir müzik adamı sıfatıyla Türk mûsikîsinin mes’elelerini teşhis, tesbit ve tahlil etmiş. Bu hususiyeti sebebiyle teşhis ve tesbitlerin doğruluğu yanında mes’elelere yaklaşımı, ele alış şekli ve tahlilleri de oldukça isabetli ve ufuk açıcı mahiyette. Ayrıca bu mes’elelerin teşhis, tesbit ve tahlillerinin bir bestekâr ve müzikbilimci sıfatıyla yapılmış olması da doğrusu okuyucuyu güvenilir ve gerçek bilgilerle aydınlatıyor demektir ki bu da oldukça mühimdir, çünkü günümüzde pekçok ehliyetsiz kişi bu mes’eleleri çok yanlış ele alıp yazılar yazarak, maalesef okuyucunun ve konuya merak duyanların yanlış malûmat sahibi olmalarına yol açmaktadır.

Yalçın Tura, İz Yayıncılık tarafından yayınlanan “Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri” adlı kitabında, bu mes’eleleri tam kırk başlık altında ele alıp incelemiş. Kitap, ana hatlarıyla beş bölümden meydana geliyor ve farklı başlıklardan müteşekkil her bölüm, temel beş mes’eleyi ele alıyor. Kırk başlık altında ele aldığı mes’elelerin bazılarını bir besteci kimliğiyle, bazılarını da müzik bilimci kimliğiyle tahlil etmiş ve ufuk açıcı bilgiler sunmuş. Meselâ kitabın birinci bölümünün ilk iki başlığı olan “Çağdaş Türk Mûsikîsinin ve Bestekârlarının Durumu, Mes’eleleri ve Bu Mes’elelerin Çözümü İçin Düşünülenler” ve “Besteci Gözüyle Günümüz Türkiyesi’nde Müzik” konuları, mes’eleye bir besteci zâviyesinden nasıl bakıldığını ve nasıl tahlil edildiğini ortaya koyması bakımından hayli mühim. Kitabın birinci bölümü, bu iki mes’ele ile birlikte, genel olarak Türkiye’de müziğin ele alındığı bir bölüm.

“İstanbul’un Türk Mûsıkîsindeki Yeri” başlığıyla açılan ikinci bölüm, Fârâbî’nin mûsikî nazariyatçılığından Itrî’nin besteciliğine ve Dede Efendi’nin yenilikçiliğine, edvâr geleneği ve Enderun-ı Humâyûn’dan Mûsikâ-yı Hümâyûn’a, Darb-ı Fetih usulünden Horasan Tanburu’na ve Türk Mûsikîsi Nazariyatı Tarihine, daha ziyade genel olarak kadîm mûsikî nazariyat ve bilgisine dair başlık ve düşünceleri ihtivâ ediyor.

“Müziğin İnsan Ruhu Üzerindeki Etkileri” gibi hayli önemli bir başlık ve yazı ile başlayan üçüncü bölüm, sinema ve müzik ilişkisiyle birlikte, müzikte standardizasyon gibi mühim konulara ayrılmış. “Bugünkü Türk Mûsikîsi Nazariyatının Öğretiminde Karşılaşılan Ba’zı Mes’eleler” başlıklı yazı ile açılan dördüncü bölüm, konservatuarlarımızın dünü, bugünü ve yarını ile birlikte genel müzik eğitimi ve müzik eğitimi veren kurumları ele alıyor. Kitabın beşinci bölümünde ise bazı mühim teknik meselelerle birlikte, “Arel-Ezgi Sistemi Türk Mûsıkîsi Sistemi midir?”, “Arel-Ezgi Sisteminin Gerçek Yüzü ve Çokseslilik Bakımından Değeri”, “Türk Müziğinde Nota ve Seslendirilişi”, “Çârgâh” Makamı Üstüne”, “Ana Dizi”, “Türk Ses Sistemi Diye Öğretilen Şey”, “Bir “Ses Sistemi” Nasıl Uyduruldu?” ve “Türk Mûsıkîsi Nazariyatına Giriş” gibi başlıkları ve bu konuların tahlillerini ihtivâ ediyor.

NE KADAR ÇOK KURBAĞAYI ÜRKÜTMÜŞÜM!

Kitabın “Ekler” bölümünde de “Kil Tabletlerden Günümüze Değin Anadolu’da Kullanılan Diziler”, “Harizm Notası ya da Tanbur Çiziği Üstüne Birkaç Not” ve “Arel’in Üç Makalesi” başlıklı üç adet ek yeralıyor.

Kendisinden çok sey öğrendiğim muhterem hocam Yalçın Tura, “Türk Mûsikîsinin Mes’eleleri” başlıklı kitabının gözden geçirilmiş ve genişletilmiş baskısı için yazdığı önsözüne şöyle başlıyor: “Türkiye’de hiçbir olumlu iş, hiçbir başarı cezasız kalmaz” derler. Doğruymuş. Meğer ben, farkında olmadan, ne kadar çok fincancı katırını, ne kadar çok kurbağayı ürkütmüşüm! Türk Mûsikîsi Nazariyatı’nın tarihî temellerini araştırmak ve zaman içinde biriken yanlış anlama ve uygulamaları düzeltmeye yeltenmek öyle büyük günah, öyle büyük suçmuş ki, bu suçu işlediğim için bana denmeyen, cezalandırılmam için neredeyse yapılmayan kalmadı. Bana yöneltilen çeşitli eleştirilerin bir kısmına, zamanında gereken yanıtı verdim. Bir kısmına da, yanıtlamaya değer bulmadığım için karşılık vermedim. Bununla birlikte,‘Türk Mûsıkîsinin Mes’eleleri’ kitabımın gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bu yeni basımında, ba’zı eleştirilerin ve yanıtlarının, tarihî belge niteliği taşıması bakımından yararlı olacağı düşüncesiyle, yer almasını uygun gördüm. Bunları, ilgili oldukları yazıların yanında bulacaksınız. Kararı okuyucularımın değerlendirmelerine bırakıyorum.”