|
Evet bir hata var! O hata bir asırdır devam ediyor...

Hükümetten hiç kimsenin ağzını açmadığı o gün, o korkunç faciadan saatler sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik şöyle diyordu: “İlk gelen bilgiler operasyon kazası olduğu yönünde ancak hata varsa gereken yapılacaktır.”

Türk F-16''ları Irak sınırındaki Uludere''ye bağlı Ortasu Köyü (Roboski) yakınlarında kaçakçılık yapan çoğu 20 yaşının altında kalabalık bir grubun üzerinde havadan ölüm kusuyor. Hepsi sivil. Terörist zannedilmişler! 50 kişi kadarlarmış. 35''inin bedeni paramparça...

Aynı gün Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yapmış... Hiç yapmasalardı daha iyi olurdu denilecek bir açıklama.

Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül katliamdan bir gün sonra ancak konuşabildiler.

“İncelemeler neticesinde gerekli olan neyse bütün bunlar da yapılacaktır.”

Bir hata varsa... incelemeler neticesinde gerekli olan neyse bütün bunlar yapılacak.

Evet, bir hata var. Öyle dün, önceki gün yapılan bir hata değil.

Yaklaşık bir asır önce yapılan hata. Öylesine büyük bir hata ki, o gün bugündür oluk oluk Kürt gençlerinin ve de Türk gençlerinin kanın akmasına neden olan “ölümcül bir hata.”

Her şey “inkar” ve “red” ile başladı. Bu topraklarda yaşayan herkes

''Türk''tü. Türk olmak zorundaydı.

Ya Türk olarak varsınız ya da yoksunuz.

İnkar ve red üzerine kurulu sistemin devreye soktuğu bir diğer unsur asimilasyondu.

Asimilasyona bile mesafeli duruyordu sistem! Anılarında anlatıyordu İhsan Sabri Çağlayangil. ''Biraz yol yapalım, okul yapalım'' teklifine, “Kürdün cahili ile halleşemezken okumuşuyla nasıl halleşiriz” diye karşı çıkıyordu sistem kurucular...

Cumhuriyet tarihi “sistem hatasına” karşı Kürt isyanlar ve bu isyanlar sonrası tedip ve tenkillerle doludur.

Kaç isyan yaşandı bu topraklarda? Ne kadar insan tedip ve tenkile maruz bırakıldı!

Kaç bin Kürt köyü yakıldı. Kaç on bin Kürt genci ve de kaç bin Türk genci öldü!

Başbakan Erdoğan görmüyor mu bu sistem hatasını?! Bu kadar Kürt genci niye dağlarda? 16 yaşındaki Kürt gençleri hâlâ neden dağ yolunu tutuyor?

PKK adı verilen bir örgüt var. 30 yıldır aralıksız varlığını sürdürüyor bu örgüt!

Dün de dağ kadrosunda 3-5 bin kişi vardı, bugün de...

Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül, hükümetin diğer yetkilileri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti''nin yüce erkanı kör mü, sağır mı?

Bu sistem, korumaya çalıştığınız, varlığında ısrar ettiğiniz bu sistemin neden olduğu acıları görmüyor musunuz gerçekten!

İnkar edildi bu insanlar, reddedildi, asimile edilmek istendi.

Kabul etmediler, etmiyorlar... Görünen o ki etmeyecekler de...

Şeyh Said, Dersim, Ağrı ve daha nice isyanın sebebidir bu sistem.

Son 30 yıldır insanları dağa çıkartıyor. Çapulcu diyor, terörist diyor.

Bölücü diyor, dış güçlerin oyuncağı diyor.

Dağa çıkartmakla, terörist yapmakla yetinmiyor bu sistem.

İnsan olmaktan, insani olmaktan çıkarıyor. Hayvanlaştırıyor. Bazen “Ermeni dölü” oluyor, “hayvanlaştırma” ile, “gavurlaştırma” ile eş.

Eskiden daha kabul edilebilir tanımlamalar yapılırdı. Unutuldu onların hepsi.

Asi, şaki ya da eşkıya gibi...

Dağdakiler bu noktadan sonra insan değildir artık.

Onun için her operasyonunda “teröristlerin inine” girilir.

Ademoğlu olmadıklarından, inlerinde vurulduklarından bir insanın ölümünün verdiği his duyulmaz artık...

“Bir hata varsa gereken yapılacaktır” diyor Hüseyin Çelik...

Bu hata yüz senedir devam ediyor Sayın Çelik...

Başbakan Erdoğan, “İncelemeler neticesinde gerekli olan neyse bütün bunlar da yapılacaktır” diyor. “Bir defa hiçbir devlet halkını kalkıp da kastı mahsusa ile bombalamaz. Geçmişte bu tür şeyler belki yapılmış olabilir ama bizim iktidarımız döneminde böyle bir şeyin olması mümkün değildir” diyor, Erdoğan...

“Kastı mahsusa” ile bir devlet halkını elbette bombalamaz. Henüz 20''sine girmemiş gençleri öldürmez.

Ancak bu sistem, başında bulunduğunuz sistem, “değiştireceğim” dediğiniz ama değişimi gerçekleştirme yönünde bir türlü adım atamadığınız bu sistem onbinlerce can aldı.

BDP Milletvekili Leyla Akat, Hasan Cemal''e yazdığı mektupta, “Hiçbir başbakan, Erdoğan kadar umut vermedi milyonlara ama... Düşünüyorum da kendimi bildikten sonra, tanıklığımın olduğu son yirmi yıl içerisinde, hiçbir hükümet halkı çözüme bu kadar inandıramadı. Hiçbir başbakan, Tayyip Erdoğan kadar büyük sözler etmedi. “Analar ağlamasın” diyerek milyonlara umut vermedi. Farklı kimlikleri bir söylem etrafında birleştiremedi. Ancak, bunu başaran bir başbakan olmanın ağır sorumluluğunu da taşıyamadı Sayın Erdoğan. Bütün bu sözleri ettikten sonra bu acıların katlanarak yaşanması, halkın birlik ve bütünlük inancını sarstı” diyor.

12 Haziran seçimlerinden sonra Kürt sorununu çözmeye yönelik adımlar atacağına stratejik bir yanlışlığa düştü AK Parti hükümeti. “PKK''ya iyi bir ders verip iyice zayıflatmak” sonra da açılım yönünde adımlar atmak.

Silvan''da 13, Çukurca''da 24 askerin hayatını kaybetmesine neden olan baskınları hatırlatıp çözümü PKK''nın engellediği, provokasyona uğrattığına yönelik itirazların bir karşılığı yok ne yazık ki...

Kürtler, hiçbir başbakanı Erdoğan''ı kucakladığı kadar kucaklamadı.

Kürtler, bugüne kadar hiçbir başbakana vermediği krediyi verdi Erdoğan''a.

Ancak, Erdoğan, Arap sokaklarını kucakladığı kadar Kürt sokaklarını kucaklayamadı!

Özgür insanların yaşadığı bir ülkede 35 insanını bombalayarak ölümüne sebep olanlar bir gün değil, bir saat dahi koltuklarında oturamazlar.

Türkiye, bir gün özgür insanların yaşadığı bir ülke olacak.

Türkiye''yi özgür insanların yaşadığı ülkeye çevirecek olan lider, başka ülkelerin sokaklarını değil kendi sokaklarını özgürleştirecek olan lider olacaktır.

il y a 12 ans
Evet bir hata var! O hata bir asırdır devam ediyor...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi