İzlerin izinden

Dünyada var olan her denge ve döngü parçası, her can onun için ilahi bir emanetti. İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları… Birbirini tamamlamak üzere yaratılanların, birbiriyle yarıştırıldığı, post modern dönemde tüm hakları tekeline alanların canına okumadan bırakmadığı ne varsa, onda gerçek kıymetine kavuşmuştu.

Haber Merkezi Yeni Şafak

ŞEYMA HARMANYERİ / YAZAR

Parmak izleri adedince biriciğizdir şu dünyada. Birbirine benzeyen ya da benzemeyen ama asla aynı olmayan…

Biriciklik insana özünden kavuşur en çok, zahir batından aslına rücu eder.

Yeryüzündeki ruhlar adedince ilişki biçimi vardır.

Öyle ki, olaylar ve insanlarla olan bağlarımız, iletişim şeklimiz, duygu dünyamızdaki karşılığı kadar hayat bulur.

Bu yüzdendir belki de “kendisi olmak”la sorunu olmayan insanların en çok bize bu farklılığı hissettirmesi…

Aynılığın bayağılığından, farklı olmaya çalışmanın yoruculuğundan sıyırıp da yüzünü ona ikram edilene; “öz”üne döndüğünde insan ne kıymetlidir.

“Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün” öğüdü de elbette bu biriciklikten vareste değildir.

İnanç dünyamızı besleyen anlam dünyamız ya da tam tersi, anlam dünyamızı besleyen inandıklarımız. Hiçbir şeyin iddiasında olmamaksa bahtımız olmalıdır.

İnandıklarım arasından en güzeliyle geldim size. İletişimi ilk öğrendiğim kanalın beni en çok beslediği alandan…

Bir çocuğun algı dünyasından çıkıp, anlam dünyasına dokunuşundan.

Hepimiz onu tanırız, ancak herkes kalbi kadarını alır. Kalbin hacmi nedir diye sorası gelir insanın bazen. Cevabı kim bilir? Kalbin aklı, kalbin kavrayışı, kalbin mayası, kalbin manası, kalbin atışı, kalbin tamamlanışı, kalbin varışı… Biriciklik belki de tam da kalbimizden başlamıştır. Her anlam onda, onun algısıyla tanımlanır.

Kederinden emin olan umudundan da emin olur. Umudunu arayanlara bir soluk olsun. Onu tanısın isterim biricik onca kalp… Ben ona kavuştuğumda kederimden emin olmuştum.

“Kim bir Müslüman’ın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıplarını örter.” dediğinde ayıp örttüğünü öğrenmiştim kadınlar ve erkekler adedince.

Yokken bile verdiğini usulca: “Bir hurman da mı yok, yarısını paylaş!” dediğinde.

Aldığı emanetin dokunduğu yer şahit yazılmıştı, o “emin” idi, emin olmuştum. Cisimler bile dile gelirdi biliyordum. Bilincine varamasak da kutsiyetinin, ona sarılıp ağlamak istiyordum.

Açlıktan karnına taş bağladığını öğrendiğimde saatlerce tek başıma ağlamıştım. Tek sözüyle sonsuz nimetlere erişebilecekken, bu vakara şaşırmıştım.

Kendi elbisesini kendisi yamadığı için mi ruhumuzdaki açıkları böyle güzel yamardı bilmiyorum.

Ben bir kız çocuğuydum, kaderinden paylanmıştım. O ise perçemi kulak altına dökülürken kızları gömülmekten kurtarmıştı.

Hasırının üstünde otururken binlerce fethi vardı, binlerce gönüle…

Ashabı ile otururken bir yabancı onun meclisine geldiğinde, fark edilemeyecek olsa olsa benim sultanımdı.

Dünyada var olan her denge ve döngü parçası, her can onun için ilahi bir emanetti. İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları… Birbirini tamamlamak üzere yaratılanların, birbiriyle yarıştırıldığı, post modern dönemde tüm hakları tekeline alanların canına okumadan bırakmadığı ne varsa, onda gerçek kıymetine kavuşmuştu.

Döneminde hiçbir kadın yoktu ki gözleri yaşlanmadan onu anmasın, tüm kalbimle inanmıştım.

“Sizin en hayırlınız, kadınlarına iyi davranandır.” dediğinde tüm soruları cevaplamıştı.

Birleşmiş Milletler raporunda yazmaz belki ama Aylan’ı, Ümran’ı, İbrahim’i yıllar öncesinde o sakınmıştı.

Çağı çağdan, eti kemikten sıyıran zulme o “dur” demiş, bu uğurda en sevdiklerini vermişti.

Komşusu açken tok yatanı bizden silmişti.

İşçiye teri kurumadan hakkını verecek,

“Kıyamet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” diyecek,

Ölü köpeğin güzel dişlerini görecek, olsa olsa benim canımdı.

Ayağına dokunan çöl kumu bile şahit olmuştu; insanların en güzeli, en güzeli öğütlemişti her zaman.

Ahlakı miras bırakmış, ahkamı söküp almıştı bizden.

Üstündeki yıldızlar şahit olmuştu; Kureyşli kuru ekmek yiyen kadının oğlu Resulullah olmuştu.

Yağmur yağdığında başını açıp, nedeni sorulduğunda onun Rabbi’yle ahdi benden daha taze dermiş ya, bunu herkes bilsin isterdim. Yağmurun bahtına imrenenleri, sevgi yağmurlarıyla kuşatsın en sevgili…