Pazar rotası Tarihî Yarımada

Pazar günlerini değerlendirmenin en güzel yollarından biri de belli rotalar üzerinde gezmek. Çini sanatçısı Mümine Ateş’in de pazarlar için favori mekânları değil, rotaları var. Ateş, “Eski insanlar İstanbul’u Tarihî Yarımada olarak kabul ederlermiş. Ben de İstanbul deyince Eminönü, Sultanahmet, Fatih ve Tophane, Karaköy, Üsküdar olarak anlıyorum. Bunlara ilave bazen Boğaz da gezmeyi severim.” diyor.

Merve Akbaş Yeni Şafak
Mümine Ateş.

Thomas Bernhard otobiyografik kitabı Kiler’de pazarlara dair ufak bir gönderme yapıyor. Usta kalem, “Cumartesi gününün dengesini bozamadığı az sayıdaki insan ise yalnızca istisnadır. Aslında cumartesi günü, pazar gününden bile daha korkutucudur, çünkü cumartesi günü herkes arkadan pazarın geleceğini bilir ve pazar gününden fenası yoktur.” diyor. Sahiden pazar günüyle ilgili duygularımız neden bu kadar karmaşık? Onu sevmekle sevmemek arasında gidip geliyoruz. Pazarlar gri olamıyor da, sadece beyaz ve siyah olabiliyor sanki. Tam da bu durumu bu hafta sanatçı Mümine Ateş ile masaya yatırıyoruz. Çini sanatçısı Ateş’e ilk sorumuzu yöneltiyoruz: “Klasik bir pazar gününüzü tarif eder misiniz?” Ateş bize şu yanıtı veriyor: “Pek çok insanın aksine ben pazar günlerini sıkıcı bulmam hobilerim ve entelektüel gelişimim ve yakınlarım için daha fazla vakit ayırabildiğim ve bu yüzden de sevdiğim bir gündür pazar. Klasik bir pazar günü farklı şekillerde değerlendiririm kimi pazarları akrabalarım yakınlarım için özel yemekler hazırlayıp büyük sofralarda keyifli sohbetler eşliğinde geçerken kimi pazarlar da bir müzede tarihi bir camide ya da bir sergide bulurum kendimi. Yaşadığım şehir yüzlerce yıldır farklı medeniyetlere farklı kültürlere ev sahipliği yapan İstanbul. Hem kendi hem de çocuklarımın entelektüel gelişimi için uçsuz bucaksız bir derya, her sokağında her köşesinde bir yaşanmışlık, asırlar öncesinden bugüne seslenen pek çok eser var. Bazen tarihî bir caminin manevi atmosferinde ailemle huzur içinde dolaşırken bazen de sahilde uzun yürüyüşler yaparak deniz kokusunu içimize çekeriz. Kimi zaman ise sergilere giderek ruhumuzu, estetik bakışımızı besleriz zaman zaman da tarihi yerlerde o günlerden kalan sese kulak veririz.”

AVM’lerde gün harcamayız

Ateş için pazar günleri biraz da hobilere ayrılan bir günmüş. Bunu anlatırken, “Malum mesleğim çini sanatı icra etmek, bu sanat birçok kişinin hobisi ama benim işim ve tutkum. Benim de bir hobiye ihtiyacım oluyor farklı bir malzeme farklı bir bakış açısı için bende son zamanlarda sulu boya ile ilgileniyorum.” diyor. Tüm bu aktivitelerde çocuklarının da yanında olmasına gayret ettiğini özellikle belirtiyor. Bunun nedenini onların da küçük yaşlardan itibaren bilgilerinin artması, tarih bilinçlerinin gelişmesi, sanat gözlerinin açılması çabası olarak yorumluyor. Ateş, “Hatta bazen çocuklar sorgular anne biz neden alışveriş merkezine hiç gitmiyoruz diye. Mümkün değil pazarımızı alışveriş merkezlerinde harcamayız.” diyor gülümseyerek. Çocukluğunun çeşitli Anadolu şehirlerinde geçtiğini söyleyen Ateş, “Babam bizi genelde pikniğe ya da şehrin tarihî mekânlarına götürürdü. O günlerin bugün ki beğenilerimin temelini attığını düşünüyorum. Şimdi bende böyle pazarlar oluşturmaya çalışıyorum.” diyor.

SIKICILIĞIN NEDENİ PLANSIZLIK

Pazar gününün çoğu insana sıkıcı gelmesinin altında yatan sebebin plansızlık olduğunu söyleyen Ateş şunları anlatıyor: “İyi bir planlama ile pazar günlerini verimli ve keyifli geçirebiliyorum. Pazarları sıkılan insanlar da benim gibi yaşadıkları şehrin civarında sakin ve doğa ile baş başa kalabilecekleri köşelere sığınabilirler. Ya da kısa bir yurtiçi veya yurt dışı seyahati olabilir. Ben genelde pazara cumartesiyi, cumayı eklerim bu seyahatlerde. Sanat benim yaşamımın büyük bir parçası olduğu için neredeyse tüm seyahatlerim, tatillerim bu minvalde şekillenir. Beni bir pazar günü İstanbul’da bir müzede görebilirken, başka bir pazar şehir dışında ya da yurt dışında bir müzede görebilirsiniz. Bir şehre vardığımda ilk gittiğim mekanlar müzeler ve tarihi camilerdir. Hatta uzayıp giden büyük bir listem vardır gidilmesi gereken müzeler diye. Dilerim pazarlarım yeter listemi tamamlamak için.”

YEŞİL DENİZ FAVORİMİZ

Gelelim filmlere Sanatçıya pazar günleri izlenecek filmleri soruyoruz. “Birçok sevdiğim filmi tekrar tekrar izleyebilirim ancak pazarları çocuklarla olduğum için Yeşil Deniz dizisini izlemeyi çok severiz. Verdiği mesaj çocuklarıma geçsin istediğim, izlerken çok eğlendiğimiz bu diziyi en az iki kez baştan sona izlemişizdir.” diyor. Son dönemde yüksek lisans tezi üzerine çalıştığı için pazar günleri okuduğu kitaplarda genellikle makale, tez ve sanat kitapları oluyormuş. Ateş’e “Pazar günleri görmek istediğiniz arkadaşlarınız var mı?” diye de soruyoruz. “Bu soruyu genişleterek cevaplamak isterim.” diyor ve ardından şunları anlatıyor: “Şehir hayatının koşturmacası içerisinde hafta içi dostlarıma ve akrabalarıma yeterince vakit ayırmak pek mümkün olmuyor. Bazı pazarlar geniş ailemi büyük sofralarda bir araya getirirken bazı pazarları atölyemde dost meclisinde sanat sohbetleri yaparak günü tamamlamayı çok severim. Bu atölye sohbetlerindeki arkadaşlarım kendilerini bilir.”

PAZAR ROTASI TARİHÎ YARIMADA

Gelelim favori mekânlara Acaba sanatçının pazarları için favori bir mekânı var mı? Ateş’in pazarları için favori bir mekânı değil, rotası var: “Eski insanlar İstanbul’u tarihî yarımada olarak kabul ederlermiş. Ben de İstanbul deyince Eminönü, Sultanahmet, Fatih ve Tophane, Karaköy, Üsküdar olarak anlıyorum. Bunlara ilave bazen Boğaz da gezmeyi severim buraları gerek tarih gerek doğa gerekse sanat açısından beni cezbettiği, her an karşıma çıkan eserlerle beni mutlu ettiği için tercih ederim. Bazen doğada yürümek istersek Belgrad ya da Atatürk Arboretumu’nu tercih ederiz.” Ateş, “Bazı pazarlar cumartesi gününden planladığımız için sabah erkenden kalkarak, İstanbul henüz uyanmadan İstanbul’un manevi büyüklerini, Aziz Mahmut Hüda-i Hazretleri olabilir, Eyüp Sultan Hazretleri olabilir ziyaret ederek huzurla başlarız güne. Bazen de İstanbul’a yakın olduğu için Bursa, Bursa’nın ilçeleri veya Edirne gibi günü birlik gidip gelebileceğimiz şehirlere gideriz. Yani İstanbul’da pazar günlerinin sıkıntı olması, ufak bir planlama ve biraz erken kalkıp yola koyulmakla mümkün değil. Benim için pazar günleri öğlene kadar uyunacak bir gün olmadı hiçbir zaman.” ifadelerini de kullanıyor.

30’LU YAŞLARDA GENÇLİĞİ DEMLENMİŞ “PAZARLARI ÇOK SEVEN” BİRİ

Pazar günleri ailesiyle birlikte olmayı tercih eden, acil tamamlanması gereken bir işi yoksa çalışmayan Ateş’e son olarak “Pazar günü bir insan olsa nasıl biri olurdu?” sorusunu yöneltiyoruz. Sanatçı, “Bence pazar günü otuzlu yaşlarında gençliği demlenmiş, hareketli, neşeli, yaşamdan keyif alan, ne istediğini bilen ve pazarları çok seven birisi olur.” diyor.


Toplumumuzda kadının rolü çok kıymetli