Kokusu bile başkaydı

Gençleri ve çocukları, her Ramazan duydukları “Nerde o eski Ramazanlar” özlemi çok etkiler. Yeni Şafak, şimdi hatıralarda kalmış eski Ramazanları zamanın tanıkları büyüklere sordu.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv

Gençleri ve çocukları, her Ramazan duydukları “Nerde o eski Ramazanlar” özlemi çok etkiler. Yeni Şafak, şimdi hatıralarda kalmış eski Ramazanları zamanın tanıkları büyüklere sordu.

BÜYÜKLER NAMAZDA, ÇOCUKLAR OYUNDA

Akla ilk kalabalık iftarlar geliyor. 70 yaşındaki Tahir Şahin de eski Ramazan deyince kalabalık sofraları hatırlıyor. “Eskiden ailecek iftar açardık şimdi bir masanın etrafında toplanmak bile çok zor” diyen Şahin, kurulan uzun sofralarda tüm mahallenin buluştuğunu anlatıyor. Şahin, “İbadetler yapıldıktan sonra sahura kadar oturup sohbet edilirdi. Çocukken Hacı Bayram Cami’ye gelirdik, büyüklerimiz teravih kılarken biz cami bahçesinde oyunlar oynardık” diyor.

İFTAR SONRASI SALINCAKLAR

Kalabalık sofralara özlem duyan isimlerden biri de 81 yaşındaki Eyüp amca. Eyüp amcaya göre eskiden Ramazanların tadına doyum olmazdı: “Sofralarımız kalabalık olurdu. İftardan sonra salıncaklar kurulurdu. Evlerimizin önünde misket oynayarak iftarı beklerdik. Toplu halde oturulup çaylar içilirdi. Şimdi ilişkilerimiz koptu tamamen.”

MANEVİYATI DAHA BİR YOĞUNDU

51 yaşındaki Ramazan Altınok’un dün ve bugün mukayesesi dikkat çekiyor: “Eskiden Ramazanın maneviyatı daha yoğundu. Toplanıp hep beraber iftarlar, sahurlar yapılırdı. Yani azdı ama yetiyordu. İnsanlar birbirlerini davet ederlerdi. Yardımlaşma vardı. Şimdi sofrala-rımızda eksik yok ama o eski maneviyatı da yok.”

Bir tencere yemeği paylaşırdık

78 yaşındaki Zakire Çiftçi akranlarına göre geçmişe farklı bir pencereden baktı. “Kız çocuğuyduk erkekler gibi çıkıp sahura kadar mahallede oynayamazdık” diyen Zakire nine, o günleri şöyle anlatıyor: “Büyükler iftardan sonra ibadetlerini yapar sahura kadar oturur, sohbet ederlerdi. Sabah kalkıp tarlaya gidenler, hayvanları ile ilgilenenler vardı ama yorulmak nedir bilmezlerdi. Toplu yapılan iftarlar, sahurlar bambaşkaydı. Fakirdik ama yine de paylaşmayı bilirdik. Bir tane ekmek varsa onu 5’e 6’ya bölerdik ama yine de paylaşırdık. Bir tencere yemek pişerdi ama herkes yerdi o yemekten. Kendi pidemizi kendimiz yapardık mesela tandırda. Her zaman yaptığımız bir şey olmasına rağmen Ramazan’da kokusu da tadı da bir başka olurdu.”

Dört gözle beklenirdi

Geçmiş Ramazanlara özlem orta yaş grubunda da var. Onlardan biri 50 yaşındaki Müslim Çiçek. “Eski Ramazanlarda bolluk, bereket vardı. İnsanlar Ramazanları maneviyattan ziyade reklam aracı olarak kullanıyor” diyen Çiçek, kendi Ramazanlarını şöyle anlattı: “Çocukken köyde kalırdık. İnsanlar Ramazanı dört gözle beklerdi. Mutluluğun, sevincin, bereketin, merhametin arttığı bir ay olurdu. İnsanlar yardımlaşırdı. Birbirlerini sofralarına davet ederlerdi. Oruç tutana sonsuz saygı vardı. Almanya’da kaldım bir dönem, oralarda bile oruç tutan insanlara büyük bir saygı vardı. Eskiden sofra ortamında geniş aile yer alırdı. 20 kişilik olurdu yemekler. Sıcaklarda tarlaya gidilirdi ama yine de tutulurdu oruç. Yani demek istediğim maneviyatı daha hissedilirdi.”

Nerede o eski Ramazanlar?

Eski İstanbul Ramazanları