Yeni bir otobiyografi

Orijinal ismiyle Tercüme-i Ahvâl Mecmû‘a-i Tesâvîr-i Osmâniyye isimli eser Arif Paşa’nın kâtiplikten müşirliğe uzanan ilginç hayat hikâyesini anlatıyor. Eser 2015 yılında Ensar Karagöz’ün verdiği yüksek lisansın semeresi aslında. Genç araştırmacı bir tez vücuda getirmeye karar verdiğinde Süleymaniye Kütüphanesi’nin Hüsrev Paşa Koleksiyonu’nda harıl harıl çalışmaya başlamış.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İkbal Yıldızının Resmini Çizmek Haz. Ensar Karagöz Ketebe Yayınları

Eser yekûnunun içinde yüzerken katalog ve tespit fişlerinde Tercüme-i Ahvâl olarak kayıtlı bir yazmaya denk gelmiş. Yazma Arif b. İsmail isimli müellife kayıtlı. Bir asker elinden çıkmış olup otobiyografik bir hatırat türündedir. Hatırat mahiyetinde eserlerin imparatorluğun yıkılışı ve Cumhuriyet döneminde artış göstermesi eseri ayrıcalıklı kılıyor. Çünkü Osmanlı döneminde bu tür eserlere çok fazla rastlamamaktayız.

Araştırmalar neticesinde kendisine gereken ehemmiyetin verilmediği bir ressam ve devlet adamının yani Arif Paşa’nın ilginç hayat hikâyesi gün yüzüne çıkmış oluyor. Peki kimdir bu Arif Paşa sorunuzu duyar gibiyim?

Arif Paşa II. Mahmud’un saltanatının ilk yıllarında doğmuş, Yeniçeriliğin ilgasına, Asâkir-i Mansure’nin kuruluşuna, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın ilânına görgü şahitliği etmiş Sultan Abdülaziz devrinde vefat etmiş bir devlet adamımız. Kariyerine kâtip olarak başlamış, ardından müşirliğe yükselmiş ve çeşitli vilayetler olmak üzere beş defa valilik yapmış. Kısacası 19. yüzyılın mühim meselelerinin içinde bulunmuş, devrin atmosferiyle ilgili içeriden bilgi veren bir devletlüden bahsediyoruz.

Avrupa’da ve tabii olarak Osmanlı’da yaşanan değişimler yeni bir birey algısının zuhurunu ortaya çıkarmıştı. Osmanlı tarihinin kriz dönemleri olarak resmedilen bu devirlerde bilhassa bürokrat ve askerî şahsiyetlerin tarihe şahitlikleri büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Bu değişim ilk askerî sınıfta gerçekleştiğinden en fazla tebeddülâtın tesirinde onlar kalmıştı. Gelenekten moderniteye ilk geçişin kurbanları olan askerler, her iki dönem arasında bir köprü vaziyeti görmektedirler. Arif Paşa bu köprünün başında duran isimlerden. Bu sebepten yazdıkları, böylesine buhranlı devirlerin kokusunu almamız bakımızdan fevkalade ehemmiyetlidir. Ahmet Resmî Efendi meşhur Hulâsatu’l-İtibârı’nda bu değişimin kaçınılmazlığını dile getirirken Arif Paşa da bunun canlı örneğini temsil edecektir.

SANATKÂR YÖNÜ

Arif Paşa’nın bir diğer yönü ise ressamlığı. İmparatorluğun çok sonraları bünyesinde neşv ü nema bulan ender ressamlardan birisi de O. Osmanlı’da basılan ilk renkli kitabın müellifi olması da alâmet-i fârikası Arif Paşa’nın. Osmanlı’da Batı tarzı figüratif resmin öncüleri olan Şeker Ahmet Paşa ve Osman Hamdi Bey’e en az yirmi yıl tekaddüm etmiş olan Arif Paşa her ne hikmetse Onlar kadar meşhur olmamış. Eser bu bakımdan da Arif Paşa’nın ismini duyurarak kültür hayatımıza mühim bir hizmeti yerine getirdi.

Hâlâ arşivlerimizde tasnifsiz milyonla evrakın olduğunu göz önünde bulundurur, yazma eserler kütüphanelerimizin hacmini düşünürsek bu çalışmaların arkasını beklemek de hakkımız. Kendi medeniyetinin literatür bilgisini henüz ortaya çıkartmaya başlayan bir millet olarak işimiz zor. Bir an evvel kendimizi toparlamalı “ilim deryasına paçalarımıza sıvayıp girmeliyiz” vesselam.