Güzelin köşesi

Köşe, insanın kendi varlığı ve varlığa dair düşünme dersidir. Bakışını iyiye, güzele, kulağını dinginliğe ve sükunete alıştıran, dilini boş sohbetten arındıran kimse gereksiz yüklerden kurtulur, kendi meselesine odaklanır. Bakışının, söz, duygu ve düşüncelerinin mürebbisi olabilen kimse hayatın hakkını verir, yaşama sanatında ehillerden olur.

Haber Merkezi Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Hatice Ebrar Akbulut / Yazar

Bilmek ancak düşünen ve hissiyatı olan insanı acıtır. Bilenle bilmeyenler bir olmadığı gibi bildiği hâlde hayret, sorumluluk ve gayreti artmayan da bilgisi arttıkça acı içinde kalan, sükutu derinleşen kimseyle denk değildir. Bilen var; anlamaz, hissetmez, haddini bilmez, bir meselenin ve derdin yükünü taşımaz, bildikçe cehaleti artar. Bilen var; kendi başına gelmeyen acıyı da hisseder, başkasının sıkıntısına ortak olur, kendi üzüntülerine sabrı artar, bildikçe ne kadar az bildiğini düşünür. Kendindeki âlemi görür hayret eder, âlemdeki kendini görür nutku tutulur. Bilmek, insanı kendisi üzerine düşünmeye sevk ederse anlamlıdır. Bilmenin sancısını çeken kişi düşüncelidir, hissiyat sahibidir, vakurdur. En mutena köşelerde bilmenin külfetini tatmış insanlar durur. Onlar, insana yön verecek nişan taşları olarak köşe başlarına mevzilenir, yolunu şaşırana, adres sorana, kaybolana, bilgelik peşinde gidene istikamet gösterir.

GERÇEK İLE HAYAL ARASINDAKİ BAĞ

Kalbine ve ruhuna uygun bir dost ve rehber bulan kimse ne mutludur. Hırs, menfaat ve rekabet duygularıyla, küçük hesaplarla başı dönmeyen, insana bir kapı aralayan dostun varlığı ne büyük saadettir. Bu dost; kitaplardır, insanlardır, kendine ait bir odadır, söğüt gölgesidir, ikindi serinliğidir, akşam dinginliğidir. Odamda Yolculuk romanında kalbi kırıklar, dostlarının ihmaline uğrayanlar, insanların basitlik ve ihanetlerinden uzaklaşıp evine kapananlar bir köşeye, kendine ait bir yola ve mekâna çağrılır. İnsan muhayyilesi bir köşede yolculuğa çıkabilecek kadar geniştir. Muhayyile iyiliklerin de kötülüklerin de yuvasıdır. Köşe, insanı tahayyül dünyasıyla yüzleştirir, iç dünyasında neleri sakladığını ve taşıdığını bildirir. Başkasında gördüğümüz kötülük onun bizde de var olduğu anlamına gelmez. Böyle düşünürsek başkasındaki kötülüğü görmememiz, görmüşsek de buna sessiz kalmamız gerekir. Başkasının kötülüğünü dilimize dolamış, onun kötü hasletlerini konuşmaktan keyif duyuyorsak bizde daha büyük bir kötülük potansiyeli vardır.

Köşe bir yürüyüş biçimidir. Gerçek ile hayal arasındaki bağdır. İnsanın realitesi ile idealleri arasındaki mesafeyi ve uçurumu görmesidir. Köşe, hayatın anlamının sorgulandığı yerdir. Zor acılar, hayatın anlamıyla aşılır. Aksi halde sevinçler de uçar gider.

Hayatta zor olan kendi sesini bulmaktır. Bir köşe insana kendi sesini buldurur. İnsan köşesinde kendi sesiyle birlikte sessizliğini de duyar. Ruhu hangi seslerin anlamlı, hangilerinin gereksiz ve gürültüden ibaret olduğunu ayıklar. İnsan kendine yetmek için evvela kendini teskin etmeyi, içindeki manasız seslerden arınmayı öğrenmeli. Bu olmayınca tutunmak ve dayanmak için oyalanacak duraklar arar, anlaşılmak için birilerine gider ve çoğu zaman da yanlış kişilere müracaat eder. Hüsran biraz da budur.

“ÖYLE YA, KIYMETLİ OLAN CİĞERİMİZİN KÖŞESİDİR”

Köşeler iyi zamanları ve kötü anları hatırlatır. Elimizden tutanı, yazgımıza eşlik edeni unuturuz ama kör kuyularda merdivensiz bırakanı unutamayız. İç huzurumuzun kaçması, duygu ve düşüncelerimizin karışması, hayat ahengini yitirmemiz ya da odak noktamızı şaşırmamız, güzeli kolay unutup kötüyü ısrarla hatırlayışımızla ilgilidir. İnsan kendine ait her köşede yalnızca güzellikleri ağırlamalı ve onları yâd etmeli ki sükunet bulsun. Öyle ya, kıymetli olan ciğerimizin köşesidir.

Köşeye çekilen her insan, manidar bir şey yapıyor anlamına gelmez. Bazıları için köşe sorumluluktan kaçılacak, miskinlik yeridir. Bazıları için sorumluluk alanıdır. Köşe belki hareketsiz kalınan ama eylemsiz kalınmayan yerdir. Bazı duygu ve düşünceler ancak bir köşede, bir dönemeçte uyanır, bazı hayati kararların bir kuytuda bir anda alınışı gibi. Bazı taze fikirler bir köşede birden ışıldar.

İnsan bir köşede hayalî bir mekân kurar. Hem kendiyle hem hayalî muhatabıyla konuşur. Köşe, yazarın metnini kurguladığı yer olduğu için de çok özeldir. Orada açar mahzen defterini, kendi dahil kimseye söyleyemediği hâllerinin kaydını orada tutar. Bazıları hapsedildikleri dar ve sığ yerden, bazıları ruhunu sıkan insanlardan kaçarak bir köşeye sığınır. Yürüyene caddeler, bulvarlar bir uzlet köşesi olduğu gibi elindeki kitabın boşlukları da bazen okur için bir köşedir. Zira yazar gibi okur da kendini dinleyeceği bir uzlet köşesine ihtiyaç duyar. Düşünce, yazı ve yürüyüş bunu zorunlu kılar.

HİS DAMARLARI KURUMUŞ DÜNYAYA KARŞI BİR DİRENİŞ

Köşe insanın sisteme sessizce başkaldırdığı ve haysiyetini koruduğu yerdir. Kendine dayatılanı yapmama hakkını kullandığı yerdir. Köşe, hayır deme özgürlüğüdür. Hevesi, coşkuyu, çalışma azmini, istek ve arzuyu söndüren sisteme karşı direniştir. Köşe, işine tutkuyla başlayan, herkesten daha büyük bir özveri ve atılganlıkla yola koyulan Katip Bartleby’nin hukuk bürosunda çekildiği ‘Yapmamayı tercih etme’ cümlesidir. Sistemin monotonluğunu bir köşeye tutunarak kıracağına inanan Bartleby’nin sonu dramatik olsa da insanlığın can çekiştiği, his damarları kuruyan dünyaya ve sisteme karşı bir direniştir. Köşe muhalif olmaktır, bezginliğe alınan tavır, yılgınlığa gösterilen tepkidir. İnsan kendi köşesinde sükunete erdiği nispette teyakkuzdadır. Köşeler hem kalbin uyumasına manidir hem de insanı kendi hayatının ve başka hayatların gözcüsü yapar.

Köşe hayatın keşmekeşinde alçakgönüllüce kendine eğilmeğe davettir. Bu davete icabet eden başka köşelerde yankılanan sesleri de duyar. Bir şiirin ruhu, bir türküdeki içleniş, bir kitabın, bir filmin ya da hayattan herhangi bir sahnenin sağanak gibi düşündürdükleri köşelerde anlaşılır, çoğalır.

Düş kurmak hüznü ve ciddiyeti peşinen kabul etmektir. Yazarlar yaratıcılıklarını dış ve iç dünyadan aldıklarıyla besler. Bir yazar, köşesine konuşlandığında yaratıcılığından doğacak eserinin sancısını çeker. Bir kum tanesi kadar bile olsa bir köşede kefeye bir şey koymanın sancılı mutluluğunu yaşar. Köşelerde çocukluk hatıraları canlanır, insan kendi hayat kaynağına doğru akar, geriye doğru ruhuna çentik atan çizgileri yâd eder. Yazar ve sanatçının ruh inceliğiyle yaptığı zihin işçiliği, köşelerindeki zamanı nasıl geçirdiğiyle ilgilidir.

Köşe, insanın kendi varlığı ve varlığa dair düşünme dersidir. Bakışını iyiye, güzele, kulağını dinginliğe ve sükunete alıştıran, dilini boş sohbetten arındıran kimse gereksiz yüklerden kurtulur, kendi meselesine odaklanır. Bakışının, söz, duygu ve düşüncelerinin mürebbisi olabilen kimse hayatın hakkını verir, yaşama sanatında ehillerden olur.

Köşe arayıştır, köklerine inme ve kendini bulmadır. Güzel de güzellik de oradadır.