Kardahi istifasına Lübnan’dan bakmak

Lübnan Enformasyon Bakanı George Kardahi’nin 3 Aralık’ta “Ülkemin çıkarları şahsi çıkarlarımın üzerindedir” sözleriyle istifasını sunan beklenmeyen hamlesi hem ülke içinde hem de uluslararası arenada kayda değer bir etki oluşturdu.

Haber Merkezi Yeni Şafak
George Kardahi

Dr. Tuba Yıldız

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Lübnan Enformasyon Bakanı George Kardahi’nin 3 Aralık’ta “Ülkemin çıkarları şahsi çıkarlarımın üzerindedir” sözleriyle istifasını sunan beklenmeyen hamlesi hem ülke içinde hem de uluslararası arenada kayda değer bir etki oluşturdu. Suudi Arabistan’ın Yemen’deki operasyonlarına dair yaptığı açıklamalarla gündeme oturan Kardahi, istifası yönündeki haberleri reddetmiş ve görevine devam edeceğini bildirmişti. Bu noktada Fransız lider Emmanuel Macron’un 4 Aralık’ta Suudi Arabistan’a yapacağı ziyaret öncesi istifanın gerçekleşmesi yönündeki talebi ve bu talebin bir gün içerisinde yerine getirilmesi, Kardahi’yle birlikte müttefiklerinin de kararlarındaki limiti gösterdi. Bunun yanı sıra istifa, uzun zamandır düşük seviyede ilerleyen Suudi Arabistan- Lübnan diplomatik ilişkilerinin en kritik aşamasında Fransa’nın stratejik ağırlığını açığa çıkardı. Bu stratejinin değerlendirilmesi için Lübnan’da atılan bazı politik adımlar ise dikkati çeken bir diğer husus oldu.

MİKATİ’NİN DESTEK ARAYIŞI

Başbakan Necib Mikati 10 Eylül’de hükümeti kurup Lübnan’da aşılması zor olan bir eşiği aşmış olsa da Beyrut patlaması soruşturması nedeniyle 14 Ekim’de meydana gelen Tayyune olayları ve kısa bir süre sonra Kardahi’nin Körfez’i kızdıran açıklamaları, Lübnan hükümetinin iç ve dış politikada belirlediği yolu tıkayan en önemli iki faktör oldu. Tarık Bitar’ın patlama soruşturmasından azledilmesi için Hizbullah ve EMEL hareketinden gelen sert muhalefet nedeniyle kabineyi toplamakta zorluk çeken Mikati, haftalar süren çabalara rağmen kabineyi bir araya getirmekte başarılı olamadı. Kabinenin toplanamaması reformların hayata geçirilmesi için de engel oluştururken, Mikati’nin yaşadığı tökezlemeler ve dış yardım arayışları siyasi prestijine daha da zarar verdi.

Diğer taraftan, Suudi Arabistan’la olan ilişkilerin düzeltilmesine yönelik arzusunu her fırsatta dile getiren Mikati, Kardahi merkezli diplomatik kriz konusunda uzlaşmak için adım atsa da Körfez’den herhangi bir yanıt alamadı. Bu nedenle de Macron’un ziyareti ve öncesinde Lübnan’la yapılan müzakereler Mikati için sorunların çözümünde hem önemli bir kapı aralamak hem de Fransa desteğiyle siyasi gücünü meşrulaştırmak anlamına geldi.

Her ne kadar Fransa cumhurbaşkanının gündeminde Lübnan öncelik oluşturmasa da Mikati’nin çabaları Cumhurbaşkanı tarafından göz ardı edilmedi. Bununla birlikte Fransa son on yılda 10 milyar euroyu bulan silah anlaşmaları yaptığı Suudi Arabistan’ın taleplerini daha fazla önemsediğini gösterdi. Bunun en net yansıması ise Kardahi’nin istifası olmadan Suudi Arabistan’la Lübnan için bir görüşme yapmayacak olması oldu.

Mikati’nin Fransa’nın öncülüğünde kendi hükümetinin bakanını istifa ettirebilmesi bir başarı olarak lanse edilse de Necib Mikati’nin iyi niyet göstergesi olarak Suudi Arabistan’ı ziyaret talebinin reddedilmiş olması, ilişkilerin kolaylıkla düzelmeyeceğini gösterdi. Dolayısıyla Kardahi istifasını memnuniyetle karşılayan Suudi Arabistan’ın Lübnan’dan vazgeçmediği gerçeğiyle birlikte Hizbullah’ın hükümeti olarak görülen Mikati kabinesinin değişmeden Körfez’in tam desteğini almayacağı mesajı verilmiş oldu.

HİZBULLAH’IN İSTİFA SONRASI DEĞİŞEN TAKTİĞİ

George Kardahi’ye destek veren ve istifasını kesinlikle kabul etmeyen Hizbullah’ın istifa sonrası değiştirdiği üslubu da öne çıkıyor. Suudi Arabistan tarafından gelen Hizbullah karşıtı söylemleri değerlendiren Hasan Nasrallah’ın, Suudi Arabistan’ın Lübnan üzerindeki baskısı ülkede Hizbullah karşıtı bir iç savaş çıkarma amacı taşıdığına yönelik sözleri diplomatik gerilimin artmasına yol açtı. Nasrallah’ın, Kardahi’nin istifası halinde geri dönülemez bir taviz verileceği ve bu meselede Lübnan’ın ulusal egemenliğinin söz konusu olduğuna dair ifadeleri söylemdeki sertliği gösterdi.

Bununla birlikte 3 Aralıktan sonra Hizbullah tarafından yapılan açıklamalar istifanın bir anlamda kabul edildiğini yansıtıyor. Bu yansımanın iki önemli sebebi var: Öncelikle istifanın hemen sonrasında Hizbullah kanadından kabinenin bir an önce toplanıp fırsatların değerlendirilmesi talebi geldi. Bunun anlamı ise Kardahi’ye karşılık Tarık Bitar’ın soruşturmadan azline dair verilen üstü kapalı istek. Kabinenin 13 Ekim’den bu yana Tarık Bitar’ın görevde kalması nedeniyle toplanamadığı göz önünde bulundurulduğunda böyle bir hesabın yapılmış olması açıklık kazanıyor.

Hizbullah’ın göz önünde bulundurduğu bir diğer konu ise partinin seçim arefesinde toplumsal tansiyonun daha fazla yükselmesine sebep olan öncül aktör olmak istememesi. Kardahi Hizbullah’ın müttefiki Maruni Marada partisi mensubu ve partinin lideri Süleyman Franciye, Hizbullah’ın muhtemel cumhurbaşkanı adayı olduğu için partinin prestiji ve Hizbullah’ın seçim hassasiyeti daha fazla önemseniyor. Bunun için de diplomatik gerilimin düşürülmesi Hizbullah için de bir gerekliliği oluşturuyor.

Son tahlilde hem Necib Mikati’nin hem de Hizbullah’ın Ortadoğu’da halihazırda etkisini artıran diplomatik temasların yarattığı pozitif atmosferden kendilerine has bir biçimde faydalanmaya çalıştıkları görülüyor. Bununla birlikte George Kardahi’nin ani istifası siyasi hayatına aktif bir şekilde devam etmek isteyen Mikati’nin, Fransa olmadan Lübnan’daki herhangi bir krizi yönetmesinin imkansızlığını açığa çıkarıyor. Hizbullah tarafında ise söylemin çıkabilecek bir gerilimde değişebileceği ihtimali siyasi kayganlığı bir kere daha örnekleriyle anlatıyor.

Lübnan'da Körfez ülkeleriyle krize neden olan Bakan Kardahi istifa etti

Körfez ülkelerinin hedefi Lübnan: BAE de tüm diplomatlarını çekti