Deve kuşu | Ali Saydam

Haldun Taner,

bir zamanlar tiyatro dünyamıza damga vuran

Deve Kuşu Kabare

’nin adını koyarken, sadece kafasını kuma gömüp bütün vücudu dışarıda kaldığı hâlde saklandığını zanneden deve kuşundan yola çıkmış… Günümüzde kendi görüşleri dışındakileri reddedenlerin durumu da aşağı yukarı budur.

Türkiye İstatistik Kurumu

(TÜİK) Haziran ayı istihdam verilerine göre; ülkemizde toplam istihdam edilen kişi sayısı 602 bin artarak 28 milyon 586 bine ulaşmış. 602 bin kişinin 296 bini sanayide, 163 bini tarımda, 136 bini ise hizmetler sektöründe işlere yerleşmişler. İşsizlerin sayısı da 823 bin kişi azalmış. Sonuç olarak, Türkiye’de 15-65 yaş arasında çalışanların nüfusa oranı yüzde 44,9’a yükselmiş.

İyi mi? İyi.

Olumlu mu? Olumlu.

Peki medyanın tamamı böyle mi yorumluyor? Hayır.

Belli bir kesime ait başlıklar genelde şöyle:

“TÜİK Haziran’da mucize yarattı, 602 bin kişiye birden iş buldu”

… “İnanırsanız işsizlik düştü”…

TÜİK verilerinde işsizlik yüksek çıktığında inanıyorlar ama “düşüş var” dendiğinde inanmıyorlar… Bu böyle bir tür…

Hayatın bir gül bahçesi olduğunu iddia edecek değiliz. Elbette daha iyi olmasını bekliyoruz. Ancak rakamlar ortadayken, olumlu parametreler artıştayken bunları görmemek ve göstermemeye çalışmak ne medyanın

varoluş nedenine

uygun ne de

hakikate

…

Diğer verilere de göz atalım:

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

(TCMB) tarafından açıklanan

Reel Kesim Güven Endeksi,

Temmuz’da 1,8 puan artarak 114,8’e çıkmış, bu Nisan 2012’den bu yana ulaşılan en yüksek seviyeymiş.

Mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi

ise 2,3 puan yükselişle 112,1’e erişmiş.

TÜİK,

Sektörel Güven Endeksi’

nin, Temmuz ayında hizmet sektöründe yüzde 5,8, perakende ticaret sektöründe yüzde 3,7 ve inşaat sektöründe yüzde 4,7 yükseldiğini açıkladı.

TCMB’nin açıkladığı

Finansal Hizmetler Güven Endeksi

Temmuz’da, bir önceki aya göre 2,7 puan artarak 164,2 seviyesinde gerçekleşti.

İnşaat Malzemeleri Üretim Endeksi

ise Haziran’da 201,8 puanla endeksin ölçülmeye başlandığı 2013 Ağustos’tan beri en yüksek seviyesine ulaştı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi

’nin (TİM) açıklamasına göre; Haziran’da Türkiye’nin ihracatı, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre, yüzde 47 artışla, 19 milyar 773 milyon dolara ulaştı. TİM, bunun, Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamları olduğunun altını çizerek bir rekor olduğu vurgusunu yaptı.

İstatistikler, endeksler ortada… Tıpkı çarşı-pazar fiyatları gibi… İkisini de reddedecek değiliz. Zaten ne çekiyorsak işin yalnızca bir yönünü ortaya koyanlar yüzünden çekiyoruz…

Bu tutumu anlamak için

Sözcü

gazetesinin ana sayfasında sadece dün yer alan başlıklara bakmak yeterli. Anlaşılan subliminal mesajın da modası geçmiş, bodoslama mesaj revaçta…

“Bakanın 2 danışmanı sabıkalı çıktı”… “Türkiye’de Türk olmak suç”… “Yangında kurtulan ağaçlar yakılmasın diye nöbet tutuyorlar”… “Bakanın oğlu 5 şirketin icracısı çıktı”… “[AK Partili Trabzon Belediyesi] Dere yatağına otogar yapıyor”…

Tabii bunun karşısında bir de iflah olmaz

‘pembe gözlüklüler’

var ki neticede pek farkları yok… İkisi de hakikati tahrifatla bir yerlere varmak istiyorlar… Oysa ikisi de toplumda güvensizliği körüklemekten başka işe yaramıyorlar…

Sosyal medya da ayrı bir vaka… Bu ‘taraflı’ tutumu eleştiren milyonlar orada

‘nefes aldıklarını’, ‘demokratik

’ bir ortamı teneffüs ettiklerini iddia ediyorlar ama

Cass Sunstein

bu mecrayı

‘echo chambers’

yani

‘yankı odaları’

diye adlandırarak bambaşka bir bakış açısıyla yorumluyor.

Sunstein’in kavramsallaştırması, sosyal medya ile ilgili şunu anlatmaya çalışıyor: Bizimle aynı fikre sahip olanları takip ettiğimiz, çok seslilikten ve demokratik olmaktan uzak, aksine kendi sesimizin yankılarıyla dolu bir ortam…

Bu ortamın dışına kafanızı uzatmadıkça ülke gerçeğini

‘doğru’

okumanız, okuyamayınca da geniş kitleler için

‘doğru’

çözüm yolları önermeniz, doğru çözüm yolları önermeyince de inandırıcılığı yakalamanız, inandırıcılığı yitirince de

‘güven’

oluşturmanız,

‘güven’

oluşturamayınca da seçmenlerin oylarını almanız mümkün olmuyor…

Fazlasıyla

‘düz mantık’

gibi gözükse de