Quo vadis?
Gecenin geç saatleri... Hava hala sıcak... Evlerin pencereleri açık, ışıkların kahir ekseriyeti sönük... Birden araba cayırtıları bölüyor sessizliği... Normalde şaşkınlık ve merakla pencereye koşmam gerekiyor ama kıpırdamıyorum yerimden... Çünkü artık alışılmış bir şey gecenin sükunetini bozan bu rahatsız edici sesler... Delikanlılığı serseriliğe vurmuş birtakım tipler her gece bu saatlerde gelip evimizin önündeki meydanda böyle fırıldak gibi döndürüyor arabalarını. Lastiklerini cayır cayır öttürerek... Az sonra ilerideki boş pazar yerinde başka birtakım tipler tekrarlayacak aynı şeyi... Eskiden ayda yılda bir olan bir şeydi bu, şimdi her gecenin rutini... Duyuyorum etraftan, sadece bizim mahallede değil, şehrin birçok yerinde oluyormuş aynı şey... Karışan görüşen, ne yapıyorsunuz diyen de yok anlaşılan. Bu serserilerin de belli ki uykudaki mahalle sakinlerini, sabahın erken saatlerinde işe gidecekleri, biraz önce meşakkatle uyutulabilmiş bebekleri, hastaları, yaşlıları, derdi tasası olanı ne düşündükleri var, ne düşünecekleri.