Siz Üstad'ı nasıl tanıdınız? İlk kez ziyaretine giderken zihninizde hangi sorular vardı?
Estağfurullah. Ben 1940 yılında Kastamonu'da orta okul üçüncü sınıfta okuyordum. Çevremizden Üstad'ı duymuştum. Bir gün arkadaşlarımla birlikte kendisini ziyarete gittik. Ben kendisine o günkü eğitim sistemimizin bize verdiği anlayışla şöyle bir soru sordum: “Muallimlerimiz (öğretmenlerimiz) Allah'tan bahsetmiyor: bize Hâlık'ımızı tanıt” O gün, o sualime, Üstad “siz muallimleri değil, fenleri dinleyin” diye cevap verdi.
Fenni ilimlere ilişkin hangi örnekleri vermişti?
Herbir fennin kendisine has lisanıyla Allah'ı nasıl anlattığını gösterdi. Nasıl ki, bir eczanede bulunan ilaç kutularında hastalıklara iyi gelen harika ve hassas kimyasal karışımlar var ise, o ilaçları hazırlayan işinin ehli eczacıyı gösteriyorsa, o çarşıdaki eczaneden çok daha mükemmel ve büyük olan, o eczanedeki ilaçların kaynağı olan küre-i arz eczanesindeki dörtyüz bin nebatat ve hayvanat, kürei arz eczane-i kübrasının eczacısı olan Hakimi Zülcelali, kör gözlere gösterir tanıtır” Bu minval üzere sürüp giden bir dersin sonunda, bizler çok tatmin olduk. O gün bugündür O'nun yanından ve yolundan ayrılmadık.
Size göre Risale-i Nur nedir?
Risale-i Nur demek, İslamın, İmanın kuvvetlenmesine hizmet eden Kur'an hakikatleri demektir. Risale-i Nur Kur'an hakikatlerinin delilleri bürhanlarıdır. Ayetler ve hadislerden başka şeyler karıştırmadan günümüz insanlarının maddi manevi ihtiyaçlarına cevap veren ikna edici derslerin verildiği eserlerdir. Risale-i Nur bu asrın en büyük mürşididir. Bediüzzaman Hazretleri böyle ifade ediyor.
Risalei Nur'un özelliği nedir?
Bin seneden beri Kur'an ve İslam aleyhine ne söylenmişse hepsini çürüterek hakikatleri Risale-i Nur'da yazmıştır. Bir çoğu Kur'an ve Hadisten mülhemdir. İmansız dünya saadeti olmadığı için hele ahiret saadeti olamayacağı için bu zamanın en büyük vazifesi müminlerin imanlarını tahkiki, şeksiz şüphesiz yapmasıdır. Risale-i Nur evvela müellifinin imanını sağlamlaştırmış müellif eseri en başta kendi nefsine yazmıştır. Onu kim okursa imanında vesvese ve şüphe kalmaz kainattaki insanın en büyük vazifesi kendi kusurlarını görmek ve ıslahına çalışmak ve Kur'an hakikatlerini anlayıp yaşamaktır.
Nurlar 50. yılında nerelere ulaştı?
Bugün elhamdulillah Amerika'dan Avustralya'ya, Rusya'dan Güney Afrika'ya kadar Risale-i Nur dersaneleri açılmış ve Risale-i Nurlar her dile çevrilmiştir. Risale-i Nur'un telifi bittikten sonra, üstadımız “Bana lüzum kalmamıştır, Risale-i Nur yeter, Risale-i Nurun hangi sayfasını açarsanız benimle değil, hadim-i Kur!an olan üstadınızla görüşürsünüz.” demiştir.
Risale-i Nur hiçbir şeye alet edilmez. Eğer maddi ve manevi bir takım şeylere alet edilirse ihlas zayi olur dünya için çalışılmış olur. İhlasın birinci şartı Allah emrettiği için bir işin yapılmasıdır.
Size göre Üstad'ın mezarının gizli olmasının sebebi nedir?
Üstad Hazretleri mezarının gizli olmasını Risale-i Nurdaki ihlası bozmamak için istemiştir. Çünkü iman hizmetinde Allah'ın rızasından başka gaye takip edilmez. Üstadımız derdi ki : “Ben hürmet istemiyorum, Kur'an'a hürmet edin, Peygamberimiz'e hürmet edin” Ziyaretçilerden hürmet için, dua almak için gelenlerden hoşlanmazdı. Hizmet için gelenleri baş göz üstüne kabul ederdi. Risale-i Nur'u hiçbir şeye alet etmemek Risale-i Nur'un birinci şartıdır. Bizimle görüşmek isteyenlere tavsiyemiz şudur, Üstadımız Risale-i Nur'da bütün ihtiyaçları karşılayacak şekilde iman hakikatlerini yazmıştır. İsteyenler, o hakikatlerden okumakla istifade edebilirler. Risale-i Nurları çokça okumalarını tavsiye ediyorum.
ABDULLAH YEĞİN KİMDİR?
1924 yılında Kastomonu'da doğdu. Lise yıllarında Bediüzzaman'la tanıştı ve sohbetlerinde bulundu. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi son sınıfta iken okulu bırakıp Üstad'ın hizmetine girdi. Sid Nursi tarafından Urfa'ya hizmet için görevlendirildi. Üstad'ın vefatına kadar burada kaldı. Bediüzzaman'ın vasiyetinde ismi geçen hizmetkarlarındandır. 'Yeni Lügat' isimli büyük Osmanlıca -Türkçe sözlük telif etti. Halen hayattadır ve İstanbul'da ikamet etmektedir.
HAYATINDAN SATIRBAŞLARI
Bediüzzaman Sid Nursi, 1950'den ölümüne kadar olan dönemi III. SAİD DÖNEMİ olarak tanımlıyor.
GÜNEŞİN BATMADIĞINI GÖSTEREN ADAM
CEMİL MERİÇ
“Yakın tarihimiz tek mücahit tanımıştır: Sid Nursi. 60 yıl her kahra, her cefaya göğüs gererek mücadele eden biricik dava adamı Ben onu tanıdım. Ben Müslüman mütefekkir deyince celadetiyle, cihadetiyle onu tanıdım, başka tanımadım. Nasıl başlamışsa öyle bitirmiştir hayatını. Seksen yedi senelik ömründe, eserlerine nasıl başlamışsa öyle de bitirmiştir. Hiçbir dünya büyüğüne dalkavukluk yapmamıştır. Bu bizim memlekette çok büyük bir fazilettir. Sonra aynı fikir üzerinde ısrar edişi, dönmeden yürüyüşü, samimiyeti. Buhran çağlarında güneşin batmadığını göstermek için bazı adamlar çıkıyor; Sid Nursi gibi. O bir mütefekkirdir. Onun tefekkürüne bütün eserleri ve yaşadığı hayat seyri en beliğ bir delildir. Üstad şefkatle bağrına basıyor insanı. İçine girdikten sonra Risale-i Nur hakikatlarını yaşamak kolaylaşıyor. Bir Türk aydının bu büyük ve ulvi insandan haberdar olmaması düşünülemez.
Bediüzzaman ve eserlerine olan alakasızlığımız tam bir yüz karasıdır. Sid Nursi, İslam irfanının cihanşumül hakikatlarını Risalelerinde toplamış. Üstad, şimşek pırıltıları ile aydınlanan karanlık bölgelerde büyük bir güvenle dolaşıyor. Üslub kesif ve izahlar inandırıcı; asırları kucaklayan bir tefekkürün çağdaş idrake seslenişi, yaralanan bir idrake, yabancılaşmış bir idrake. Diyebilirim ki son iki yüz yıldan beri tefekkür dünyamızı istila eden Batı'nın işportalarından gelişigüzel devşirilmiş sahte, sakat ve şahsiyetsiz paçavralar arasında benzerine güç rastlayacağımız dürüst, metin, dost ve toprağın bağrından fışkıran düşüncelerle dolu bir hazinedir Risale-i Nur. Risale-i Nur milletimize Rabbani bir iltifattır, bizim ülkemizde çıkması Allah'ın bir nimetidir. Risale-i Nurlar haysiyetimizin bir müdaafasıdır. Ülkemizin yüzüstü bırakılan insanları Onun Nur risalelerini okuyarak İslamiyetin ne kadar aydınlık, ne kadar ne kadar muhteşem ve ne derece şerefli bir inanç manzumesi olduğunu idrak ettiler. Bediüzzaman, zilletleri izzete tahavvül etti. Mukaddes iman ateşini söndürmemek için bütün çile ve işkencelere katlandı. Sonunda dünyadan ebediyete muzaffer olarak intikal etti.
50 YILDA 50 DiLDE
Bediüzzaman'ın vefatının 50. yılında Risale-i Nurlar 50 ülkede, 50 dilde yayınlandı
TÜRKÇE
ARAPÇA
OSMANLICA
FARSCA
İNGİLİZCE
ALMANCA
FRANSIZCA
RUSÇA
BOŞNAKÇA
ARNAVUTÇA
ÖZBEKÇE
AZERİCE
KAZAKÇA
GÜRCÜCE
TÜRKMENCE
TATARCA
KIRGIZCA
HOLLANDACA
MACARCA
MALAYCA
BULGARCA
AFGANCA
MAKEDONCA
İSPANYOLCA
YUNANCA
İTALYANCA
HİNTÇE
URDUCA
SWAHİLİ LİSANI
JAPONCA
ÇİNCE
TAKOLOGCA
ROMENCE
DANCA
UYGURCA
PORTEKİZCE
KORECE
BENGALCE
HAUSA LİSANI
AFRİKACA
RUMCA
SÜRYANİCE
GUJİRATİ
NİJERCE
KÜRTÇE
FİLİPİNCE
AFRİKA KITASI YEREL DİLLERİ
ENDONEZYACA
HİNTÇE
HIRVATÇA
YARIN