Açık havada beş vakit mola

Namazgahlar pratikte açık havada namaz kılmak için hazırlanmış alanlardı. Ancak namaz ibadetinin yanında yolcuların dinlendikleri, kervanların geçtiği, hac ve asker uğurlamalarının yapıldığı pek çok fonksiyona sahip mimari eserlerdi. Çoğunlukla açık alanlar oldukları için daha ziyade yaz mevsiminde kullanılan tarihi namazgah adreslerini derledik.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Gelibolu Azepler Namazgahı’nın Restorasyon Öncesindeki Hali (Salt Araştırma)

R. RUVEYDA OKUMUŞ

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle günlük hayatın kısıtlandığı ve sosyal mesafenin olduğu eskisinden tamamen farklı günlük hayat pratiklerinin yaşandığı günlerdeyiz. Yeni normal süreçte ibadetlerin eda edilmesi de sadece camilerde değil yaz mevsiminin de uygun olması hasebiyle açık alanlarda olmaktadır. Halbuki atalarımız çok öncesinden tesis ettikleri namazgahlar ile açık hava ibadet ve dinlenme alanlarını günlük hayatlarında kullanmaktaydılar.

Farsça kökenli namaz kelimesi ile yer anlamına gelen gâh kelimesinin birleşmesinden oluşan namazgah, namaz kılınan yer manasına gelmektedir. Bu mekanlarda kıbleyi gösteren namazgah (mihrap) taşı, taşın önünde namaz kılacaklar için ayrılmış bir set ve gölgesinde dinlenmek ve ibadet etmek için bir ya da birkaç ağaç, halkın abdest ihtiyacını karşılamak için bir çeşme ya da kuyu bulunurdu. Namazgah’ın mihrap taşında kimi zaman hayratı yaptıranın ismi ve ayet-i kerime yazılı idi.

İBADET VE DİNLENME ADRESLERİ

Namazgahlar pratikte açık havada namaz kılmak için hazırlanmış alanlardı. Ancak namaz ibadetinin yanında yolcuların dinlendikleri, kervanların geçtiği, hac ve asker uğurlamalarının yapıldığı pek çok fonksiyona sahip mimari eserlerdi. Namazgahlar çoğunlukla açık alanlar oldukları için daha ziyade yaz mevsiminde kullanılırdı. Açık havada teravih ve bayram namazları cemaatle eda edilirdi.

İslam tarihinde de ilk mescitler namazgah şeklinde üstü açık formda inşa edilmişlerdi. Hz. Peygamber’in Kuba’da yaptığı ilk mescit ve Cuma namazı kılınan Ranuna vadisindeki Beni Salim Mescidi de böyleydi. Hz. Peygamber Mekke yolunda da çeşitli namazgahlar edinmiştir. Bu gelenek daha sonra da devam ederek ayakta kalan emsalleriyle günümüze kadar gelmiştir.

Namazgahları mimari olarak üç grupta ele almak mümkündür. Bunlar Mihraplı ve minberli namazgahlar, çeşmeli namazgahlar ve musalla taşlı namazgahlardır. Mihraplı ve minberli namazgahlar daha ziyade şehrin dışında açık bir arazide ya da yüksekçe bir tepe de inşa edilirdi. Bunlar bayram, cuma ve teravih namazlarının toplu eda edilmesi için tesis edilmiş büyük ölçekli namazgahlardı. İstanbul’daki Okmeydanı Namazgahı ve Rumelihisarı namazgahı bu namazgahlardandır. Çeşmeli namazgahlarda bir yüzü çeşme bir yüzü mihraplı örneklerinin olduğu gibi bir çeşme yanına çeşmeden bağımsız olarak ayrıca bir namazgah taşının ilave edilmesi ile oluşturulan örnekleri de vardır. Musalla taşının hemen yanında bir namazgah taşının yer aldığı namazgahlar musalla taşlı namazgahlardır. Bunlar bir hazire ya da mezarlık girişinde yer almaktadır. Konya’daki musalla namazgahı bunun en güzel örneğidir.

Özellikle İstanbul’daki namazgahlar üzerine derli toplu bilgilerin ve zengin görsel malzemenin bulunduğu Yavuz Tiryaki’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi kültür yayınlarından olan İstanbul’un 100 Namazgah isimli eseri bu konuda başvurulabilecek mühim bir kaynaktır.

Sonuç olarak geçmişten bugünümüze geleneksel olarak intikal eden namazgahların günlük hayatın içinde yer alarak ihya edilmesi ve namaz ibadetinin edası için kullanılması yerinde olacaktır.

EN ESKİ NAMAZGAHLARDAN BİRİ BURSA’DA

Namazgahların en eskilerden birisi de Bursa’da Gazi Umur Bey’in (ö. 1348) inşa ettirdiği Umur Bey namazgahıdır. Zemini mermerle kaplı ve minberi olan bu namazgah içinde bulunduğu mahalleye de ismini vermiştir. Vakıf arazisinin zamanla işgal edilmesi ile evlerin arasında sıkışıp kalmış olmakla beraber namazgah hâlâ zamana meydan okurcasına ayaktadır.

TOPKAPI VE YILDIZ SARAYI’NDAKİ NEMAZGAHLAR

Açık alanların yanı sıra saray, kütüphane benzeri mimari yapıların bahçelerinde de namazgahlar karşımıza çıkmaktadır. İstanbul’daki Topkapı Sarayı ve Yıldız Sarayı bahçesindeki namazgahlar bunlara en güzel örnektir. Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusunda bulunan namazgah III. Selim döneminde yapılmıştır. Yaklaşık bir metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili olan namazgahın kıble taşı hâlâ ayakta bulunmaktadır. Kıble taşının üzerinde cami mihraplarına yazılan “Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l- Mihrâbe” Âli İmrân suresi 37. âyet-i kerimesi yazılıdır. Namazgaha gölgelik olması için zamanında dikilmiş olan iki çınar ağacı yer almaktadır. Yıldız Sarayı’nın has bahçesinde III. Selim’in yaptırdığı zarif kubbeli çeşmenin yanında bir namazgah göze çarpmaktadır. Kıble taşında 1878 (h.1295) yılına ait bir eser olduğu ve üzerindeki tuğradan II. Abdülhamid tarafından namazgahın yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

KÜTÜPHANELER VE İBADETHANELERİ

İstanbul’daki kütüphanelerden içindeki namazgahlarla öne çıkan iki örnek Atıf Efendi kütüphanesi namazgahı ve Şehit Ali Paşa kütüphanesi namazgahıdır. Defterdar Mustafa Atıf Efendi’nin 1740’larda vakfettiği Vefa’daki Atıf Efendi kütüphanesi personeli ve okuyucuların namaz kılması için bir namazgah tesis edilmiştir. Kütüphanenin girişindeki namazgah bugün fonksiyonunu kaybetmiş olmakla beraber hâlâ sağlam bir şekilde bulunmaktadır. İçerisinde namazgah olan bir diğer kütüphane binası Şehit Ali Paşa kütüphanesidir. 1715 senesinde Şehit Ali Paşa’nın vakfettiği bu kütüphane binası bugün Vefa Lisesi bahçesinde yer almaktadır. Zemin ve iki kattan oluşan bu kütüphanenin doğu cephesinde bir çeşme ve yakınındaki dehlizde kıbleye yönelmiş bir mihrap yani namazgah bulunmaktadır. Bu namazgah da bugün maalesef kullanım amacını yitirmiştir.

RESSAMLARA İLHAM VERMİŞ

Namazgahlar kimi zaman ressamların tablolarına da konu olmuşlardır. Bunlardan en dikkat çekici olanı ressam Şevket Dağ’ın 1907 senesine ait Küçüksu Kasrı’nın bahçesinde yer alan Mihrişah Valide Sultan hayratı olan zarif çeşme ve namazgahı resmettiği tablosudur. Hüseyin Zekai Paşa’nın (1860-1919) da içinde namazgahın ve çeşmenin yer aldığı benzer manzaralı bir tablosu vardır. Ressam Hoca Ali Rıza (1858-1930) da Paşabahçe Sultaniye’deki namazgahı resmetmiştir. Bir başka örnek ise ressam Ahmet Yakupoğlu’nun 1949’da Musalla namazgahını ele aldığı eseridir. Süheyl Ünver’in çeşitli çizimlerinde de namazgahlara rastlamak mümkündür.

İSTANBUL’DAKİ 132 NAMAZGAH

Bir çeşmenin yanında bir söğüdün gölgesinde karşımıza çıkan bu zarif mimari eserlerin bir kısmı zaman içinde kaybolmuş olmakla beraber hâlâ ayakta olanları da bulunmaktadır. Uğur Derman 1975 senesinde kaleme aldığı namazgahlar makalesinde İstanbul’da 132 namazgah bulunduğunu ifade etmektedir. Yine Uğur Derman’ın naklettiğine göre en eski namazgah Gelibolu’daki Azebler namazgahıdır. Çanakkale Boğazı’na hâkim yüksekçe bir tepede bulunan bu namazgah bahriyeli askerlerin denize açılmadan önce namaz kılıp dua etmesi için inşa edilmişti. Kitabesinde yer alan bilgilere göre 1407 senesinde Hacı Beşe oğlu İskender adında bir zatın hayratı olarak yapılmıştı. Yakın zamanda restorasyon geçiren ve günümüze kadar bütün unsurlarına gelebilen bu namazgah taş işçiliği ve süslemeleri ile dikkat çekmektedir.

Ecdadın yadigarı: Beş asırlık cami Ayasofya