Afrika Osmanlı’yı özlüyor

Eczacı Selman Alimoğlu, Afrika’da çektiği portre fotoğraflarını Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı’nda sergiliyor. Afrika’daki Müslüman toplumların Osmanlı’ya özlem duyduğunu söyleyen Alimoğlu, misyonerlik faaliyetlerinden dolayı Müslüman nüfusun da azaldığını dile getiriyor.

Harun Karaburç Yeni Şafak
Eczacı ve Yeryüzü Doktorları Yönetim Kurulu Üyesi Selman Alimoğlu'nun, Afrika'da çektiği portre fotoğrafları Üsküdar Kısıklı'da bulunan Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı'nda sergileniyor. Yeryüzü Doktorları'nın yaklaşık 32 ülkede projeleri var. Bu projelerde görev kolu olarak eczacı da bulunması gerekiyor. Eczacı olarak Afrika ülkelerine giden Alimoğlu, sadece ilaç desteği vermiyor, elinden düşürmediği fotoğraf makinesiyle Afrika insanının yüzlerini ölümsüzleştiriyor. Şimdiye kadar 30'un üzerinde ülkeye seyahat eden Alimoğlu gezmeyi, yeni insanlar, kültürler tanımayı çok seviyor. Fotoğrafa olan ilgisi yurt dışına çıkınca yoğunlaşmış. Afrika'daki Müslüman sayısının misyonerlik faaliyetlerinden dolayı azaldığını söyleyen Alimoğlu, “Afrika'daki Müslüman toplumlar Osmanlı'ya özlem duyuyorlar. Türkiye, İstanbul deyince gözleri parlıyor” diyor.

FOTOĞRAFLIK MALZEME BOL

Alimoğlu'nun fotoğrafları oldukça doğal. Birçok pozu doğallığı bozulmasın diye haber vermeden çekmiş ve ortaya bu görüntüler çıkmış. Genelde portre ve makro çekimler yapan Alimoğlu, fotoğraf için en çok malzemenin Uzak Asya ve Afrika'da olduğunu söylüyor. Ancak bazen insanları habersiz çektiği için başının derde girdiği de olmuyor değil. Fas'ta dilenci bir kadını çekerken başına bir anda bir sürü adam toplanan Alimoğlu, dayaktan fotoğrafların hepsini silerek kurtulmuş. Sokakta yaşayan insanların her zaman bir tehlikesi oluyor. Alimoğlu, Afrika'daki bazı insanlarınsa fotoğraf çektirmekten keyif aldığını söylüyor.



BEYAZ ADAMIN EŞYASI ÇOK


Alimoğlu'na Afrika deneyimlerini soruyoruz. Alimoğlu, “Afrika'ya ilk gittiğimde ben çarpılmıştım. Türkiye'ye geldiğimde ilk bir hafta- on gün kendime gelemedim. Beş altı kişilik bir ailenin eşyasını bir adam yirmi dakikada sırtına yükleyip taşıyabilir. Biz kendi hayatımızı düşündüğümüz zaman arada uçurumlar var. Sahip olduğumuz ne kadar çok eşyamız var. Papalagi'de 'Beyaz adamın ne kadar çok şeyi var' deniyordu. Bazı ülkelerde insanlar hayatları boyunca iki veya üç çeşit yemek görüyorlar” diye cevap veriyor. Dünyada üretilen gıdanın dörtte birinden fazlası kıtlık korkusundan dolayı çok büyük depolarda tutuluyor. Belli bir süre sonra da çöpe atılıyor. Aslında dünyada üretilen gıdalar tüm insanlığa yetiyor. Sorun dengesizlikten kaynaklanıyor.



Afrika'nın kalbi Timbuktu


Afrika'da Alimoğlu'nu en çok etkileyen şehir Timbuktu. Fotoğrafların büyük bir bölümü de buradan oluşuyor. Büyük Sahra çölünün hemen altında bulunan bu çok eski şehir 14 ve 15. yüzyılda çok önemli medreselere yer olmuş. Bunlardan en önemlisi de Sankore Medresesi. Batılıların buraya çok geç ulaştığını söyleyen Alimoğlu, “Orta Afrika ve üzeri çizgide Müslümanlar çoğunlukta. Orası hep İslam kültürünün etkisinde kalmış. Sahillere batılılar 15. yüzyıldan sonra çok rahat ulaşmışlar. Sahilde yüzde yirmilere kadar Müslüman var” diyor.

Kaplumbağa hızında yaşam



Alimoğlu'nun ilk yurt dışı seyahatini fakir ülkeler sıralamasında üçüncü sırada yer alan Nijer'e yapıyor. İlk dikkatini çeken de böylesine fakir bir halkın mutluluğu oluyor. Herkesin 'hayatından memnun' gibi yaşamasına şaşıran Alimoğlu, “Galiba kaybedecek bir şeyleri olmadığı için rahatlar. Orada stres yok zaten. Afrika'da “kimsenin acelesi yok” diye bir laf var. Herkes ağır hareket ediyor. Enerji yok, ortam sıcak… Vücut enerjiyi kontrollü harcıyor” diyor. Seyahatler genelde kısa oluyor ama en uzun süre Nijer'de kalmış Alimoğlu.