Lübnan’ın geleceği, krizler ve savaş yükü

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv.

Emrah İnci / Araştırmacı – Orta Doğu Çalışmaları


Parçalanmışlığın kurumsal bir nitelik kazandığı Lübnan; etnik, dini ve mezhepsel fay hatları üzerinde bir Orta Doğu mozaiği olma mücadelesi veriyor. Ekonomik, sosyal ve siyasal krizler labirentinde toplumsal ayrımların sebep olduğu travma, başkentin prestijli caddelerinden kırsala değin kendini gösteriyor.

Bağımsızlık kazanmasından bugüne Fransa’nın kanatları altında derlenen bir hasıla olarak ilerleyen Lübnan siyasetinde statüko, müstahkem bir yapının önünde engel teşkil ediyor. Değişen demografik yapıya rağmen siyasal sistemde en üst kurum olan Cumhurbaşkanlığı Maruni Hristiyanlara, Başbakanlık Sünni Müslümanlara, Meclis Başkanlığı ise Şii Müslümanlara tahsis ediliyor.

İDEOLOJİLERİN DİŞLİLERİ ARASINA TAKILDI

Söz konusu makamların seçimleri hemen her dönem siyasi krizler nedeniyle sekteye uğramakta. Son Cumhurbaşkanı Mişel Avn 31 Ekim 2016’da Meclis’te düzenlenen 46. oturumun sonunda ancak seçilebilmişti. Başbakanlık için ise Cumhurbaşkanı Avn’ın hükümetin düşürülmesi için yeterli olan kabinenin üçte birini kontrol altında tutma ısrarı Hariri ile uzlaşamamasına neden olmuş, böylelikle Hasan Diyab hükümetinin önü açılmıştı. 2020›de meydana gelen liman patlamasından sonra Başbakan Diyab, istifa kararı almış ve mevcut Başbakan Necib Mikati 1 yıllık müzakerelerin ardından ancak seçilebilmişti. Cumhurbaşkanı Avn’ın görev süresi doldu ancak ideolojilerin dişlileri arasında tıkanan Meclis, 31 Ekim 2022'den bugüne yeni Cumhurbaşkanını seçemedi.

Hür teşebbüsler beklentisi görece karşılık bulamasa da Mikati, mevcut şartlar altında uzlaşmanın en göze çarpan unsuru olarak konumlanıyor. Mikati, Lübnan resmi ajansı NNA’daki demeçlerinde, sorunların çözümünün cumhurbaşkanının seçimi ile mümkün olduğunu sık sık ifade ediyor. Ancak Mikati’nin olağan dışı görüşmeleri dahi Beyrut siyasetinde nihai mutabakatı sağlayamaya yetmedi. Önceki başbakanlıkları sırasında yürüttüğü politikalardan hareketle Mikati, hükümetin ömrünün çok kısa olacağını düşünenleri Lübnan siyasetinde geçen 2,5 yıllık sürede çoktan yanılttı. Farklı gruplar arasında politik konsolidasyonu sağlayarak görece bir istikrara kapı araladı. Fakat IMF, Körfez Ülkeleri ve Arap dünyasıyla yakın ilişkiler kurmaya hevesli Mikati’nin eli bölgedeki savaş ile bağlanmış durumda.

BEYRUT SOKAKLARI ASKERLE DOLU

Lübnan’da gündelik hayatın tabii seyrinde aktığını düşünmek yanılgıdır. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında on binlerce insanın ölümüyle başlayan ve güneyde sınır hattı boyunca Hizbullah ile İsrail arasında devam eden çatışmalar Beyrut›un en ücra noktalarında dahi kendini hissettiriyor. Hizbullah sadece silahlı güç olarak değil, aynı zamanda Lübnan parlamentosunda ve hükümetinde temsil edilen bir siyasi parti olarak da bölgesel dinamiklerde belirleyici bir güç haline geldi.

Geçtiğimiz kasım ayında uluslararası manşetleri “Hizbullah İsrail’e savaş ilan edecek mi?” başlığı meşgul etmekteydi. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın 3 Kasım açıklamasını Beyrut’tan takip ettim. Muhtemel bir savaşın tedirginliğiyle kamuda tatil ilan edildi ve işyerleri kepenk kapattı. Hizbullah’ın sert retoriklerle dolu açıklaması topyekûn bir çatışmaya evrilmese de mensupları Beyrut sokaklarında seçim kazanmışçasına konvoy gerçekleştirdi.

Hizbullah taraftarları, “direniş lideri”nin durumun vahametine rağmen duygusal davranmadığı düşüncesinde. Hiç kimsenin çatışmaların genişlemeyeceğini garanti edemediği Lübnan’da Hizbullah’la ilişkilerini sağlıklı zeminde tesis edemeyen hükümet, Beyrut sokaklarını askerlerle doldurarak güven telkin etmeye çalışıyor.

KRİZ SARMALINA HAPSOLDU

2019’dan bugüne, her geçen gün kötüleşen ekonomik krizin son halkası, 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail-Filistin savaşı oldu. 25 yıl önceki harekatta İsrail tanklarının 48 saatte Beyrut’a girmiş olması da hafızalardan silinmiş değil. Öte yandan geçen 34 yıla rağmen iç savaşın kanlı yüzünü hatırlatan yıkıcı izler, Beyrut sokaklarında acı birer hatıra olarak varlığını koruyor.

Liman patlamasından sonra sürüklendiği ekonomik bunalımlarla iflas noktasına gelen Lübnan’da bloklarının “iç savaş” tehditleri, ülkede yeni ekonomik krizleri tetikliyor. Halk, ardı arkası kesilmeyen mahrumiyetlerle ayakta kalmaya çalışıyor. Piyasalardaki tıkanıklık, yüksek enflasyon ile devam ediyor. Silahlı kuvvetler bünyesindeki süper marketlerde üniformalı askerler uzun süredir halka hizmet veriyor. Düştüğü krizler labirentinde Lübnan Lirası’nın yerini dolar almış durumda.

Ülkenin gaz ve petrol arama çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. Elektriğin ise süreli verilebildiği başkentte, 2018 yılından bu yana parlamentoda bulunan ve iş adamı kimliğiyle tanınan Fuad Mahzumi öncülüğünde başlatılan solar aydınlatma sistemleri şimdilik Beyrut sokaklarını aydınlatıyor. Ülkenin büyük kısmına halen elektrik verilemiyor.

Beyrut’ta ziyaret ettiğim Prof. Dr. Imad Salamey, Lübnan’ın ekonomik, siyasi ve sosyal krizlerin kesişim noktasında, adeta bir sarmalın içine hapsolduğunu belirtiyor. Salamey, bunalımların galibi olmayan çatışmalara evrilmesini mümkün kılacak tüm olumsuz koşulların tesis edildiğini ifade ediyor.

Etnik, dini ve mezhepsel anlamda üzerindeki tüm farklılıkların yükünü silkmiş bir Lübnan hayali kuruluyor. Varlığı inkâr edilemeyen fakat parlamentoda bir türlü uygulanamayan birlik reçetesi için Lübnan’ın önünde netameli yollar ve yıllar var.


Donmuş bir iç savaşın yeni ısınan cephesi: Ürdün-Suriye sınırı

Barbarlığın modern yüzü: Seküler Tekfircilik