Buruk bir sevinç yaşadım

Mücahit Ocakden’in ilk kitabı Yatağı Küften Bir Çocuk okurlarla buluştu. Kitabı çıktığında neler hissettiğini anlatan Ocakden, “Kitabın çıkışı Şubat ayının başında meydana gelen Kahramanmaraş depremine denk geldi. Deprem nedeniyle ülke olarak yaşadığımız büyük üzüntü nedeniyle sevinemedim. Buruk bir sevinç yaşadım” diyor.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Yatağı Küften Bir Çocuk - Mücahit Ocakden

İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?


İlk şiir kitabımın çıkışını heyecan, merak ve korkuyla bekledim. Nasıl bir his olacağını, elime aldığımda ne hissedeceğimi merak ediyordum. Kitabın çıkışı Şubat ayının başında meydana gelen Kahramanmaraş depremine denk geldi. Deprem nedeniyle ülke olarak yaşadığımız büyük üzüntü nedeniyle sevinemedim. Toplum olarak gözümüzün ve gönlümüzün deprem bölgesinde olduğu bir zamanda kişisel sevinç ve mutlulukların bir değeri olmuyor. Kitabı elime aldığımda buruk bir sevinç yaşadım. Farklı bir tecrübe ve heyecan oldu benim için.


Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?


Kitabın kargodan gelişiyle bir heyecan kapladı içimi. Kitabı elime alıp sayfalarını çevirdim, şiirlerin kitap sayfasında nasıl durduğuna baktım. Kitap kokusu benim için olmazsa olmazdır. Kitap sayfalarını kokladım. Şiirleri yeniden okudum. Ve kitabın karşısına geçip izlemeye başladım.



Kitabınızı ilk kime imzaladınız?


Kitabın kargodan geldiği gün arkadaşlar ile sözleşmiştim buluşmak için. Kitapla buluştuktan sonra yanıma kitaplardan alarak heyecanla taksi dolmuşa atlayıp çarşıya çıktım. Yolda şair ve Çıra Yayınları editörü Şakir Kurtulmuş aradı. Kitapların ulaşıp ulaşmadığını sordu ve ilk heyecanı Şakir ağabey ile paylaştım. Tabii arkadaşlar ile buluşunca ilk kitabı arkadaşlarıma imzaladım. Kitap ve çay eşliğinde heyecanımı ve sevincimi paylaşmış oldum.


Yazmaya nasıl başladınız?


Yazmaya ilkokulda başladım. 4. veya 5. sınıftı sanırım. Defterim vardı ve ben ona karalamalar yapardım. Artık günlük mü, şiir mi dersiniz… Ben duygu ve düşüncelerimi o deftere yazardım. O defteri kaybettim maalesef. Bu yüzden çok hayıflanırım. Çocukluğun o ilk yazmaya başladığım zamanlarında neler yazmışım, neler düşünmüşüm okumak isterdim. Yazmaya hep devam ettim sonrasında. Günlük yazdım, şiir karaladım. Suçıktı Şiir Akşamları’nda gerçek şiir ve şairlerle karşılaştım. Bu karşılaşmalar beni besledi ve şiir yazmamda etkili oldu. 2012 yılında dergilerde şiir yayımlamaya başladım.



ŞAİR İLHAMI ÇAĞIRABİLİR


Gece mi yazarsınız, gündüz mü?


Daha çok gece yazıyorum ama gündüz yazdığımda oluyor. Çünkü şiirin ne zaman geleceği belli olmuyor. Şiir benim için gelen bir şeydir. Buna ilham diyebiliriz, adına farklı bir isim de koyabiliriz. Valery’nin, “İlk mısra Tanrı vergisi, sonrası çalışma” şeklinde bir sözü var. Şiirin ne zaman geleceği de belli değildir o yüzden. Ancak şair ilhamı çağırabilir. Bu şair duyarlılığıyla ilintili bir şeydir diye düşünüyorum. Şiiri çağırmanın en güzel saatleri de gece saatleridir. O yüzden gece daha çok çalışıyor ve yazıyorum diyebilirim.


Defter mi, bilgisayar mı?


Her zaman defterden yana yapıyorum tercihimi. Kâğıdın yeri başka bende. Çantamda defterim hep yanımda oluyor.

Ancak şiirleri bilgisayarda temize çekip kaydediyorum. Teknolojinin bir kolaylığı var, her şeyi bilgisayarla yapıyoruz. Ama

defteri terk etmek niyetinde değilim. Günümüzde artık defter ve bilgisayarı birlikte kullanıyoruz. Ben deftere yazıp sonra bilgisayara geçirmeye devam ediyorum. Kağıdın verdiği keyfi bilgisayar vermiyor.