Pazar günleri Oblomov gibi

Pazar günleri kendini tekrar edip dururken bazılarımız bu rutine kendini kaptırır, bazılarımız ise tüm gücüyle karşısında durur. Sahaf Bahtiyar İstekli de pazar günlerinin “Oblomov gibi bir tip” olabileceğini söylüyor.

Merve Akbaş Yeni Şafak
Sahaf Bahtiyar İstekli.

Edip Cansever “Sığınak” şiirinde haftanın son gününe gönderme yaparak şöyle diyor: “Bugün pazar kendimi selâmlıyorum/ Ve sanki kendimi tekrarlıyorum durmadan / İşte bir sarmaşığın son yaprağı gibi.” Cansever gibi biz de pazarları kendimizi olağan tekrarlar içinde hissediyoruz, öyle değil mi? Belki de bu kesif rutin bazılarımızın pazarlardan hoşlanmasına bazılarımızınsa (tüm gücüyle) hoşlanmamasına neden oluyordur. Sahaf Bahtiyar İstekli ise pazar günlerini sevenlerden. İstekli’nin pazar günlerine dair rutinleri var. Kendisi bunları şöyle anlatıyor: “Sabah erken antika pazarına giderim, sonra mahalle pazarından alışveriş yapıp eve gelir çocuklarla kahvaltı ederiz, ardından işlerimle meşgul olurum. Benim için tatil günü değil, rutin bir gündür.”

SIKINTILI BİR GÜN DEĞİL

İstekli’ye göre pazarları sıkıcı olmaktan kurtarmak bizim elimizde. Ona “Klasik bir pazarınızı tarif eder misiniz”, diye sorduğumuzda, “Bence sıkıntılı bir gün değil ama öyle gelen varsa kendine bir hobi edinebilir, gezip fotoğraf vesaire çekebilir, meşrebine uygun bir şeylerle meşgul olabilir” diyor. Birçoğumuz gibi onun için de pazar denildiğinde aklına Western filmleri geliyor. Bu nedenle haftanın son günü için ekran önerisi “kovboy filmleri” oluyor. Kendisi ise pazarları genel olarak tarih kitapları okuyor.

ARKADAŞ GÖRMENİN GÜNÜ OLMAZ

İstekli’ye göre (ve pek tabii çoğumuza) arkadaş görmenin günü, yok. Bu nedenle özellikle pazarları görüştüğü isimler de yok. Pazar günleri ofisinde çalışmaktan hoşlanıyor ve eski eserlerle, topladığı nadir koleksiyonluk parçalarla vakit geçirmeyi seviyor.

HEPSİ BİRBİRİNE BENZER

Pazar günlerinin dedikodusunu yaparken İstekli’ye bir kez de “En güzel ve en kötü geçen pazar gününüz hangisi?” diye soruyoruz. Ondan tam da o günü anlatan bir cevap duyuyoruz: “En güzeli ve en kötüsü diye ayrım yapamam, hepsi birbirine benzer” Nihayetinde ona göre bu gün bir insan olsaydı, “Oblomov gibi bir tip olabilirdi”


Pazar sıkıntısı Paris sıkıntısı gibidir