|
Vallaha bilmiyorum

"Pers Prensi: Zamanın Kumları" isimli filmde yiğit Dastan, amcası vezir Nizam"a soruyor: "Zamanın kumlarını ele geçirme amacın ne? Zamanı niçin geri almak istiyorsun?" Nizam, soğukkanlılıkla anlatıyor: "Babanla ben, iki delikanlıyken aslan avına çıkmıştık. Birden, bir aslanın babanın arkasından geldiğini gördüm ve mızrağımla onu öldürdüm. Şimdi zamanı geri alıp o ana gitmek ve o aslan, babana saldırdığında müdahale etmemek istiyorum. Böylelikle aslan, babanı öldürür ve ben de Pers kralı olurum."

Bu, burada bir dursun.

Sözüne itimat ettiğim bir serkeş, bir keresinde hayatın sırrını vermişti bana: "Her türlü melaneti denedim, bu gücün sarhoşluğu var ya hiçbirinde yok vallaha!"

Doğrudur. Güç, sarhoş eder insanı. Dengesini kaybettirir. Bırakın makro çapta iktidarları, mikro iktidarlar bile insanın başını döndürmeye yeter de artar.

Sahibi olduğu işyerinde işçilerine vaaz veren birini tanımıştım vaktiyle. Gücün verdiği o hissi çok yakından müşahede etme fırsatım olmuştu. İşçilerine Çin müzikleri dinletmekten tamamını karşısında ayakta bekletip sonu gelmez nutuklar atmaya, kendini dünyanın en büyük sanayicisi zannetmekten istemediğiniz halde size bir takım hediyeler "ihsan" etmeye değin uzunca bir listesi söz konusuydu.

Tuhaf bir ayrıntı... Bu adamın en büyük zaafı, "sizi bu gece rüyamda gördüm" cümlesi idi. Rüyalar anlatılırdı, yorumcular yorumlar yaparlardı falan. Bir rüyanın peşinde saatler harcardı adam.

Zihninizi bir yoklayın. Siz de mutlaka kendi küçük krallığını, yani mikro iktidarını kurmuş anneler, babalar, patronlar, müdürler hatırlayacaksınız.

O günlerde beni sosyal medyadan takip edenler hatırlayacaklardır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "%50"yi evinde zor tutuyorum" dediğinde verdiğim ilk tepki "bu ne demek Sayın Başbakan, kolluk kuvvetin miyiz, emir erin mi" cümlesini yazmak olmuştu. Zira Başbakan"ın bu çıkışını bir çeşit "güç gösterisi" olarak algılamış ve çeşitli bakımlardan can sıkıcı bulmuştum.

Gene de, politikacıların "güç duygusu" ile kurdukları ilişkiyi bir noktaya kadar anlayışla karşılayabilirim. Öyle ya, eğer CHP"li değilse, politikacı dediğin adam zaten "muktedir" olmak için sıvanmış bu işe.

Benim "güç duygusu" ile ilişkilerini asla anlayamadığım grup farklı. Kim onlar? Kimi cemaat önderleri... Ne yapacaklar gücü ve iktidarı? Vallaha bilmiyorum.

Buldukları her fırsatta "alimler peygamberlerin varisleridir" hadis-i şerifini aktaran "bağlılar"; keşke devamını da sık sık dile getirseler. Hadisin tam metni şöyle: "Muhakkak âlimler, peygamberlerin varisleridir. Şüphesiz pey­gamberler, ne altın, ne de gümüşü miras bırakırlar. Peygam­berler miras olarak, ancak ilim bırakırlar. Bu itibarla kim pey­gamberlerin mirası olan ilmi elde ederse, tam bir hisse almış olur."

Son devrin İslam alimlerini töhmet altında bırakmayayım genelleyerek. Pekala "iktidar ve güç" denen belalara bulaşmadan, sadece insanların iman ve ilim sahibi olmaları için uğraşan pek çok alim insan var ülkemizde.

Fakat işte bir de "güç" isteyenler var. Niye? Tekraren söylüyorum: "Vallaha bilmiyorum."

Verilebilecek pek çok örnek var, lakin şu küçük misalle ne demek istediğimi netleştirmeye çalışayım.

Türkçe Olimpiyatları isimli kolonyalist gösterinin sonuncusunun ardından Fethullah Gülen, "Belki arkadaşlar bana burada 10 tane mektup okuttular, hepsi Efendimiz (sav)"in olimpiyat statlarını teşrif buyurduğunu söylediler" demişti; hatırlayacaksınız. Gülen buna, yani Efendimiz (sav)"in reşit kızların reşit erkeklerle birlikte dans edip şarkı söyledikleri bir meclise teşrif ettiklerine samimiyetle inanıyordu belli ki. Benim takıldığım nokta o değil. Benim takıldığım nokta, olimpiyat statlarını teşrif ettiği varsayılan Efendimiz(sav)"in niçin "belirgin bir güç gösterisine" alet edildiği? Bunun niçin açık edildiği?

Bence şu: "Demek ki, dünyanın dört bir yanında örgütlenip okullar açmak, gazeteler, televizyonlar, çeşitli şirketler, bilmem hangi iş bağlantıları yetmiyor o gücü hissettirmeye. Mutlaka, Peygamber Efendimiz"in gücünü de yanına almak istiyor."

İyi de niye? Bunca gücü ne yapacak bir hoca? Ve tekraren cevap veriyorum: "Vallaha bilmiyorum."

O konuşmasında "usulü detaya feda etmeyelim" diyen bir hocanın dershanelerin kapatılması meselesinde niçin iman hizmetini usul, dershaneleri detay kabul etmediğini de bilmiyorum mesela.

Ne diyordu Camus: "Güçten bana ne? Kalbini açıp aslını göster ki anlayalım anlamamız gerekeni!"

10 yıl önce
Vallaha bilmiyorum
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak