|
Öcalan tarihi kararın eşiğinde

Geçen yılın Ağustos ayının ortasında, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş bir grup gazeteciyle Çözüm Süreci"ni değerlendirmek için biraraya gelmiş ve son ziyaretlerinde Öcalan"ın yaptığı bazı açıklamalarını kamuoyu ile paylaşmıştı.

Demirtaş gazetecilere Öcalan"ın süreçle ilgili tedirginliğinin bulunduğu, bu tedirginliği ise "Biz bize çözüm için bir daha bu fırsatı yakalayamayabiliriz" diye açtığını aktarıyordu. Heyete (örneğin heyet üyelerinin tesbiti ile ilgili bazı sorunlar hakkında) "Detaylara takılmayın, büyük resme bakın" dediğini de ifade etmişti.

"Biz bize çözümün" sadece bir retorik olmadığı Oslo sürecinin nasıl bozulduğu hatırlandığında ortaya çıkıyordu.

İmralı zabıtları, usta eller tarafından amaçlara uygun bir şekilde redakte edildikten sonra sızdırılmıştı. HDP bu hesabı veremedi, fatura çaycıya kaldı. Aynı sıralarda "biz bize çözüm çöktü", "Türkiye PKK"ya, PKK Türkiye"ye güvenemez, mutlaka garantör büyük bir ülke devrede olmalı" diye yazılar döşeniliyordu.

Türklere ve Kürtlere birbirlerine güvenmemeleri telkin ediliyordu...

Öcalan"ın acelesi, Ortadoğu"da yaşanan gelişmelere dayanıyordu. 3 Temmuz"da Mursi devrilmiş aynı anda Türkiye, Brezilya ve Ukrayna hattı da aşırı biçimde zorlanmaya başlamıştı. Öcalan 1 Eylül"e kadar çerçeve üzerinde anlaşmayı, 15 Ekim"e kadar da bazı adımların atılmasını istiyordu.

Öcalan"ın yaklaşımından anlaşıldığı kadarıyla asıl tedirginlik duyduğu mesele hükümetin bu adımları atıp atmayacağı değil, vakit darlığıydı sanki. Acelesi üçüncü, dördüncü, beşinci güçlerin devreye daha kolay gireceği bir safhanın yaklaştığını görmesiydi. Paris suikastları, İmralı zabıtlarının sızdırılması ve Gezi"yi bu açıdan bakarak darbe olarak nitelendirmişti.

Sürecin en önemli farkı "biz bize" formülünde yatıyordu ve bu konsept hedefteydi. Kuşatmanın tabii ki devlet tarafında değil, Kandil"in üzerinde etkili olacağından korkuluyordu.

Çekilmeler sembolik boyutta kalmış, Gezi krizi hedeflerinden birisine aslında ulaşmıştı. 9 Eylül"de KCK çekilmeyi durdurduğunu ilan etti. Oysa Meclis"te Çözüm Süreci Komisyonu kurulmuş, Öcalan"ın verdiği tarih henüz dolmamıştı. 30 Eylül"de ise PKK"lıların siyaset yapmasının önünü açacak madde dahil çok önemli demokratik reformları içeren bir paket açıklandı. Kandil ve Kürtler üzerinde etkisi olmasın diye aynı gün paket ağır itibarsızlaştırma kampanyasının hedefi oldu.

Demirtaş da tarihlerin içerdiği zorlukları kabul ediyor ve konunun hükümete tehdit olmadığını söylüyordu.

"Önümüzdeki 15 gün süreç açısından kritik. İki tarih var; 1 Eylül ve 15 Ekim tarihleri. Bu tarihler, zaman zaman öne sürüldüğü gibi hükümeti tehdit anlamına gelmiyor. Bu tarihler için bazı zorluklar var. Birisi Türkiye"nin iç gündemi; önümüzdeki dönem seçimler var. İkinci zorluk ise bölgedeki, Suriye"deki, Mısır"daki gelişmeler. Bölgesel gelişmeler Türkiye"nin iç gündeminden bile daha kritik. Benim görebildiğim kadarıyla bu tarihler Öcalan"ın dayatması olarak çıkmamıştır."

Ve nihayet geçen gün KCK Başkanı Cemil Bayık Der Standart"a şu açıklamayı yaptı:

"Üçüncü bir gücün çözüm sürecine gözlemci olmasını istiyoruz. Bu ABD olabilir. Uluslararası bir heyet de olabilir. Aracılara, gözlemcilere ihtiyaç var. Bizler Amerikalıları da kabul edebiliriz ve gördüğümüz kadarıyla o yöne doğru bir gidiş var."

Türkiye"de böyle bir gidiş olmadığına göre sanırım Bayık ABD"nin olağanüstü PYD/PKK ilgisinden ve Öcalan"ın bu gidişe boyun eğdirilmesinden bahsediyor olmalı.

Hükümet ve Öcalan dışında çözümü çökertecek denklem hazır. Öcalan liderliğinin en kritik kararı ile karşı karşıya. Kandil"e boyun eğerse, liderliği hem devlet hem de PKK açısından tarih olacak. Biz bize formülünde diretmesi ise sürecin önünün açılması anlamına gelecek.

Bu 1993 Bingöl veya Silvan saldırısı ile kenara çekilip yeniden güçlenmeyi bekleyeceği bir süreç değil Öcalan için. Artık başka sulardayız.

Öcalan bu darbeyi ancak ağırlığını koyarak atlatabilir ve bu gücü var. Bu gücün son kullanma tarihi bu darbeyle dolacağı için hayati hamleden kaçınmayacağını varsayabiliriz.

9 yıl önce
Öcalan tarihi kararın eşiğinde
Sorumluluk
Albert Einstein Tanrı"ya inanıyor muydu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar