Nihayet'ten Ramazan'ı hissettiren söyleşi: İftar sofraları hâl ile kurulur

Sofra kurmak, misafire ikram etmek, fakir doyurmak… Her zaman tavsiye edilse de ramazanda ayrıca özen gösterilen hizmetler.

Haber Merkezi Nihayet Dergi
Aslında yemek ikram etmek, bir şeye ulaşmak için bir araç; o insanlarla bağlantı kurmak, onlara bir şekilde ikram etmek esas.
Haziran sayısında Ramazan ayına özel içeriklerle okurlarının karşısına çıkan Nihayet Dergisi'de, Nazife Şişman, dedelerinin tren istasyonundaki oruçlu yolculara su ve zeytin ikramı ile başlayan iftar verme geleneğini devam ettiren bir ailenin iftar sofrasına misafir oldu. Lokmacı Dede'de ramazan boyu her akşam bin beş yüz kişi için yemek pişiren yedi kişiden biri olan Zeynep C. ile konuştu. Çorbayı karıştırırken of dememenin, kaşığa ve tabağa bile nazik davranmanın adabına dair… Yemek ile sadece karnın doymadığını, bir hâlin de geçtiğini hatırlatan, yemeğin hakkını vermeye, yemek pişerken pişmeye dair tefekküre davet eden bir sohbet.

Gönüllü olacak. Yaptığın işten mutlu olacaksın. “Neyi, neden, niçin yapıyorum"un cevabını bilecek ve buna inanacaksın. O yüzden servisle başlıyorsun. Çünkü servis, gelen misafirle insanın birebir muhatap olduğu bir alan. Aslında mutfaktan çok farklı. Güler yüzlü olmak, iştahı yerinde, hevesli hevesli yiyorsa o sormadan, “Biraz daha alır mısınız?" demek, eğer isteksiz yiyorsa, “Makarnamız var" ya da “Pilavımız var" demek. Yani takip işi.

Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri'nin bir kazanı varmış diye anlatırdı dedem. En yok zamanlarda beş bin kişiye yemek dağıtılırmış. Yemek dağıtma kültürü, yani insana ulaşmak için yedirmek bizim geleneğimizde çok eskiden beri var. Amaç sadece doyurmak değil. Hani bir hadis-i şerif var ya, “Sahihin yemeğini yiyebildiğiniz kadar yiyin, size şifadır. Cimrinin yemeğini yemeyin, elinden bir su dahi içmeyin, size zehirdir" diye…

RÖPORTAJIN TAMAMINI NİHAYET'iN SAYFASINDA OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ