Duygularımızı tanıyor muyuz?

Toplumsal olarak hayatın normal ve olağan akışındaki küçücük olumsuzluklara bile tahammül edemeyen ve şiddet ile suça meyil edildiği istatistiki verilerde de gözlemlenirken, söz konusu eylemlere bizi neyin sürüklediği ve hangi duygularımız tarafından tetiklendiği konulu bir program kapsamında Analiz uzmanı Taner Akkuş ile Uzman Klinik Psikolog, Pedagog Çiğdem Dayan online bir konferans verdi.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Analiz uzmanı Taner Akkuş.

Türkiye’de ilk olan nefesten kişilik analizi, beyin sıfırlama, öfke ile sinir ayrımı, boşanma öncesi arabuluculuk ve Covid 19 tedbirleri kapsamındaki Türkiye’nin ilk online konferansları ile Türkiye’de bir ilk olan ‘Sevgi kontrolü’ kuramı gibi önemli projelere imza atan ve kadına yönelik şiddet ile kadın cinayetlerini önleyici hizmetler kapsamında çalışmalar yapan Taner Akkuş ile afetzede, gazi ve şehit yakınlarına gönüllü olarak psikolojik destek veren Çiğdem Dayan, Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak öncülüğündeki online konferansta konuya dair merak edilen tüm sorulara cevap verdi.

İşte merak edilen o sorular ve cevapları;

Duygularımız nelerdir ve nasıl tanıyabiliriz?

“Duygularımızı tanımak, anlamak ve uygulamak için öncelikle merkezi bölgelerimizi öğrenmeli ve duygularımızın hangi ana merkezi bölgemizde bulunduğunu iyi bilmeliyiz.” diyen Analiz uzmanı Taner Akkuş sözlerine şöyle açıklık getirdi: ‘Evrenin merkezleri nasıl ki gezegenler, ay, güneş ve dünya ise ve tüm hayatlar da dünyanın içinde vücut bulduysa, dünyanın varoluş merkezinde de nasıl ki ateş, su, toprak ve hava elementleri ile hayat (tabiat-doğa-yaşam) buluyor ise, varoluş ile yaradılışımızın bünyesinde de tam on bir (11) ana merkezi bölgemiz bulunmaktadır ki, bunlar; ruh, can, kan, akıl, nefis, sır, huy, nefes, nur ve çamurdan yaratılan bedenimiz ile kalbimizdir.’ bilgisini verdi.

Merkezi bölgelerimizi biraz daha açar mısınız?

“Ruh ile her iki alemde var oluşumuz, beden ile de bu dünyadaki (görme-işitme-konuşma) varlığımız sağlanır.” diyen Akkuş sözlerini şöyle sürdürdü: “Can ile hayat buluşumuz, nefes ile de yaşamsal (oksijen-hava-koku) fonksiyonlarımız gerçekleşir. Kan ile damarlarımızda hayatımız (vitamin vb.) desteklenirken, akıl ile (beyin-nöronal-şuur-idrak-planlama-karar) de önce huyumuz (kişilik-karakter-davranış) sonra da nefsimiz (sınavlar-tercihler-kazanımlar) ile sır dünyamız şekillenir. Nur ile de alımlılık üzerinden güzellik, enerji ve elektrik akımı sağlanır dolayısıyla ışık ile dalga tepkimelerini yansıtırız” dedi.

Geriye bir tek kalp merkezi kalıyor diyen Akkuş, “Semavata ve yeryüzüne sığmadım ama mümin kulumun kalbine sığdım.” Kutsi hadisindeki işaret edilen kalp ise (duygular-yürek-gönül-hisler-tetikleme-yönlendirme) de diğer merkezi tüm alanlarımızın sistemsel bir şekilde çalışmasına onay ile karar veren ana merkezi bölgemiz’’ vurgusunu yaptı.

Sahip olduğumuz tüm duygular böylece kalbimiz bünyesinde bulunmakta ki, bunun delilini de; Ali İmran süresinin 29. Ayetindeki (De ki, kalbinizdeki duyguları saklasanız da, açıklasanız da Allah hepsini bilir.) kaynağına dayandıran Akkuş, bir diğer delilin de kaynağı sağlam ve sahih olan bir hadisteki: (Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur; bozulursa da, bütün vücut bozulur. İşte o’ et parçası kalp dir.) vurgusuna dikkat çekerek tüm duygularımızın, kalbimiz riyasetinde bulunduğunun bilgisini verdi.

Kalbimizin bünyesinde kaç çeşit duygu var?

“Yaradılış gereği sahip olduğumuz duygularımızı rakam ve sayı ile asla işaret etmemeliyiz!” diyen Akkuş sözlerinin nedenini şöyle açıkladı: “İbrahim suresinin 14. Ayetinde: ’Allah’ın nimetini saymaya kalksanız da, sayıp asla bitiremezsiniz.’ uyarısında bulunuluyor ki, bizde belirli bir rakam üzerinde kesinlikle durmamalıyız” uyarısında bulundu.

En azından ön plana çıkan duygularımızı açıklayabilir misiniz peki?

‘Hayatımızın olağan akışı içinde önemli yeri olan ve önceliği bulunan duyguları elbette anlatabiliriz’ diyen, Analiz uzmanı Taner Akkuş açıklamalarına şöyle devam etti:

”öfke, sinir, sevgi, aşk, saygı, vicdan, gurur, nefret, hırs, kıskançlık, şefkat, kibir, korku, şehvet, hüzün ve özelliklede güven ile âr duygusu gibi günlük hayatımızda karşılaştığımız ve içinde bulunduğumuz ruh halimiz ile yaşananlara anlık refleksle tepki gösteririz. Olumlu veya olumsuz tüm yaşananlar bizi cevap hakkı vermeye zorlar” dedi.

Akkuş, bu nedenle duygularımız da bize vereceğimiz etki ile tepkiyi hazırlar. Neticede duygularımız sürdürülebilir bağlamdaki yaşamımız içinde bizi şiddete yönelik olumsuz eylemlere sürüklerken, aynı zamanda da sağlıklı, huzurlu, mutlu ve dingin bir hayata da götürebilir” bilgisinin önemine dikkat çekti.

Açıkladığınız duygularımız hakkında bir örnek verir misiniz?

Âr duygusu: Namus, iffet ve izzet başta olmak üzere haysiyet, şeref, ahlak, edep ile haya ve utanma gibi davranışlarımız bize her iki alemde onur ve itibar sağlayacak bir duygudur” diyen Analiz uzmanı Taner Akkuş, “dünya yaratılırken âr duygusunun insanlardan önce dağlara verildiğini ve bunu taşıyamadıkları için dağların da dizlerinin üzerine çöküp oturduklarının günümüz alimleri tarafından aktarılırken, kıyamet günü geldiğinde de dağların ayağa kalkıp mutlaka yürüyeceklerinin bilgisi de çeşitli ayetlerde sabittir.” diyerek, bilinçlilik ile farkındalık amaçlayan ve hayatımıza dair önemli olan bir duygu örneği ile sözlerini tamamladı.

Programda Pedagog Çiğdem Dayan, hayatımızda önceliği bulunan duygularımız hakkındaki merak edilen soruları cevapladı

Yaşam içerisinde karşılaşılan olaylar ve davranışlar bireylerin duygularının harekete geçmesini sağlamakta. Ruh halinin yansıtılmasında duyguların ifade ediş biçimi insanların kendilerini daha iyi veya daha kötü hissetmesine etken olmakta. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılanması duyguları olumlu etkilerken, ihtiyaçların olası karşılanmama gibi bir durumda da olumsuz duygularını harekete geçirir diyen Uzman Klinik Psikolog. Pedagog Çiğdem Dayan, hayatımızda önceliği bulunan duygularımız hakkındaki açıklamalarına şöyle devam etti;

Öfke duygusu: Olumsuz olan bazı duygular arasında olan öfke kavramı, Psikoloji sözlüğünde, “engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakma, kısıtlama vb. gibi durumlarda hissedilen ve genellikle, sebep olan şeye ya da kişiye yönelik şu ya da bu biçimde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun olumsuz bir duygu” olarak tanımlanmakta. Duygusal, fizyolojik ve bilişsel boyutlarda yaşanan öfkenin, yoğun ve istenmeyen etkilen göz önüne alınınca ciddi sorunlar ortaya çıkmakta. İnsanın hem bireysel hem de toplumsal olağan yaşantısında huzurlu olabilmesi için olumsuz duygularını kontrol etmesi ve bunlarla yüzleşerek baş etmesi gerekir.

Sinir duygusu: Bizi ilgili hedefe kilitleyerek hücum üzerinden şiddete ve suça yönlendirirken, kendine zarar verecek kadar gözleri kararan ve aynı zamanda da hedefimizdeki kişi veya kişilere de acı çektirmeden asla sakinleşmez.Uzman hekim gözetimi ile psikolojik bir yardım almadan sürdürülebilir bir hayata devam edilebilmesi asla mümkün değildir.

Sevgi duygusu: Freud sevgiyi “cinsel içgüdünün yansıması ve yüceltilmesi” olarak ele almaktadır. Freud’a göre yaşam içgüdüsü (Eros), ölüm içgüdüsü (Thanatos) ve libidinal enerji, insan sevgisinin kaynağıdır. İnsanın davranışlarını kendi dışındaki etmenler belirlemektedir. İnsancı görüşün temsilcilerinden Rogers’a göre, insan uygun koşullar içinde yaşadığı takdirde dost ve yapıcı eğilimlere sahiptir. Bu noktada insanın gücünü ve kişisel yeteneklerini tanıması ve diğer canlılar ile dengeli ilişkiler kurması sevgi duygusunu artırabilmektedir.

Vicdan duygusu: Kişinin kendi ahlaki değerlerini dolaysız bir biçimde yargılamasını sağlayan iç yeti ya da kişiyi bunu yapmaya yönelten iç duyudur. İnsanın ahlaki bir yaşam sonucu yakalayabileceği bir iç huzuru ve bunun sonucu olarak ortaya çıkacak olan sağlıklı toplum hayatı belli bir terbiye ve eğitimin neticesidir. Ahlak ve felsefe vicdanı, “İnsan fiillerinin ve hareketlerinin ahlaki değerini takdir ve tayin etme kabiliyeti” olarak tanımlanır. Vicdan, şuur ile karıştırılmasın. İslam'da ruhsal şuura nefsi vicdan, asıl vicdana ise ahlaki vicdan denilmektedir. Ö. FeridKam, vicdan ahlakı, hayra ve şerre hükmeden melekedir demektedir.

Empati duygusu: Kişinin kendisini karşısında bulunan kişinin yerine koyarak, var olan durumlara onun gözünden bakması, o kişinin hissettiği duygu ve düşünceleri anlaması ve anladıklarını karşısındaki kişiye iletmesi gerekir. Etkili iletişimin önemli bir unsuru olarak kabul edilen empati, kavramsal olarak psikolojide danışan ile danışman arasında kurulan ilişkiden günlük kurulan ilişkilere kadar geniş bir kullanım alanı bulunmakta. Empatik olan kişiler çevrelerinde olan olaylara karşı daha duyarlı olmaktadır. Rogers’a göre; Empati becerisine sahip olmak için bir kişilik özelliği olan sosyal duyarlılığa sahip olunması gerekmektedir.

Güven duygusu: İnsanların hareketleri, niyetleri ile ilgili olarak beklenti bulunma halidir. İnsan ilişkilerinin temelini güven duygusu oluşturmakta. İnsanların yapabilecekleri konusunda teminat gösterip söylenenleri yapması güven duygusunu artırmaktadır. Güven şeffaflığı sembolize etmektedir. Güvenin gelişmesi için bireyin kendisine, başkalarına, topluma ve bilimsel bilgilere inanıp olumlu olarak algılaması güven duygusunun kavramlaşıp gelişmesinde etkili olabilmektedir.

Gurur duygusu: Mutluluk duygusu ile ilişkili olarak tanımlanmaktadır. Benlikle ilgili olmayan olumluluklar, mutluluk; benlikle ilgili olan olumluluklar ise gurur duygusunu uyandırdığı bilinmektedir. Daha önceleri ikincil duygular arasında yer alan; biyolojik temelli ve evrensel olduğu düşünülmeyen gurur duygusu, son zamanlarda birincil duygular içerisinde yer bulmakta ve hem çocuklar hem de yetişkinler tarafından belirlenebilen, farklı kültürlerde algılanan temel bir duygu olduğu öne sürülmektedir.

Nefret duygusu: Kişi nefret ettiği insanları dışlama eğilimindedir. Birine duyulan nefret duygusu haklı olsa da, nefret eden kişide yük oluşturur ve rahatsız hissettirir. Dışladığı kişiye karşı da empati kurması zorlaşır, karşı tarafı anlayamaz hale gelir. Diğer insanların özgürlüğüne saygı duymak, empatik yaklaşım, onları yargılamadan önce kendini onun yerine koyma ve ön yargısız dinleyebilme gibi davranışlar sayesinde nefret duyguları azaltılabilir.

Hırs duygusu: Bir amaç veya hedef uğruna kişiyi daima kazanma hissi üzerinden hücum etmeye, bazen de kaybetme düşüncesi üzerinden de saldırıya ve yenilenin yenildim demesini, galibiyetimizi de kabullenmesi için de karşısındaki ile mücadeleye sevkeder.

Kıskançlık duygusu: Merak ile özentilik dürtüsü üzerinden kişiyi çekememezliğe teşvik eder. Teşhircilik dürtüsü ile de ihtiras üzerinden daima kazanma isteği peşine götürür. Kıskançlık, düşük benlik saygısı ve yetersizlik duygularının bir sonucudur. Kişiyi daima haksız bir rekabete ve sonucu pişmanlık ile kötülük yapmaya götürür.

Aşk duygusu: Bağlılık ve fedakarlık ile teslim olma üzerinden gayret ve şaşkınlık ile de hayret makamına götürür. Aşk, bir kimseye yada bir şeye karşı duyulan bedensel ve ruhsal olarak güçlü duygu ve aşırı sevgidir. Duyguların mantıktan üstün geldiği dönemdir. Günümüzde aşk ve iradeye dair en çarpıcı nokta, geçmişte yaşamın çıkmazlarına bir çözüm olarak görülmektedir. Bazen aşk kavuşma durumunun zorluğuna göre oranı artabilmektedir. Halk ozanı Aşık Veysel aşkı “sevdiğine kavuşamamak” olarak tarif eder. Aynı anda iki kişiye aşk duygusu asla sürdürülemez.

Saygı duygusu: Karşısındakine naifçe anlatabilmekten ziyade dinleyebilme ve anlayabilmeye samimiyet göstermek. Hürmet göstererek ve önemseyerek değerli hissettirmek. Örf ve adet gibi kültürel değerlere de bağlı kalmak ve yaşatmak.

Şefkat duygusu: Merhametsel duyular ile acıma dürtüsü üzerinden tahammül sınırları genişletir. İç güdüklük üzerinden de sahiplenme ve cömertlik davranışları ile desteklenerek affetme ve alttan alarak kişiyi idare etmeye sevkeder.

Kibir duygusu: Gösteriş ile büyüklenme ve kendini beğenme ile riya üzerinden küçümseme, bencillik, küstahlık ve ukalalık dürtüsü ile de böbürlenme ve duyarsızlığa zorlar. Oysaki tevazu insanı yüceltir ve insanlara sevdirir.

Şehvet duygusu: Cinsel uyandırıcılığı ile istek, arzu ve tutku üzerinden doyumsal, erotik düşünceler ile rahatlama istediğini tetikler. Şehvet bir duygudan çok cinsel isteklerin genellemesine verilen bir isim olsa da, bu duyguyu yaşayanlar istekler dürüstüsüne yenilerek ölümcül hatalara sürüklenebilir. Hacı Bektaş-i Veli’nin, “Eline, beline, diline sahip ol” diyerek uyardığı kavramsal davranış ise de bu duyguda saklıdır.

Korku duygusu: Telaş ve kaygı ile endişe üzerinden, tedirginlik ve panik ile heyecan yaratır ve kaybetme hissi üzerinden kişiyi stresile yalancılık ve sıkıntıya düşürür. Korku evrensel bir duygudur. Korku, her şeyden önce sağlıklı ve insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan bir duygu halidir. Bu nedenledir ki mutlaka bir uzman yardımı alınması gerekmektedir.

Hüzün duygusu: Yalnızlık ile boşluk hissi üzerinden üzüntü, bezginlik, yorulma ile çaresizliği tetikler ve nihayetinde elem, keder ile ağlama üzerinden karamsarlık ile depresyona sürükler” diyerek sözlerini noktaladı.

Analiz Uzmanı Taner Akkuş: Öfkeyi sinirden ayırabilirsek şiddeti azaltırız