Yunus'un dizeleri birlik çağrısıdır

2021 yılı, vefatının 700. yılı olması sebebiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yunus Emre Yılı” olarak ilan edildi. Kullandığı duru Türkçesi ve ilahi aşkıyla çağları aşan mesajları bugün hala insanlığı etkiliyor. Biz de Yunus Emre'yi Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Hikmet Atik Hoca'dan dinledik.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Yunus Emre

HAZIRLAYAN: ZEYNEP BETÜL ERHUN

- Yunus Emre, tasavvufî Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden biri. Kendine has, damıtılmış Türkçesi ve üslubuyla söylediği şiirler günümüzde de büyük hikmetler barındırıyor. Öncelikle Yunus Emre kimdir sorusuna cevap arayalım.

Bir gönül ve aşk eri olan, Türkçeyi çok iyi kullanan, sehl-i mümteni tarzında şiirler kaleme alan Yunus Emre; hakkında konuşulması en zor isimlerden biridir. O mistik bir sûfî midir, halk ozanı mıdır? Yoksa onu mistik bir şair olarak mı düşünmek gerekir? Aslında Yunus’u okuyan herkes onda kendini bulur. Ya da kendine ders olabilecek, yaşam tarzına katkı sağlayabilecek bir olayla veya Anadolu sahasında güzel Türkçemizin serüvenini yansıtan kilometre taşlarıyla karşılaşır. Yunus, aşkın ve sevginin şairi olduğu için onu okuyan herkes ondaki samimiyeti, inancı ve insan sevgisini görür.

Yunus Emre aslında ilahi aşkla dolu ve hep bir arayış içinde olan, kendi ifadesiyle:

Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni

Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni

Sular dibinde mahi ile sahralarda ahu ile

Abdal olup ya hû ile çağırayım Mevlam seni

diye kalbinin derinliklerinde hissettiği ilahi aşkın neşvesi ile dolaşan ve hep Allah’a götüren yolu arayan bir derviştir.

Kendini ve bütün insanlığı yüce yaratıcıya götürecek bir yol arayan Yunus; Moğol istilasının yaşandığı dönemde, kaba kuvvetin ezici darbeler indirdiği Anadolu coğrafyasında yaşıyordu. İnsanları ümitsizliğin sardığı böyle bir dönemde o bir imdat çığlığı gibi,

Bu ne derttir ana derman bulunmaz

Ya bu ne yaredir zahmı belirmez

diyerek arayışını sürdürüyordu. Aslında bu arayış hem kendini hem de içinde yaşadığı toplumun hâlini özetliyordu. O, hep yaşadığı toplumun dili ve irfanıyla duygulu dizeler kaleme alan bir Türkmen dervişi idi. Bu yüzdendir ki onun bu dizeleri günümüzde hep revaç bulmakta; sohbetleri, dersleri ve dost meclislerini süslemektedir. Kısaca Yunus, duygulu ve samimi söyleyişi ile bu toplumun yani bizim hepimizindir. Söyleyişindeki evrensellik, insani ve ahlaki değerlere sıkı bağlılık vesilesiyle de tüm insanlığındır.

  • O; asırlar boyunca halkın hiç unutmadığı, yaşantısı etrafında oluşan ve dilden dile dolaşan menkıbeleriyle belki de daha yaşarken bile efsaneleşmiş bir mistik şairdir. Divanında bulunan na’tlar, ilahiler ve irfâni şiirler Dede Efendi, Zekai Dede gibi bestekârların dikkatini çekmiş, bu şiirlerin pek çoğu büyük bestekârlar tarafından bestelenmiştir. Dolayısıyla Yunus, dini musikimiz için de vazgeçilmez bir kaynaktır.

Yunus’un şiirlerinin bu kadar rağbet görmesi ve asırlardır dillerde dolaşmasında onun söyleyişindeki samimiyetin, Türkçesindeki saflığın ve duygu dünyasında var olan derinliğin etkisi vardır. Bu yüzdendir ki Anadolu’da Yunus ilahileri adeta bir kutsal gibi kabul edilmiştir. Hatta kaynaklarda bazı Yunus ilahilerinin muska gibi mumlu bezlerle sarılıp saklandığını ifade eden bilgiler bulunmaktadır.

Fuat Köprülü’ye göre Yunus; sanat ve sanatkârlık gayesi gütmeyen, sadece kendi ruh dünyasını, ruhi heyecanlarını terennüm eden “ateşîn” bir mutasavvıftır. Belki de onu herkesin Yunus’u yapan yegâne şey ruh dünyasını böylesine yalın ve samimi duygularla ifade etmesidir.

Yunus’u meşhur meçhullerden addetmek ve tekke şiirinin önemli bir temsilcisi olarak nitelemek yanlış olmayacaktır. O, şiirlerinde; Yunus Emre, Aşık Yunus, Miskin Yunus, Derviş Yunus, Bi-çâre Yunus, Koca Yunus, Dedem Yunus, Tabduk Yunus gibi mahlasları kullanmıştır.

İNSANLIĞIN SESİNİ DUYARSINIZ

- Yunus Emre şiirinin merkezinde 'sevgi' ve 'aşk' kavramları büyük yer tutuyor. Yunus'un aşk ve sevgi anlayışı nedir?

Yunus’u tanıtmak ve tanımlamak istersek mutlaka onun şiirlerindeki ilahi aşkı vurgulamak gerekir. Yukarıda belirttiğimiz gibi o hep ilahi aşkın peşinde ve yüce Yaratıcıya kendini götürecek bir yol aramakla meşguldür. Bu duyguyla yazdığı şiirlerde vahdet-i vücut düşüncesinin yansımalarını görmek mümkündür.

Ondaki bu ilahi aşk ve sevgi için kendi sözlerine bakmak uygun olacaktır:

Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için

Dost’un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim.

Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni

Ben yanarım dünü günü

Bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim

Ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum

Bana seni gerek seni

Yunus; Anadolu’da doğan Anadolu’da batan, kaleme aldığı duygulu samimi şiirlerle çağları açan tasavvuf güneşidir. O; yaşadığı çağda Türkçenin bir kenara itilmiş, hor görülmüş olmasının aksine, Türk diline sarılmış, bütün incelik ve güzellikleriyle Türkçeyi ayağa kaldırarak kendinden sonra gelen diğer şairlere de öncülük etmiştir. Dizelerinde daima aşk, sevgi ve ilahi neşve ön plandadır:

Gönlüm düştü bu sevdaya

Gel gör beni aşk neyledi

Başımı verdim kavgaya

Gel gör beni aşk neyledi

Ben ağlarım yana yana

Aşk boyadı beni kana

Ne âkilem ne divâne

Gel gör beni aşk neyledi

Onun şiirlerinde ele aldığı ilahi aşk ve insan sevgisinde, aslında topyekûn bir insanlığın sesini duyarsınız. Bu ses bütün insanlığın inancını, Allah sevgisini samimi ve coşkulu bir dille haykıran bir sestir. O, tevazu sahibi bir şairdir aynı zamanda. Tüm kötülüklerden arınmış, duru ve mütevazı bir gönülle seslenir insanlığa:

Adımız miskindir bizim

Düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız

Kamu âlem birdir bize

derken, tüm insanlığı hayatı boyunca ruh dünyasında hissettiği anlayışa ve insanlığı merkeze alan dayanışmaya, birliğe ve dirliğe davet eder. Bu çağrı tüm insanlığı kuşatan, kamu âlemi bir ve eşit gören, sevgi ile yoğrulup pişmeyi öğütleyen bir çağrıdır. Bu çağrı şöyle devam etmektedir:

Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz

TÜM İNSANLIĞIN ŞAİRİDİR

- Yunus’un bu kadar sevilmesinin sebebi nedir? Yunus Emre şiirleri, görüşleri bugünün dünyasına, insanına neler söyler?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Yunus hem kendi çağının hem de kendinden sonraki çağların ve günümüzün de şairi olmayı başarmış nadir şairlerdendir. Yine o hem okumuş yüksek zümreye hem Anadolu’nun irfan mektebinde yetişmiş insanımıza hem de günümüz insanına hitap etmeyi başarabilen yegâne şairlerdendir. Yukarıda söylediğimiz gibi bugün her sohbet meclisinde, her dost meclisinde, cuma hutbelerinde ve derslerde bir dizesi ile bize misafir olmaktadır. O bu özelliği ile tüm insanlığın şairidir.

Yunus şiirlerinde aslında bir örnek insan tipolojisi oluşturmaktadır. Herkese; tüm insanlığı seven samimi bir kul olmayı, Allah’a giden yolu aramakla ve onu mutlaka bulma gayretiyle geçmesi gereken bir hayat sürmeyi tavsiye etmektedir. Bu yolda en önemli şeyin de sevgi, samimiyet ve tevazu olduğunu yine dizelerinde terennüm eden bir Yunus vardır.

İlim hayatı anlamlandırmalı

  • - Yunus deyince ilk akla gelen dörtlüklerden biri muhakkak şudur: "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır." Bilgi ve ilim anlamında dünyanın belki en zengin dönemini yaşıyoruz ancak kaybettiğimiz çok fazla değer olduğu da ortada. Yunus'un bu dizelerinden günümüzü göz önünde bulundurarak biz ne anlamalıyız?
  • Güçlü medeniyetler güçlü kültürle, güçlü kültürler de güçlü bir dil ve bu dil ile üretilen bilimsel çalışmalarla oluşmaktadır. Ancak ilim deyince insanı merkeze alan, insanların yaşamlarını kolaylaştırmanın yanında hayatı anlamlandırmasına katkı sağlayan şeylerin ortaya konulması esastır. Günümüzde insanlığın yaşamını kolaylaştıran bilimsel buluş ve veriler onun hayatı anlamlandırmasına katkı sağlamaktan çok uzaktadır. Belki de günümüz insanını tüketim çılgınlığına iten nedenlerden biri hayatı anlamlandıramamış olmasıdır. İnsani değerler konusunda duyarsız, insan veya başka bir canlıya karşı merhametsiz insanların ortaya çıkmış olması da yine bununla izah edilebilir.
  • İşte Yunus bahsettiğiniz dize de buna vurgu yapıyor. Diyor ki “ilim kendin bilmektir”. Kişi kendini bilirse bunun neticesinde bütün insanlığa da saygı duyacaktır. Sosyal, diğer bireylere saygı duyan, yaratılanı yaratandan ötürü seven, saygılı, merhametli bir insan olmadan okunan ilim boş ve gereksizdir.

İlim ilim bilmektir,

İlim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin,

Ya nice okumaktır?

Bilindiği gibi Anadolu’nun tasavvuf yaşantısında Yunus önemli bir kişiliktir. Tasavvufun önemli düsturlarından biri de “aref sırrı”dır. Yani “men arafe nefsehü fekad arefe rabbehü” (Kendini bilen Rabbini bilir) hadisinde vurgulanan hakikat Yunus’un dizelerine yansımaktadır. O, okuyan/ilim tahsil eden birisi için asıl mananın Hakk’ı bilmek olduğunu eğer bu olmazsa ortada ancak kuru bir emeğin olacağını vurgulamaktadır:

Okumaktan mana ne,

Kişi Hakk’ı bilmektir,

Çün okudun bilmezsin,

Ha bir kuru emektir.

Bütün şiirlerinde insanı merkeze alan Yunus bu şiirde dinimizde önemli bir farz olan hac ibadetini bin defa yapmaktansa bundan daha iyi olacak şeyin bir gönüle girmek olduğunu ifade etmektedir. Tabi ki burada hac ibadeti ile ilgili bir hafife alma akla gelmemeli, insanın nasıl merkeze alınması gerektiği belirtilmektedir:

Yunus der ki: Ey hoca,

Gerekse var bin Hacca,

Hepisinden iyice,

Bir gönüle girmektir.

İçinde bulunduğumuz 2021 yılı Yunus Emre yılı olarak kabul edilmiştir. Bu kararın çağları aşan, ilahi neşve ile samimi bir tarzda bazen kalpleri ürperten coşkulu, bazen yürek teline dokunan duygulu dizeler kaleme alan Yunus’u; insanlığın, münevverlerimizin, akademisyenlerimizin, üniversite öğrencilerimizin ve bilumum gençlerimizin yeniden okuma ve anlamasına vesile olması en büyük temennimdir. Onun bu nadide dizeleri, insanlığa hep yol gösteren, hayatı anlamlandırmalarını sağlayan, okudukları ilmin kendilerini bilmelerine dolayısıyla Hakk’ı idrak etmelerine yarayan bir ölçü olarak baki kalacaktır.