|
İnsanlığı merkeze alan yeni bir tarz-ı siyaset

Tehlikeli bir dönemden geçiyoruz.

Giderek insan olmanın uzağına düşüyoruz.

İnsanlığımız her geçen gün değer kaybediyor.

Birbirimizden giderek zihnen ve kalben uzaklaştıkça düşüş yaşıyoruz.

İnsan, ünsiyetten gelir.

Ünsiyet; kaynaşmak, tanışmak ve ahbaplık demek.

Biz birbirimizi sahiden tanıyor muyuz?

Bırakınız kaynaşmayı ve ahbap olmayı biz birbirimizi tanıyor muyuz, daha doğrusu tanımak istiyor muyuz?

Birbirini sevenler de, birbirine düşmanlık besleyenler de ne yazık ki birbirlerini çoğunlukla tanımadan yapıyorlar bunu.

Herkesin bir kampı var.

O cephede yer alanlar seviliyor yer almayanlar düşman görülüyor.

Ne kadar büyük bir kolaycılık. Ve bir o kadar da acınası.

Birbirlerini tanıdıklarında birbirleriyle dost olabilecek nice insan birbirlerini tanımadan birbirlerinin hasmı bi-amanı oluyorlar.

İnsan olmak böyle bir şey değil.

İnsanlık böyle bir şey hiç değil.

Birbirimize kulaklarımız sağır, gözlerimiz kör.

Birbirimizi okumaya ve anlamaya ihtiyaç dahi hissetmiyoruz.

Bize duymak istediklerimizi söyleyenler makbul, bizi eleştirenler ve uyaranlar ise zararlı.

Her birimizin mutlak doğruları var.

Hiç birimiz yanılmış olabileceğimize veya yanlış yaptığımıza inanmıyoruz.

Kesin inançlılık, fanatizmimizi gün be gün arttırıyor.

Kendilerini hep en doğrunun temsilcileri olarak görenler ötekilerine ya acıyorlar ya da dillerinin keskin ucuyla boyuna doğrayıp duruyorlar.

Hep yanlışta olan başkaları.

Hiç kimse kendi mahallesindeki bu mutlak doğrucu fanatizmle yüzleşme cesareti gösteremiyor.

Kendi kampındakileri eleştirenler anında ihanetçi yaftası yiyor.

Kamplaşmaktan en çok şikâyet edenler, nedense kutuplaştırmayı çatışmaya dönüştürenler.

Ne yaman çelişkidir bu.

Başkalarının doğrularına sahip çıkma yürekliliği kalmadı hiç kimsede.

Birbirimizi dinlemez olduk.

Dinler gibi bakıyoruz sadece.

Bakıyoruz ama görmüyoruz.

Düşman nazarlar görmemizi de dinlememizi de engelliyor.

Birimiz daha cümlesini tamamlamadan ötekimiz ağzına tıkıyor hışımla.

Hep birbirimizi alt etme duygusuyla hareket ediyoruz.

Sürekli bir teyakkuz hali.

Pusuya yatmış avcılar misali eksik ve kusur arıyoruz birbirimizi vurmak için.

Peki sonuç?

Kazananı olmayan karanlık ve tehlikeli bir anomali. Kaotik bir ortam. Herkesin bir diğerini değersizleştirmeye çalıştığı gayrı insani bir mecra.

Kaybeden, insanlık.

Birbirimizi tanımaktan korkar hale geldik.

Çünkü tanırsak, yani bir araya önyargısız gelip konuşursak düşmanlığımızın ne kadar çok temelsiz olduğunu görmekten korkuyoruz.

Muhabbetten korkuyoruz. O yüzden dilimiz hep husumet kusuyor.

Dostluktan korkuyoruz. Dostluğu sürdürmek insanlık ister, o yüzden zor. En kolayı, yıkıcı bir düşmanlık.

O yüzden diyaloğun köküne kibrit suyu döküyoruz.

Birbirimize bakarken sadece imha edilmesi gereken düşmanlar görüyorsak içimizdeki insanı çoktan öldürmüşüz demektir.

Karşımızdakini düşman gören zihniyet, bize her türlü yanlışı yaptırabiliyorsa insanlıktan fersah fersah uzağız demek.

Yalanın bini bir para olmuş.

İftira ise gırla.

Hiç birimiz karşı kampta gördüğümüz birini artık dinlemek istemiyoruz.

Ne dinlemesi, görmek dahi istemiyoruz.

Bırakınız karşı kamptakileri kendi mahallemizde bizden farklı düşünenleri bile imliyoruz anında.

Bu kadar kin ve öfke hepimizi zehirliyor.

İnsan olmaktan öteye savuruyor.

İnsanlık vadisinden uzaklaştırıyor.

Bu gidişat hayra alamet değil.

Bu gidişi durdurmazsak insanlık temelli kaybeder.

Ünsiyeti yeniden inşa etmeliyiz.

Hep kendilerini haklı görenler başkalarına haksızlık ederler.

Hep kendilerini en doğru yolda görenler başkalarını yanlıştan döndürmek için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak gerektiğine inanırlar.

Gerektiğinde baskıyı ve şiddeti dahi meşru addederler.

Oysa her birimiz kendimizi başkalarının doğrularıyla çoğaltmak gerektiğine inanırsak ünsiyeti de, muhabbeti de, ahbaplığı da oluşturmuş oluruz.

Gelin tanış olalım.

Aramızdaki husumet duvarlarını yıkalım.

Ünsiyet ortamı oluşturalım aramızda.

Birbirimizi gören gözlerimiz, duyan kulaklarımız olsun.

Aynı düşünmek zorunda değiliz.

Farklılıklarımızla insanlığımızı anlamlandıran bir vasatı birlikte oluşturalım.

Birbirimizi tanımına uygun dinlersek çok şeyler değişir.

Kulakları birbirine sağır, gözleri birbirine kör insanlar son kertede insanlıktan çıkarlar.

Bu kadar kin, bu kadar öfke, bu kadar önyargı hiç kimseyi insanlık adına bir yere taşımaz.

İnsan olduğumuzu hatırlamamız gereken günlerden geçiyoruz.

Her türlü ideolojik fanatizmin dışında sadece insanlığımızı kuşanarak birbirimizi tanımaya koyulursak eminim ki pek çok sorunumuzu çözmüş olacağız.

Şimdi adım atmanın vaktidir.

Bize gelmeyenlere gitme vaktidir.

Yoksa bizi birbirimize düşürmek isteyenlerin bilerek veya bilmeyerek tezgâhına gelmiş oluruz.

Sadece birbirimize değil ülkemize de yazık etmiş oluruz.

Kavga ettiğimizde bizi bir araya getirip barıştıracak kimseler bırakmalıyız.

Herkesi kavganın tarafı haline dönüştürürsek evvela kendimize ve insanlığımıza yazık etmiş oluruz.

Herkesin üzerinde ittifak edeceği her kesimden güvenilir insanları kavgamızın bir tarafı olmadıkları için dışlayıp suçlarsak bu ülke için gerekli olan toplumsal barışı sağlamakta zorlanırız.

Sayıları giderek azalan bu tür insanlara karşı ihtiramda kusur işlemeyelim ki bu ülkenin ve milletin birliği de dirliği de zarar görmesin.

Hep birlikte kazanacağımız yeni bir insanlık hattı üzerinden pekâlâ yeni bir tarz-ı siyaset inşa edebiliriz.

Henüz vakit varken birlikte bunu yapmazsak bedeli ağır olur.

Bunun için gerekli olan ünsiyet ortamını acilen oluşturmalıyız ki hiç birimiz günün sonunda dizini dövmek zorunda kalmasın.

“Önce insan” ve “önce insanlık” derken samimiysek şayet, buyurun birlikte atalım adımlarımızı.

#İnsanlık
#Doğru
#Yanlış
#Muhabbet
#Ünsiyet
3 yıl önce
İnsanlığı merkeze alan yeni bir tarz-ı siyaset
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu