Kendine merhamet et!

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv.

Ahsen İlhan / Sanat Tarihçisi - Yazar


Elden, dilden ve zihinden tezahür eden inayetin ya da habasetin nişangâhında hep üçüncü şahısların bulunduğu halüsinasyona kayıplar veriyoruz. Zulmün, açlığın, kederin ve envaiçeşit acının öyküsünü barındıran bu yaşamak rizikosunda, insanın kendine bile merhemi, dermanı, cana hayat verecek şifalı solüsyonu bulamadığı bir hakikatte, bir başkasına, bir başka deyişle, şahıs zamirinin teklik ya da çokluk biçimindeki öznelere hayat verdiğimiz, el olduğumuz, yerden kaldırdığımız ya da düştüğü kuyuya merdiven uzattığımız aldanışı ne hazin. Vesile olduğumuz hayırlarda ancak bir süsleme unsuru olduğumuzu keşfettiğimizde, iman ettiğimiz Mâlikü’l- Mülk esmasının asıl manasına da kavuşabileceğiz.

İNSAN NEREDE YANILIYOR?

İyilik ve hayrın faili ile naib-i faili aynı kişidir. Bu akıl zorlayan cümlenin basit bir denklemle izahı mümkün. Denklemin bilinenlerini iki ayrı kişi olarak kabul etsek, biri yere düşen, biri de düşene el uzatıp yerden kaldıran olsa; ilk bakışta, hayır yapan failin, bir başka özneye tesir ettiği çıkarımına varmamız akla yatkın. Fakat kurduğum cümledeki ‘ilk bakışta’ baskılamasına dikkat çekmem gerekir ki; çok kalem tüketen iddialarımdan biridir; ilk algılar, ilk nazar, ilk hissediş ve ilk zannedişler sıklıkla sükût-u hayaldir. Bir elin, yere düşen birine uzanması, var olan gücünü ve iyi niyetini kullanarak yerden kaldırmaya gayret etmesi, son derece insanî ve İslâmi bir tavır olur. Bu muhakkak akıbeti müspet bir dolu letafeti de beraberinde getirir. Ayrıca yine ilahi bir lütuftur ki Yaradan, bir kulunun düştüğü yerden kalkabilmesi için bir başka eli vesile kıldığında, bu, iki elin sahibi için de muştuludur. Bütün bu süreçte el uzatan şahsiyetin de kalpgâhında iyilik barındırdığı ve Allah katında da iyi bir dereceye aday olduğu tespiti de yanlış değildir. O hâlde itiraza mevzu olan saptamaya gelelim. İnsanın yanılgısı, iyilik ve hayır yaparken; tesir ettiği kişiye kendinden bir şey katabildiğini zannetmesidir.

Bütün el uzatışlar, insanın ahirette yerlere düşecek varlığını yerden kaldırma gayretidir. Ama ne yazık ki dünya maddesinde şekle ve duruma göre yorum yapma gafletimiz, bu gerçeği es geçmemizin en büyük sebebi. Öyle ya; elini cebine atıp, kazandığı paradan bir miktar ayırıp yine kendi elini kullanarak ayırdığı miktarı ihtiyacı olan bir başka ele uzatan kişi, hakikaten de onu doyurduğunu zanneder. Bu, olayın motivasyon kısmıdır ama yanlış bir anlatımdır. Yüce Rahmân, kuluna vereceği bir lokmayı bazen doğrudan vermez de bir başkasının elini kullanır, Kerim Allah, bu hâlde, hem verdiği hem de verirken vesile kıldığı kuluna nimetlerde bulunur. Bazen lokmanın yeni sahibi, veren ele minneti öylesine büyütür ki; teşekkürün kula, şükrün Allah’a yapıldığı düsturuna muhalefet eder. Bazen de veren el, verdiğini öylesine kendinden bilir ki; kendisine verenin de kim olduğunu es geçer. İşte bu ahval, vereni kibre çağıran, alanı kullukta yörüngeyi şaşırmaya götüren bir çarpık vaziyetten başkası değildir.

NEFSİNİZE ZULMETMEYİN

Bu dünyada kime el uzattıysak ve kime elimizde bulunandan paylaştıysak; ahirette görüp göreceğimiz, uzattığımız elin kendimizden başkası olmadığı, paylaştığımız ne varsa kendi hazinemize eklenen mücevherlerden ayrı düşmediğidir. Bu âlemde her gün düşmekte olan nefsimize el uzatmanın, bir başkasına hayırla temas etmek olduğunu keşfettiğimizde, iyilikteki motivasyonun da kuldan gelecek şükran ve minnet olmadığını, iyiliğe vesile olan elimizin de kendimize merhamet etmenin bir başka biçimi olduğunu idrak edebileceğiz. Denklemin bir de farklı değerler üzerinden çözümüne bakmalı. Habaset, kötülük, zulüm ve cefa da benzer bir aldanışı tetikliyor. Zalim, zulmettiği kişiye verdiği hasar üzerinden bir sonuca varıyor. Hayır sahibinin “Ben yaptım” aldanışı neyse; şer sahibinin bir başkasına zarar verdiğini zannetmesi aynı dalalettir. Zalim, birine zarar verdiğinde, ahirette yere düşecek varlığına uzanacak elleri bertaraf eder. Bir el, bir başkasına zarar verecek fiillerin faili olduğunda, zulmettiği de yine kendi varlığıdır. Yine bu madde âleminde şeklen tasviri mümkün görünmese de herkes cennetini de cehennemini de kendi var eder. Basit bir misalle, aç bırakan, susuz bırakan, can yakan; ahirette kendi varlığını aç, susuz bırakacak; x şahsa verdiğini sandığı zararın, yalnızca kendine zulmedişinin yansıması olduğunu ukbada anlayacak. Bir başkasına iyilik, kişinin kendine merhametidir ve bir başkasına zulüm, kişinin kendini kahretmesidir.


Asrın felaketinden bir yıl sonrasına

Yerel seçimlere yönelik siyasi dezenformasyon senaryoları