Kan portakalının izinde

Perakende alanında faaliyet gösteren Metro Türkiye “Yerelin İzinde” projesiyle coğrafi işaret tescilli ve tescile aday ürünlere dikkat çekerek mutfaklarda kullanımının artırılması için çalışmalarını sürdürüyor.

Muhammed Gümüş Yeni Şafak
Ekipte (soldan sağa) üretici Toygun Çavaş, Birol Ulaşan, Sinem Türüng, üretici Ramiz Çavaş, şef Murat Deniz Temel yer aldı.

Şef Murat Deniz Temel işbirliğiyle coğrafi işaret tescilli ve tescile aday ürünler yerinde ziyaret ediliyor. Ürünlerin geçmişte kullanılan reçetelerini de keşfederek gastronomik değeri ortaya konuyor.

Boğaziçi lüferi, Aydın kestanesi, Bursa siyah inciri ve Şile ormanlarındaki yerel mantarların ardından gastronomi keşif yolculuğunun beşinci durağında Mersin kan portakalının izi sürüldü. Ağaçtan sofraya tüm yolculuğuna şahit olmak için Mersin’in en büyük kan portakalı bahçesi ziyaret edildi. Gezinin gündeminde Mersin ve Tarsus’un çok kültürlü mutfağı, Mersin kan portakalının üretimi, tarihi ve kullanım alanları vardı. Geziye portakal bahçesinde başlayan katılımcılar portakalları hasat etti. Ekipte (soldan sağa) üretici Toygun Çavaş, Birol Ulaşan, Sinem Türüng, üretici Ramiz Çavaş, şef Murat Deniz Temel yer aldı.


“Ağaçlarını sökmüş olabilirdik”

Üretici Ramiz Çavaş ve oğlu Toygun Çavaş bölgedeki kan portakalı üretimini ve yerel halka sağladığı ekonomik katkısını anlattı: “Kan portakalı ilk kez 1937’de İtalya ve İspanya bölgesinden Mersin’e getirilerek yetiştirilmeye başlanıyor. Yonca Tarım olarak üç kuşaktır tarımını, iki kuşaktır da fidancılığını yapıyoruz. Metro Türkiye ile yollarımız ilk kez 4 sene önce kesişti. Ürünü satacak pazar bulamadığımız için maddi zorluklar yaşadığımız, 250 dönümlük arazimizdeki tüm kan portakalı ağaçlarını sökmeye karar verdiğimiz bir dönemdi. Yüzde 100 alım garantisi ve ürüne sağlanan katma değer ile ağaçlarımızı koruduk. Kan portakalının unutulup kaybolmaması için yetiştirmeye devam ettik. Metro Türkiye ile yollarımız kesişmeseydi, 250 dönümlük arazimizdeki kan portakalı ağaçlarını sökmüş olabilirdik.”


“Artık mutlu sona ulaşıyoruz”

Yerelleşmenin ve geleneksel lezzetlerin coğrafi işaret tescilli ürünlerin korunmasıyla sürdürülebileceğini vurgulayan Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng’ün açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Üreticiler zorlu bir ürün olması ve bu sebeple oluşan talep yetersizliğiyle kan portakalından vazgeçmek üzereyken verdiğimiz yüzde 100 alım garantisiyle, bu ürünün belki de kaderini değiştirmiş olduk. Verdiğimiz alım garantisiyle birlikte, kesilen kan portakalı ağaçlarının yerine tekrar yenileri dikildi. Ürünün korunmasının zorlu olması üzerine çalışarak, tüm yıl tüketilebilmesi için kan portakalının kurusunun geliştirilmesine ön ayak olduk. Bugün itibariyle raflarımızda taze sıkılmış kan portakalı sularına yer vermeye başladık. Böylece hem ürüne katma değer sağladık hem de kadın kooperatifinin desteklenmesine vesile olduk. Bununla da yetinmeyerek, kan portakalının coğrafi işaret ile tescillenmesi için Mersinden Kadın Kooperatifi’nin başvurusuna destek verdik. 2,5 yıl önce yapılan başvuruda artık mutlu sona ulaşıyoruz. Çok yakın zamanda Mersin kan portakalı coğrafi işaret tesciline kavuşacak ve hem ürün hem üretici bundan kazançlı çıkacak.”


Taşköprü sarımsağı nasıl kurtuldu?

Ülkemizde coğrafi işarete ilk kavuşan Taşköprü sarımsağıyla ilgili süreçlerde Metro Türkiye'nin değerli katkıları vardı. Bunun gibi özel teşebbüslerin ülkenin hayrına benzer çalışmaları yapmaları geçer gönlümüzden. Taşköprü sarımsağının nasıl yok olmaktan kurtulduğunu hatırlamakta fayda var. YÜCİTA Başkanı Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu konuyu özetlemiş: “Taşköprü sarımsağı, Çin sarımsağı rekabeti karşısında kaybolmak üzereydi. Üretimi 10 yılda 50 bin tondan 10 bin 600 tona düşmüştü. Metro Türkiye’yle birlikte bir proje hazırladık ve bu ürünü kaybolmaktan kurtardık. Metro Türkiye tarafından üreticilere satın alma garantisinin verilmesi ve bunun yanında isteyen üreticilere küresel gıda güvenliği ve tarım sürdürülebilirliği standartlarını belirleyen GlobalGAP Sertifikası sözü verilmesi kaybolmakta olan bu özvarlığımızı geri getirdi.”


G Ö Z Ü M E TA K I L A N L A R

Kestanenin tanesi 25 liradan!

Kestanenin tanesini 25 liradan satan Uşak’taki bir marketin varlığından sosyal medyada yayınlanan bir görüntü sayesinde haberdar olduk. Kardeşinin 10 tanesini 250 lira vererek aldığı kestaneleri iade etmek üzere markete giren A.E’nin çektiği ve paylaştığı videoyu ihbar kabul eden ekipler tutanak hazırlayıp Haksız Fiyat Değerlendirme Kuruluna gönderdi. Market sahibine de fiyat etiketi bulunmadığı gerekçesiyle 4344 lira para cezası verildi.

Balıkçılık için 11 km yol tepmişler

TBMM Balıkçılık ve Su Ürünleri Araştırma Komisyonu 4 aylık çalışmalarını tamamladı. 190 saatlik çalışma kapsamında ziyaret ve incelemelerinde 2 bin sayfa tutanak tutuldu ve 11 bin kilometre yolculuk yapıldı. Komisyon balıkçılık ve su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuştu.

Ülker'in robotlorı var

Ülker Gebze fabrikasında 20 otonom mobil robotu kullanmaya başladı Hammadde ve malzeme tedariki için çalışmaya başlayan robotlar sisteme düşen talebin onaylanmasıyla harekete geçiyor, malzemeyi depodan alıp belirtilen noktaya teslim etmek için yola çıkıyor. Arçelik ve SK Robotik işbirliğiyle özel olarak geliştirilen robotların her biri günde 150 sefer, 53 kilometre yol yapabiliyor.


İçinde kafein olmayan kahve

Menengiç kahvesi Gaziantep kültürünün vazgeçilmezlerindendir. 2020’de Büyükşehir Belediyesi müracaatı üzerine tescil edildi. Sağlığa faydaları nedeniyle özellikle kış aylarında çok tüketilir. Kendine özgü aroması, tadı, rengi ve kokusu var. İçerisinde kafein bulunmaması nedeniyle özel olarak tercih edilir. Bu kahvenin geçmişi 1600’lü yıllara dayanıyor. 4. Murat’ın Bağdat Seferi sırasında kendisine bu kahveden ikram edildiği rivayet edilir. Dağlık kesimde yabani olarak yetişen ve aslen yabani fıstık olan menengiçlerin (melengiç) rengi ekim-kasım aylarında yeşil-mavi olduğunda yeterli olgunluğa ulaşmış olur ve hasat edilir. Ağaçlardan toplanır, özü kahve haline getirilir. Meyveleri toplanıp yıkandıktan sonra güneşte kurutulur. Kuruyan meyveler kahverengi haline gelene kadar kavrulur. Kavrulduktan sonra macun kıvamına gelene kadar dövülür ya da taş değirmenli makinede çekilir. Cam kavanozlara koyulur. Ürün yüzeyinde yağ tabakası görülebilir. Bu da yağ içeriğinin yüzde 44-56 düzeylerinde olmasından kaynaklanır. Kavrularak, dövülerek ya da çekilerek öğütülmesiyle elde edilen macun koyu kıvamda olduğu için kullanmadan önce karıştırılarak homojen hale getirilir. Süt ile kısık ateşte karıştırarak kaynayıncaya kadar pişirilir. Sunumu geleneksel olarak kapaklı bakır fincanda yapılır.


Osmanlı dağılınca İsrail sistematik işgale başladı

Hat sanatının şaheserleri müzayedede

Hilav’ın gözüyle Kemal Tahir ve Tanpınar