|

'Allah'ı anlatan fen ilmini dinleyin'

1940 yılında Kastamonu'da ziyaret ettiği Said Nursi'ye “Bize Hâlik'ımızı tanıt; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar” diyerek yeni risalelerin yazılmasına vesile olan Abdullah Yeğin 70 yıldır Nurların hizmetinde...

Mustafa Çalışan
00:00 - 28/03/2010 Pazar
Güncelleme: 23:08 - 27/03/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
'Allah'ı anlatan  fen ilmini dinleyin'
'Allah'ı anlatan fen ilmini dinleyin'
Siz Üstad'ı nasıl tanıdınız? İlk kez ziyaretine giderken zihninizde hangi sorular vardı?

Estağfurullah. Ben 1940 yılında Kastamonu'da orta okul üçüncü sınıfta okuyordum. Çevremizden Üstad'ı duymuştum. Bir gün arkadaşlarımla birlikte kendisini ziyarete gittik. Ben kendisine o günkü eğitim sistemimizin bize verdiği anlayışla şöyle bir soru sordum: “Muallimlerimiz (öğretmenlerimiz) Allah'tan bahsetmiyor: bize Hâlık'ımızı tanıt” O gün, o sualime, Üstad “siz muallimleri değil, fenleri dinleyin” diye cevap verdi.

Fenni ilimlere ilişkin hangi örnekleri vermişti?

Herbir fennin kendisine has lisanıyla Allah'ı nasıl anlattığını gösterdi. Nasıl ki, bir eczanede bulunan ilaç kutularında hastalıklara iyi gelen harika ve hassas kimyasal karışımlar var ise, o ilaçları hazırlayan işinin ehli eczacıyı gösteriyorsa, o çarşıdaki eczaneden çok daha mükemmel ve büyük olan, o eczanedeki ilaçların kaynağı olan küre-i arz eczanesindeki dörtyüz bin nebatat ve hayvanat, kürei arz eczane-i kübrasının eczacısı olan Hakimi Zülcelali, kör gözlere gösterir tanıtır” Bu minval üzere sürüp giden bir dersin sonunda, bizler çok tatmin olduk. O gün bugündür O'nun yanından ve yolundan ayrılmadık.

Size göre Risale-i Nur nedir?

Risale-i Nur demek, İslamın, İmanın kuvvetlenmesine hizmet eden Kur'an hakikatleri demektir. Risale-i Nur Kur'an hakikatlerinin delilleri bürhanlarıdır. Ayetler ve hadislerden başka şeyler karıştırmadan günümüz insanlarının maddi manevi ihtiyaçlarına cevap veren ikna edici derslerin verildiği eserlerdir. Risale-i Nur bu asrın en büyük mürşididir. Bediüzzaman Hazretleri böyle ifade ediyor.

Risalei Nur'un özelliği nedir?

Bin seneden beri Kur'an ve İslam aleyhine ne söylenmişse hepsini çürüterek hakikatleri Risale-i Nur'da yazmıştır. Bir çoğu Kur'an ve Hadisten mülhemdir. İmansız dünya saadeti olmadığı için hele ahiret saadeti olamayacağı için bu zamanın en büyük vazifesi müminlerin imanlarını tahkiki, şeksiz şüphesiz yapmasıdır. Risale-i Nur evvela müellifinin imanını sağlamlaştırmış müellif eseri en başta kendi nefsine yazmıştır. Onu kim okursa imanında vesvese ve şüphe kalmaz kainattaki insanın en büyük vazifesi kendi kusurlarını görmek ve ıslahına çalışmak ve Kur'an hakikatlerini anlayıp yaşamaktır.

Nurlar 50. yılında nerelere ulaştı?

Bugün elhamdulillah Amerika'dan Avustralya'ya, Rusya'dan Güney Afrika'ya kadar Risale-i Nur dersaneleri açılmış ve Risale-i Nurlar her dile çevrilmiştir. Risale-i Nur'un telifi bittikten sonra, üstadımız “Bana lüzum kalmamıştır, Risale-i Nur yeter, Risale-i Nurun hangi sayfasını açarsanız benimle değil, hadim-i Kur!an olan üstadınızla görüşürsünüz.” demiştir.

Risale-i Nur hiçbir şeye alet edilmez. Eğer maddi ve manevi bir takım şeylere alet edilirse ihlas zayi olur dünya için çalışılmış olur. İhlasın birinci şartı Allah emrettiği için bir işin yapılmasıdır.




Size göre Üstad'ın mezarının gizli olmasının sebebi nedir?

Üstad Hazretleri mezarının gizli olmasını Risale-i Nurdaki ihlası bozmamak için istemiştir. Çünkü iman hizmetinde Allah'ın rızasından başka gaye takip edilmez. Üstadımız derdi ki : “Ben hürmet istemiyorum, Kur'an'a hürmet edin, Peygamberimiz'e hürmet edin” Ziyaretçilerden hürmet için, dua almak için gelenlerden hoşlanmazdı. Hizmet için gelenleri baş göz üstüne kabul ederdi. Risale-i Nur'u hiçbir şeye alet etmemek Risale-i Nur'un birinci şartıdır. Bizimle görüşmek isteyenlere tavsiyemiz şudur, Üstadımız Risale-i Nur'da bütün ihtiyaçları karşılayacak şekilde iman hakikatlerini yazmıştır. İsteyenler, o hakikatlerden okumakla istifade edebilirler. Risale-i Nurları çokça okumalarını tavsiye ediyorum.


1924 yılında Kastomonu'da doğdu. Lise yıllarında Bediüzzaman'la tanıştı ve sohbetlerinde bulundu. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi son sınıfta iken okulu bırakıp Üstad'ın hizmetine girdi. Said Nursi tarafından Urfa'ya hizmet için görevlendirildi. Üstad'ın vefatına kadar burada kaldı. Bediüzzaman'ın vasiyetinde ismi geçen hizmetkarlarındandır. 'Yeni Lügat' isimli büyük Osmanlıca -Türkçe sözlük telif etti. Halen hayattadır ve İstanbul'da ikamet etmektedir.


Bediüzzaman Said Nursi, 1950'den ölümüne kadar olan dönemi III. SAİD DÖNEMİ olarak tanımlıyor.

  • 13 Temmuz 1950. Nursi'yi de kapsayan genel bir af çıkarıldı. Demokrat Parti'ye ve Başbakan Menderes'e tavsiyelerde bulunup yol göstermeye, dini özgürlüğe izin vermeye teşvik etti.
  • Şubat 1951. Nursi Vatikan'dan, bizzat bir mektup eşliğinde gönderdiği “Zülfikar” Risalesi nedeniyle bir teşekkür mektubu aldı.
  • Ocak 1952- İSTANBUL. Nursi 27 yıl sonra ilk kez İstanbul'u ziyaret ederek, bir talebesinin bastırdığı “Gençlik Rehberi” kitabıyla ilgili iddialara cevap verdi.
  • 30 Aralık 1959- ANKARA. Nursi, kaldığı otelde DP milletvekilleri ve hükümet yetkilileri dahil bir çok ziyaretçiyi kabul etti. Nursi orada talebelerine bir veda konuşması yaptı.
  • MEDRESETÜ'Z ZEHRA ÜNİVERSİTE PROJESİ


  • 14 yıl önce