Eski zamanlarda Ramazan ayında udlar, kanunlar, neyler çalınarak Ramazan'ın ruhuna uygun müzikler yapılırdı. Bir dönemin çocukları bu şekilde Ramazan ayını geçirirdi. Ancak şimdi bu gelenek günden güne önemini yitirdi.
Ramazan ayı davul ile başlar ve dile gelen maniler ile kurulurdu sahur sofraları. Büyük bir heyecanla açılırdı evlerin lambaları, şimdi ise davulcular eskisi gibi mani söylemiyor çünkü insanlar bu durumdan rahatsızlık duyuyor. Durum böyle olunca da bunun yerini artık telefonların alarmları aldı. Ramazan davulu geleneği de günden güne yok olmaya başladı.
Hokkabazlar, ip cambazları Ramazan için meydanlarda toplanmış kalabalığı eğlendirmek için gösterilerini yapardı. Şimdi ise televizyondaki programlar hokkabazların ve ip cambazlarının yerini aldı.
- Eskiden gölge oyunlarını hazırlamak da, oynatmak da, büyük bir yetenek işiydi. "Yar bana bir eğlenceeee!" derdi Karagöz ile Hacivat. Kukla gösterileri Ramazan ayında küçük büyük herkesin eğlencesiydi. Orta oyunlarının, kukla gösterilerinin verdiği, canlı canlı yaşanan o coşkuda artık silinmeye başladı.
Ve top sesleri ile birlikte ezan sesini duymak için kapıda veya pencere bekleyen kulaklar artık televizyona bakarak orucunu açıyor.
- Bayramlarda büyükler ziyaret edilir ve bayramlaşılırdı. Çocukların eline harçlık ve şeker verilirdi. O harçlıkla çocuklara macun ve kağıt helva alınırdı. Çocuklar bayram için alınacak kıyafetleri ayrı bir heyecanla beklerdi ama artık bunların bir önemi kalmamaya başladı. Çünkü sürekli bir alışveriş hali olması bu durumunda önemini yitirmeye başladı. Bu sebeple bayramlık kavramı da kalmamaya başladı. Aslında Ramazanlar değişmedi. Tek değişen biziz.