Tek planım hayatta kalmaktı

Suriyeli gazeteci ve aktivist Waad Hatib ve İngiliz yönetmen Edward Watts’ın yönetmenliğini paylaştığı, “For Sama” Cannes Film festivalinde gösterildi. Yaptığı açıklamada “Çekimlere ilk başladığım zaman hayatta kalmak dışında hiçbir planım yoktu” diyen Suriyeli yönetmen, çektiği görüntülerin tüm dünyaya ulaşmasından oldukça memnun olduğunu ifade ediyor. “For Sama” filmi bir kadının savaş tecrübesini samimi ve güçlü bir şekilde aktarıyor.

Hatice Saka Yeni Şafak
“For Sama” filmi

Bu yıl Cannes Film Festivali özel gösterim bölümünde beş film vardı. Bunlardan biri de ödüllü yapım For Sama ( Sema İçin) adlı belgesel filmdi. Suriye’nin Halep kentindeki yıkımı, çarpıcı görüntülerle aktaran filmi Suriyeli yönetmen Waad Hatib ve İngiliz Yönetmen Edward Watts birlikte çekti. Genç bir kadın olan Waad Hatib, Halep’teki devrimi, aşkı, evlilik ve annelikten geçen yolculuğunu tüm gerçekliğiyle anlatıyor.

ÖĞRENCİ İKEN ÇEKTİKLERİ DÜNYAYA ULAŞTI

Onun hayatı da her Suriyeli gibi 2011 yılında savaşın başlamasıyla tamamen değişir. O yıllarda üniversitede gazetecilik eğitimi alan Waad, olayları eline aldığı kamerayla kaydetmeye başlar. Suriye’de kalmakta ısrar eden gazeteci, daha sonra doktor Hamza Hatib ile evlenme kararı alır. Suriye’nin kurtuluşunun iyimser başlangıcı ile trajik son arasında yüzlerce ana şahit olur ve kaydeder. Binlerce yaralıyı tedavi etmek için eşiyle kurdukları sahra hastanesi, kızları Sema’nın doğumu ve ardından gelişen olaylar. Savaşta mücadele veren bir gazeteci ve doktorun kan ve bombalar ile geçen günlük yaşam mücadelesinin gösterildiği filmde ajitasyondan kaçınmışlar. Filmin hikayesi oldukça etkileyici, kan görüntüler ise gerçekten çok sarsıcı. Filmde, özellikle doktor Hamza’nın çalıştığı hastanede ölüm ve yıkım görüntüleri çok çarpıcı. Korkular yerine ümide ve direnişe odaklanmışlar. Her yerde ölümün hayalet gibi gezdiği bir kentte Suriyeli gençlerin en kötü şartlarda hayata tutunma çabalarını da yansıtıyor. Kentin yıkılması insanlar için yeni bir şey değil ama bu filmi farklı kılan şey, tüm bu etkiyi, kamuoyunun imajı bağlamında kişisel hikayenin kullanılmasındaki dürüstlüğü. “ For Sama” kişisel bir hikayeden yola çıkarak toplumsal ve sosyolojik bir perpesktif getiriyor. Böylece Waad’ın yaşamı, etrafındaki herkesin hikayesi olur. Film, aynı zamanda çatışmanın sadece bir tarafla sınırlı olduğunu söylüyor dünyaya. Rejimin, hayatta kalmak için mücadele eden bir avuç cesur siville savaştığına vurgu yapılıyor.

300 SAATLİK BİR ÇEKİM

Suriyeli gazeteci ve aktivst Waad Hatib, Fransa’da yaptığı konuşmada “İlk çekimlerimi yaparken hayatta kalmak dışında hiçbir planım yoktu. Sadece günlük hayatı çekiyordum” dedi ve şöyle devam etti: “Filmlerin çoğu insanları kurban ya da kahraman olarak sunmaya çalışıyor. Kendimi ve etrafımdaki insanları normal insanlar olarak çekiyordum. Kuşatma gerçekleştiği zaman, çektiğim görüntüleri kimse görmeyecek sandım, ama umarım bir gün hayatta kalırım ve birileri bu görüntüleri kullanır diye hayal etmeyi de bırakmadım.”

Şimdi 28 yaşında olan Hatib, 2011’de Halep’te etrafındaki dünyayı çekmeye başladığında öğrenci ve aday bir gazeteciydi. 2016 yılının Aralık ayında, doktor olan kocası Hamza ile birlikte güvenli bir şekilde Suriye’den çıktı. Kızı Sema ile kuşatma altındaki yaşam boyunca aile, arkadaş ve komşularını kaydettiği 300 saatlik bir çekim yaptı.

SEVGİ, ANNELİK VE ZOR KARARLAR

Gelelim İngiliz yönetmen ile birlikte çalışma hikayelerine. Hatib, Suriye’den ayrılıp Londra’ya geldiğinde elindeki görüntülerin bir kısımını bazı televizyon kanallarına gönderir. Cannel 4’da yönetmen Edward Watts’la tanışır. Watts, onun kişisel hikayesinin çok güçlü olduğunu söyler ve birlikte filmi çekmeye karar verirler. Bu görüntülerin haberlerden kullanmanın yeterli olmayacağını düşünen İngiliz yönetmen, “Bu hikayeyi anlatış tarzı ve bir kadın gözünden çekmesi onu gerçek sinemaya yükseltti. ”ifadelerini kullanıyor. Watts ilk başlarda Hatib’in anonim olmayı tercih etmesine rağmen filmin merkezine onun hikayesini koymaya ikna etmiş. Böylece sevgi, annelik ve zor seçimler hakkında çarpıcı bir film ortaya çıkarmışlar. Hatib ve Watts başlangıçta iki yabancı iken, iki yıl birlikte çalıştıktan sonra ortak bir dil geliştirmeyi başarmışlar. Bu bağlamda Watts, filmin karakter odaklı eşsiz bakış açısının Batılı izleyicileri yakalayacağını düşünüyor.

  • Üç milyon insanın acıları sürüyor

    Waad Hatib, İngiltere’de sürdüğü yaşamda tramvadan çıksa da, insanların sadece filmin tipik bir mutlu son olduğunu düşünmesini istemiyor.“Bu bir aile ve Sema için mutlu bir son değil, ailelerin hala bombalanması veya öldürülmesi ile ilgili” diyor. Film, SXSW’deki dünya galasında en iyi belgesel ve izleyici ödülü ve büyük jüri ödülünü kazandı. Genç yönetmen “Yapmaya çalıştığımız şeyin asıl amacı, tüm gösterimlerle, üç milyon insanın hala aynı durumda yaşadıklarını vurgulamak” dedi.
  • Ya kaçarsın ya ölürsün
  • Kadınların savaş tecrübesi hakkında samimi ve çarpıcı olan belgeselde Waad, çok zor kararlarla baş başa kaldığı anları tüm gerçekliğiyle izleyiciye aktarmayı başarmış. Kafasında hep aynı sorular varmış. Kızının hayatını korumak için kaçmalı mıdır? Ancak ayrılmak, zaten çoktan feda ettiği özgürlük mücadelesini bırakmak anlamına da gelir. Suriye’nin geleceği bu denli belirsizken ailesini geleceği için ülkesini terk etmek onun için kolay olmaz. Fakat, genç kadın yaptığı çekimlerin dünya çapında bir başarıya ulaşmasıyla, ülkesini özgürlük mücadelesine bir katkı sunmaktan memnun.
  • Ödüllü filmler çekti
  • Edward Watts’ın Orta Doğu’da ile ilgili ilk filmi bu değil. “Escape From ISIS” adlı filmi Emmy ödülü aldı ve Bafta ödülüne de aday gösterildi. Watts, bu filmle ilgili olarak yaptığı açıklamada “O bir Suriyeli kadın ve ben bir İngiliz erkeğiyim. Bu yüzden farklı bakış açılarını bir araya getirdik. Erkek-kadın dinamiği de yaratıcılık için gerçek bir destekleyici unsur oldu.” dedi. Çekimler için Suriye’ye gitmişler ve ardından uzun bir çalşıma sürecinden geçmişler. Watts, nihai sonucun “politik ve coğrafi bağlamı aşan, insanın özü hakkında bir hikaye” olduğunu söylüyor. Bu sadece Suriye ile ilgili başka bir film değil, bu sizin hakkınızda, kim olduğunuz ve ruhunuzdakini yansıtan bir film ifadelerini kullanıyor.