|
Uluslararası Terör Tarihi 3: Türkiye, PKK ile uluslarası ölçekte savaşıyor

“Uluslararası Terör Tarihi: PKK” başlıklı, 3 bölümden oluşan yazı dizisinin son başlığına gelmiş bulunmaktayız. 3 bölümden oluşan yazının ilk iki bölümünde PKK’nın tarihinden ve Türkiye sınırları dışındaki irtibatlarından bahsetmiştik. Bugün, PKK’nın YPG ile olan bağlantısından daha doğrusu PKK’nın meşrulaştırılmak için YPG ile bağlantısının yok sayılmasından, özellikle ABD tarafından DAİŞ bahanesiyle silahlandırılan YPG’den bahsetmeye çalışayım.

YPG ismi ile yakın zamanda tanışmış olabiliriz ama bu tip yapılar hep var olan ancak isimlendirilmemiş ya da ismi değiştirilmiş yapılardır ve biz böyle bir süreç ile karşı karşıyayız. PKK, her ne kadar Türkiye içerisindeki ırkçı ayrılıkçı terör örgütü olarak lanse edilse de bu yapının tarihi incelendiğinde bir iç sorun olduğu kadar dış sorun olduğu, dışarıdan aldığı yardımlarla ayakta kalan bir yapı olduğu ortaya çıkıyor. Bunun en bariz örneği ise YPG…

ABD, uzun süredir göz göre göre YPG’ye silah veriyor, silah verirken de PKK ve YPG arasında bir ilişki olmadığını iddia ediyor. Ancak durum öyle değil;

“PKK lideri Abdullah Öcalan, 25 Aralık 2001’de avukatlarıyla yaptığı görüşmede, “Dört ülke için önermiştim. İran’da demokratik İslam esprisi ile olmalı. PKK, Irak’ta yaşamalı, Güney PKK biçiminde olabilir. Suriye’de Demokratik Birlik Partisi. Artık ayrıntıya girmeyeceğim. Çünkü bunları savunmamda ayrıntılı verdim. Ama esprisi şu: Her ülkenin demokratik birlik amaçlarına bağlı bir partileşme, ittifaklaşma, cepheleşme önerdim. Ülkelerin birliğinin demokratik aracı. Bunları biraz özümsemek gerekiyor” tanımlaması, PYD’nin oluşturulması için önemli bir köşe taşı olarak değerlendirilebilir.” Tolga Şardan- Milliyet

YPG-PKK ilişkisine dair en önemli delil ise; PKK’nın bazı üst düzey isimlerin PYD’de görev alması.

Polis Akademisi’nin, “PKK’nın Bölgesel Terör Ağı Yapılanması” raporuna göre, PKK, 2002’den itibaren yeni bir terör ağı yapılanması stratejisi izledi. PKK’nın KCK adıyla oluşturduğu terör ağının Suriye’de PYD’yi, İran’da PJAK’ı ve Irak’ta PCDK’yı koordine eden ‘şemsiye yapı’ olduğu belgelendi. PYD’nin Suriye’de PKK’nın ismini kullanmadan PKK’nın kadrolarını, militanlarını, ideolojisini ve hedeflerini benimsediği üzerinde durulan raporda çok sayıda irili ufaklı marjinal sol terör örgütlerinin de terör ağına katıldığı ifade edildi.

Bunlara ve daha fazla delile rağmen ABD, sadece Temmuz 2017’de PYD-PKK’ya 809 TIR dolusu silah gönderdi.

Bilindiği üzere Suriye’de devam eden savaş, Türkiye sınırlarını tehdit etmekte, Suriye’deki savaş konusunda sonuç nereye varır şimdilik kestirmek güç ancak PKK’ya verilen silahların, Türkiye’nin PKK-YPG ile mücadelesinde, PKK-YPG tarafından Türkiye’ye karşı kullanılacağı kestirilebiliyor.

Dünya tarihin bu ölçeğinde 3. Dünya Savaşı içerisinde, bu savaş uluslararası düzeyde devam ediyor ve terör örgütleri üzerinden şekilleniyor, terör örgütleri üzerinden devam eden savaş, işgalcilerin “ellerini kirletmemesi” açısından oldukça konforlu ve Batı, bu konforu kaybetmek istemiyor.

PKK tarafından sabote edilen Çözüm Süreci, PKK’nın elinden “Kürt halkının haklarını savunuyoruz” argümanını almıştı, Suriye Savaşı ise PKK’nın yerel, doğal ve Marksist bir örgüt değil bariz bir şekilde gladyo yapılanması olduğu gerçeğini ortaya koydu. Geriye, Türkiye’nin bunlarla mücadele yöntemini konuşmak kaldı.

Türkiye öncelikle sınırları dışında yapacağı operasyonları düşünerek ABD ve Rusya’ya karşı mesafeli müttefik tutumunu kullanmalı, tek bir taraf seçmenin şimdilik gereği yok.

Türkiye, “soytarılığa” dönmüş bazı gazetecilik örneklerinden uzaklaşmalı ve özellikle Batı basınında PKK/YPG ilişkisine dair argümanları “sözde” değil ciddiyetle ifade edecek kadroları istihdam etmeli.

Bildiğiniz üzere PKK, bölgedeki Kürt halkından artık fiili destek alamıyor ve uzun süredir üniversitelere yönelmiş durumda, kapitalistlerin ileri karakolu PKK, üniversitelerde sol tandanslı üfürmelerle gençleri kandırmaya çalışıyor, dahası birçok akademisyen de Türkiye’deki hükumet karşıtı tutumları nedeniyle PKK’nın üniversitelerdeki faaliyetlerine destek veriyor. 15 Temmuz anmasına engel getiren PKK’nın kuruluş kutlamalarına katılan akademisyen örnekleri ortada…

Trump yönetiminin Hillary’den iyi ama gerçekten iyi olmadığını bağıra çağıra ifade etmemize rağmen, “Trump Reis” sloganı atan, “think tank” görünümlü, sıfır icraatlı yalıların, bugünlerde beliren Trump karşıtlığının da bu işlerin holiganik paçozlukla olmayacağını gösterdiğini, görebilmek gerekiyor.

Irak’taki referandum süreci Barzani ile ipleri gerecek, İbadi ile yakınlaşmayı öngörecek, böyle bir durumda Türkiye’nin yapacağı şey İbadi yönetimi üzerinden kazan-kazana bağlı fazla iddialı da olmayan bir strateji geliştirmek olmalı. Zira, Barzanilerin zamanında da bu tip girişimler ile Türkiye ile aralarını açtığını, PKK’ya fırsat açtığını ve bundan en çok pişman olanın da Barzani yönetimi olduğunu ifade etmiştik.

Ez cümle; PKK, varlığından bu yana Türkiye içinde kalmamış bir terör örgütüdür, dışarı ile bağlantısı sadece Türkiyeli Kürtlerin Suriyeli, Iraklı akrabaları ile değil PKK’nın taşeron bir örgüt olmasıyla alakalıdır dolayısı ile Türkiye’nin de terör sorununu yerel değil uluslar arası ölçekte çözme stratejileri geliştirmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin PKK-PYD ile mücadelesinde önerilen üç şekil var; ABD ve Rusya’ya rağmen Türkiye’nin tek başına harekât tarzı geliştirmesi, ki ben bunu mevcut iç şartları da düşünerek riskli buluyorum; diğeri Türkiye’nin ABD ve Rusya’ya rağmen doğrudan YPG’yi hedef almasıdır, ki ABD’de Trump’ın kalıcı mı gidici mi olduğu belli olmadan şimdilik bu işe girişmek risk taşımaktadır; son öneri hava operasyonu ile uzun vadede YPG ile mücadeledir, ki şimdilik olması gereken de budur.

#ABD
#PKK
#Terör
7 years ago
Uluslararası Terör Tarihi 3: Türkiye, PKK ile uluslarası ölçekte savaşıyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset