Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de gerçekleşen tartışmalı referandum, üzerimizde yıllardır gezinen hayaleti ete kemiğe büründürdü. Çocukluğumuzdan beri hepimizin duyageldiği “Bağımsız Kürt devleti kuracaklar,” iddiasını somutlaştırmaya yönelik en somut ilk adım atılmış oldu. Şüphesiz ki, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yıllardır Türkiye’de her cenahın konuşa konuşa şehir efsanesine döndürmüş olmasından mıdır bilemem, garipsediğim şekilde 25 Eylül’e kadar pek çok kişide “Barzani blöf yapıyor, ciddi olamaz, buna cesaret edemez,”düşüncesi hakimdi. Kendini kandırmaktan mı, yoksa detaylara fazla boğulup ana aksı bir türlü görememekten midir artık bilemeyeceğim, böyle bir şeyin olabileceğine kimse ihtimal vermiyordu.
Oysa 25 Eylül tarihi yeni konulmuş bir tarih, referandum adımı yeni atılmış bir adım olsa da gümbür gümbür geliyordu. Erbil’e gidip otelden çıkmayan, İskan’da çekirdek çitlemeye oturup insanları sadece izleyen, onlarla konuşmayan, Kerkük’e, Mahmur’a, Diyala’ya adım atmayan, sıradan bir vatandaşla konuşmak üzere bir taksiye binmeyen, bir kahveye girmeyen gazeteciler, sokakta gerçekte ne konuşulduğunu, Irak’ta neler olduğunu gerçekten bilmiyormuş, görmüyormuş demek ki. Diplomatlar, istihbaratçılarda da durum farklı olmasa gerek; zira Ankara bugün bu kadar kandırılmış hissettiğine göre Kuzey Irak’ta olan bitene dair gerektiği şekilde bilgilendirilmemiş.
Merve Şebnem Oruç'un yazısının tamamını okumak için tıklayınız: