Balkanlar’dan yeni bir savaş dalgası geliyor

Bazı bilim adamları Balkan kelimesinin; “bol kan” ve/ya “ağacı bol yer” anlamlarına geldiğini belirtmektedir. Balkan hakları en kavgasız dönemlerini, Osmanlı egemenliği altında bulundukları 14. ve 19. yüzyıl arasındaki dört asırlık dönemde, çınar ağaçları altında kardeşçe geçirmişlerdir.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

DOÇ. DR. HÜSEYİN ŞEYHANLIOĞLU
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜM BAŞKANI

Bazı bilim adamları Balkan kelimesinin; “bol kan” ve/ya “ağacı bol yer” anlamlarına geldiğini belirtmektedir. Balkan hakları en kavgasız dönemlerini, Osmanlı egemenliği altında bulundukları 14. ve 19. yüzyıl arasındaki dört asırlık dönemde, çınar ağaçları altında kardeşçe geçirmişlerdir. Bunun en büyük kanıtı ise; bugün birer bağımsız ülke olarak yaşayan Sırp, Hırvat, Karadağ, Bulgar, Yunan ve Arnavut milletlerinin, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından hemen sonra, birer ülkeye dönüşebilme potansiyellerinde görmekteyiz. Ancak, Balkan Savaşlarından sonra bölgede başta Türkler olmak üzere kendi iradeleriyle Müslüman olan Bulgarlar, Boşnaklar ve Arnavutlara karşı büyük soykırımlarda bulunulmuştur. Balkan tarihi alanında çalışmalar yapan Prof. Jusin McCarty’ye göre 1821-1921 yılları arasında yaklaşık en az beş milyon Müslüman Balkanlar’dan sürülmüş, öldürülmüş veya asimile edilmiştir. Bu oran bölge nüfusunun en az yarısına tekabül etmektedir.

TARİH BOYUNCA ZULÜM GÖREN BİR MİLLET

Fakat tüm Müslümanlar içinde hiç şüphesiz en büyük acıyı Boşnaklar yaşamıştır. Kendileri de aslen Slav ırkından olmalarına rağmen, topluca İslam’ı kabul etmeden evvel İslam inanç sistemine yakın olan ve bu haliyle Hıristiyanlar tarafından sapkın kabul edilen Bogomil mezhebine mensup olmalarından dolayı Ortodoks Sırplardan ve Katolik Hırvatlardan yıllarca korkunç zulümler görmüşlerdir. 93 Harbi’nden sonra Balkanlar’da iyice güç kaybeden Osmanlı Devleti’nin yerini bu dönemde Avusturya-Macaristan ve Rusya doldurmuştur. Bosna, bu dönemde Avusturya-Macaristan’ın kontrolünde kalmıştır.

II. Dünya Savaşı sırasında Boşnaklar yine çok büyük kayıplara uğramıştır. Boşnakların çoğunlukta oldukları bazı şehirlerde neredeyse hiç Boşnak kalmamıştır. Hırvat asıllı Diktatör Tito Yugoslavya’da kontrolü ele alınca, Boşnaklara ayrı bir cumhuriyet vermişti. Hırvat-Sırp arasında kalan bu tampon bölgede bulunmalarından dolayı bir denge unsuru olarak Müslümanlar, Yugoslavya’nın varlığı için hayati önemde görülmekteydi. Fakat bu denge, Tito’nun ölümü ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle 1990 yılından itibaren dağılmıştır.

SİSTEMATİK SOYKIRIM UYGULANDI

Boşnaklar; Rusya, ABD ve AB’nin desteğiyle, Sırp ve Hırvatların bölgedeki yayılmacı politikaları sonucu 1992 yılından başlayarak 1995 yılı sonuna kadar süren ve 200 bin kişinin öldürülmesine sebep olan korkunç bir soykırıma uğramıştır. Boşnakların efsanevi lideri Alija İzetbegoviç bir mülakatta bu konuyu şöyle ifade etmiştir:

“Bosna-Hersek’in başına gelen, şimdiye kadar başka toplumların başına gelmeyen- belki de bin yılda sadece bir kere gelen- birçok şey geldi. Bu ülkede her şey altüst oldu, hatta öyle ki bir taş bile yerinde kalmadı. Size ancak bir şey söyleyebilirim: Bosna artık önceki durumunda değildir ve eski haline de gelebileceğini zannetmiyorum. Şu ana kadar ölenlerin sayısını bilmiyoruz. Uzmanların tespitlerine göre; 200 bin civarında Bosnalı şehit olmuş, 1 milyon 200 bin Bosnalı ise evlerinden barklarından sürülmüştür. İşte bunun adı etnik temizliktir. Fakat bu olayı yumuşatır. Söz konusu olan klasik bir jenosittir (soykırım). Bunun dışında da 1200 camimizi yıktılar.”

ABD’nin baskısıyla imzalanan Dayton Barış Anlaşması’nın mimarı Holbrooke, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’e dönerek “Siz bu kahrolası toprakları 500 yıl nasıl yönettiniz?” sorusunu sormuştur. Bunu Holbrooke’a şöyle izah edebiliriz: Temeli adalet odaklı olarak tüm halklara dini, siyasi ve iktisadi özgürlük verdik. Sizin gibi çatıştırıp sonra da seyirci kalmadık.

SAVAŞ TEHDİDİ KAPIDA

Bugün Batı zihniyeti tarafından hazırlanan Dayton Anlaşması’nın dağılma noktasına gelmiş olduğu açıkça görülmektedir. Sırplar ayrı bir ordu kurup Rusların alenen desteklediği Sırbistan’a kayarken, Hırvatlar da Almanların desteklediği Hırvatistan’a yanaşmaktadır. Bosna Hersek’in BM Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt ise bu hafta yayımladığı raporda, Bosna Hersek’in varlığının “savaş sonrası dönemin en büyük tehdidi altında” olduğunu kaydederek, ülkede iç savaş tehlikesi olduğu konusunda uyarıda bulunmuştur.

Kosova’daki Sırplar da aynı yoldadır. Makedonya, Yunanistan, Arnavutluk ve Bulgaristan arasında da benzeri sıkıntılar yaşanmaktadır. ABD’nin Afganistan’dan çektiği silahlarını neden Ege Adaları ve Dedeağaç’a konuşlandırdığı ve Yunanistan’daki dev tatbikatın ne anlama geldiği de bugün daha açık olarak görülmektedir. 200 helikopter ve binlerce zırhlı aracın amacı, olası yeni bir savaşta Türkiye’nin Balkanlar’a erişimini, Çin’in İpekyolu’nu kesmek ve Rusya’nın da Balkanlar’daki ayağına basmak anlamına geliyor.

Eğer burada tekrar bir savaş çıkarsa bu, son dünya savaşı anlamına gelir. İnşallah olmaz ama biz yine de yeni bir Bosna soykırımına karşı hazırlıklı olalım. Srebrenitsa’yı unutmayalım. Belli ki hala ibret almayanlar var. Ama biz bugün hem 1909 hem de 1995’ten çok daha iyi durumdayız. Bu da böyle biline

Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik Bosna Hersek'i parçalama planını açıkladı: Dünyada bizi durduracak güç yok

İç savaş an meselesi