İstifa ettim Afrika'ya tek yön bilet aldım

İşinden istifa edip Afrika bölgesine uçan ve burada Universal Uluslararası Kalkınma ve Çevre Derneği’ni kuran Hayri Dağlı, bin 300’ün üzerinde sürdürülebilir su, tarım, enerji ve eğitim projesi ile Asya, Afrika ve Türkiye’nin en zorlu bölgelerinde 250 binden fazla insanın yaşamına dokunuyor. Hayri Dağlı Afrika yolculuğunu çılgınlık değil insanlık görevi olarak adlandırıyor ve şunları söylüyor: “2014’te Kilimanjaro Dağı’na tırmanmaya Afrika’ya gittim. Bu Afrika yolculuğu sırasında iç savaşlardan etkilenen, suya ve gıdaya ulaşamayan köylerin yaşadıkları zorluklardan, kadınların ve çocukların temiz bile olmayan suya ulaşmak için yaptıkları yolculuklar beni derinden etkiledi. İstanbul’a döndüm, işimden istifa ettim, evimi ihtiyacı olanlara verdim ve tek yön uçak bileti alarak Afrika’ya gittim.”

Hakan Varol Yeni Şafak
Hayri Dağlı ile serüvenin nasıl başladığını konuştuk.

Afrika’da kimi kadınlar bir bidon su için 6 km’lik yolu yürüyorlardı. Üstelik kafalarının üzerinde taşıdığı bu bidonlar ile tehlikeli yollardan geçiyorlardı. Vahşi hayvanlar ya da tecavüze uğrama tehlikesi içinden korku ile geçerken şimdi birçoklarının evlerinin önüne açılan kuyular ile sağlıklı içme suyunun konforunu yaşıyorlar. Bu sular ile tarım yapıp akıllı köyler ile yardıma bağımlı kalma psikolojilerinden kurtuluyor.

Tüm bunları 30 bin destekçisi ile IDEA yeryüzünün aşırı yoksulluk ve eşitsizlik sorunlarının yenilikçi, doğa dostu ve bütüncül çözümü için çalışan bağımsız bir sivil toplum kuruluşu Universal Uluslararası Kalkınma ve Çevre Derneği yapıyor. 1300’ün üzerinde sürdürülebilir su, tarım, enerji ve eğitim projesi ile Asya, Afrika ve Türkiye’nin en zorlu bölgelerinde 250 binden fazla insanın yaşamına dokunan bu derneğin kurucusu Hayri Dağlı ile bu serüvenin nasıl başladığını sorduk. Gittiği bir seyahatten etkilenip evini, arabasını satıp yaşamını özellikle Asya ve Afrika’daki insanların temel gereksinimleri için mücadeleye adayan Dağlı “İnsanlar Mars’a gitmeyi düşüne dursun bu insanlar henüz su bile bulamıyor” diyor ve elini taşın altına sokuyor.

ALTI AY AFRİKADA YAŞADIM

Kadınlar Afrika’da bir bidon su için 6 km yol yürüyor. Evlerinin önünde açtığınız kuyular ile hayatları değişti. Bu hikaye nasıl başladı?

Uzun yıllar Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarında eğitim ve doğa koruma alanlarında çalıştıktan sonra 2014 yılında Kilimanjaro Dağı’na tırmanmak üzere Afrika’ya bir yolculuk gerçekleştirdim. Bu Afrika yolculuğu sırasında iç savaşlardan etkilenen, suya ve gıdaya ulaşamayan köylerin yaşadıkları zorluklardan, kadınların ve çocukların temiz bile olmayan suya ulaşmak için yaptıkları yolculuklar beni derinden etkiledi. İstanbul’a döndüm, işimden istifa ettim, evimi ihtiyacı olanlara verdim ve tek yön uçak bileti alarak Afrika’ya gittim.

  • Tüm dostlarım yaptığımın çılgınlık olduğunu düşünüyordu ama bana göre esas çılgınlık görüp hiçbir şey yapmamaktı. Aşırı yoksul ve unutulmuş coğrafyalarda günde bir doların altında yaşam mücadelesi veren milyonlarca insanı anlamak adına bir köye yerleşerek 6 ay aynı koşullarda yaşamayı deneyimledim. Bölgeye yapılan tek seferlik yardımların kalıcı çözüm sağlamadığını gördüm. Bu sebeplerle 2016 yılında gönüllü arkadaşlarla bir araya gelip sorunların küresel çapta kalıcı ve sürdürülebilir çözümü için harekete geçerek şeffaflık ve bağımsızlık ilkeleriyle Uluslararası Kalkınma ve Çevre Derneği (IDEA Universal)’i kurduk.

ANADOLU MASALLARI ANLATTIM

Tüm hikayeyi başa sararsak böylesine büyük bir projenin temeli nasıl atıldı ve nasıl zorluklar ile karşılaştınız?

İlk yolculuğum Tanzanya’nın kuzeyindeki Masai kabilesi ve diğer eşitlikçi toplumların da yaşadığı Serengeti coğrafyasına oldu. İnsanların güvenli değil uyarılarına aldırmadan sırt çantamla köylerde gezmeye başladım. Yemek istemek için durakladığım MtaKbuMwta adında bir Masai köyünün sakinleri beni tanrı misafiri olarak gördü ve evlerini açtı. Köyde gezinirken bir Afrika elması ağacı altına ilkel yöntemlerle yapılmış sınıf olduğunu fark ettim. Sınıf derken öyle tahmin ettiğiniz gibi değil. Birkaç sıra ve bir kara tahtadan ibaret. Sınıfa yaklaştığımda öğretmenin olmadığını söyledi çocuklar. Hasta olan gönüllü yerel öğretmen bir aydır gelemiyormuş. Çocuklar da belki bir gün çıkar gelir diye her gün sınıfa gelmeye devam ediyormuş. Durumu fark edince çocuklara benimle etkinlik yapmak isteyip istemediklerini sordum. Hep bir ağızdan Swahili dilinde elbette anlamına gelen “kwakweli” dediler. 3 gün boyunca etraflarındaki vahşi hayvanların tanınmasından İngilizce’ye, hijyenden hastalıklardan korunmaya birçok etkinlik yaptık. Onlar bana Afrika masalları anlattı, bense onlara Anadolu masalları.

Bu sırada sizi en çok sarsan hikaye neydi?

Bu birlikte çalıştığımız üç günün sonunda kız çocuklarının çoğunluğunun etkinliklere gelmediğini fark ettim. Nedenini sorduğumda ise kız çocuklarının su taşımaktan dolayı derse zamanlarının kalmadığını cevabını verdiler. Bahsettiğim sınıfta Fatima adında 7 yaşında dünyalar tatlısı bir kız çocuğu ile tanıştım. 2 yıl önce köye bir gezici hemşire gelmiş. Onunla tanıştığı günden beri büyüyünce hemşire olma hayalleri kuruyormuş. Kendisine suyu nereden getirdiğini sordum. 2 saat uzaktaki su birikintisinden getirdiğini söyledi. Ertesi gün Fatima’nın her gün yaptığı bu yolculuğuna katıldım. Çıplak ayaklarla yaptığımız iki saatlik yürüyüşün ardından su kaynağına ulaştık. İçindeki kurtçukların ve parazitlerin gözle görülebildiği, çamur renginde bir su. Bölgede yaşayan yabani hayvanlar da buradan su içiyormuş. Öyle bir su ki içinde bulunduğumuz yüzyılda böyle bir suyun hala içilebiliyor olduğunu anlamak ve bunu kabul etmek mümkün değil. Yeryüzünün bir tarafında Mars’a gitmek tartışılırken diğer tarafında böyle bir suyun milyonlarca insan tarafından içiliyor olmasına inanmak güç. Fatima birkaç gün sonra bu sudan dolayı hasta oldu. Onun yüksek ateşten dolayı yüzünden akan boncuk boncuk terlerini gören, onun bu hikayesine tanık olan hiç kimse yaşamına eskisi gibi devam edemezdi.

Hayal kurmaya başladılar

Akıllı Köy projenizden bahseder misiniz?

  • Akıllı Köy projesinde yeraltı suyuna ulaşmak için derinliği 70-120 metre arasında sondaj kuyuları açıyoruz. Ulaşılan temiz suyun evlere dağıtımı için su kuleleri yapıyor ve güneş enerjili akıllı pompalar kullanıyoruz. Kuledeki su, yerçekimi kuvvetiyle köyün çeşitli yerlerine yapılan çeşmelere dağıtılıyor. Suyun dağıtımından sonra köyün gıda ihtiyacını sürdürülebilir şekilde sağlamak için tarım adımına geçiliyor. Bu kapsamda köy halkına tohum desteği ve sürdürülebilir tarım eğitimi veriliyor. 3. aşamada enerji geliyor. Köyde her eve 15 saat aydınlatma sağlayan güneş kitleri sağlanıyor. İşte bu aşamalardan sonra köyler dışarıdan yardıma ihtiyaç duymayan kendi ayakları üzerinde duran akıllı köylere dönüşmüş oluyor.

Bugün Asya ve Afrika’da altı farklı ülkede, 135 akıllı köyde 250 bin insan su, gıda ve enerjiye erişebiliyor ve daha güzel bir gelecek hayali kuruyor.

Dünyanın en uzak coğrafyalarına bile ulaşıp dönüşüm yaratıp eşsiz katkılarınız var. En temel gereksinimleri karşılandıktan sonra onlarda nasıl değişimler gözlüyorsunuz?

Bir köye içme suyunu modern şekilde sağladığımızda, bahçeler kurup sulama sistemi ile donattığımızda, bunu da sürdürülebilir tarım ve permakültür tasarımı, doğal gübre yapımı, tohum saklama gibi eğitimlerle desteklediğimizde her şey değişiyor. Bahçelerden alınan verim artıyor. Verim artışı demek ek gelir demek, pirincin yanına ek gıda demek, açlığın azalması demek. Aslında temiz su ve gıda insanlara kendilerini aşırı yoksulluktan çıkarmak için fırsat sunuyor. Bizde tam olarak bunu istiyoruz. En önemli değişim hayal kurmaya başlamaları oluyor. Köylerde yaşayanlar su ve gıda sorunları çözüldüğünde geleceklerine odaklanabiliyorlar. Bir akıllı köyün nüfusu 2000 kişiye kadar çıkabiliyor. Projenin çevredeki köylere sağladığı destek de düşünüldüğünde bu rakam büyüyor.

Görmezden gelemeyiz

Bir insan grubunda sıfır noktasını gördükten sonra kendi hayatınızda en çok neyin kıymetini biliyorsunuz ve şükür duygusunu çok kısa zamanda kaybeden bizler için neyin farkındalığının altını çiziyorsunuz?
  • Dünyanın bir yerinde bir çocuk senin desteğine muhtaç ise görmezden gelme şansın yok! Bir kadın en temel insan hakkı olan su veya gıdaya erişemiyorsa harekete geçmemek bir seçenek değil. Bir baba çocuğunun en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa bu dünyanın şanslı coğrafyalarında yaşayan herkesin sorunu. Artık yakın ya da uzak diyemeyiz. Dünyadaki 1 milyar insan açlık ve susuzlukla karşı karşıya. Ve bizim bunu görmezden gelme şansımız yok.

TRT’de yayınlanan Su Savaşları belgeseli çok ses getirdi. Öte yandan iklim krizini yaşarken daha çok altının çizilmesi gereken bir unsur. Böylesine yeni belgeseller var mı yolda?

TRT Belgesel Su Savaşları ve IDEA Universal işbirliğindeki 14 bölümlük belgesel on binlerce insanın beğenisini kazandı. Hikaye anlatıcılığı işimizin en önemli parçalarından birisi. Ülkemizde yaşayan dostlarımıza çalıştığımız coğrafyalardan insan hikayelerini her zaman anlatmaya çalışıyoruz. Bunu IDEA Universal’in sosyal medya hesaplarından, sitelerimizden ve aylık e-bültenlerimizden takip edebilirsiniz. Yeni, daha güçlü belgesel projeleri ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. 2022 yılı içinde sürpriz bir çalışmamız olacak.