|
Hep kaybeden ata oynamak!

Erdoğan karşıtlığı, karşıtlara kaybettiren büyük bir sarmal oluşturdu. Sarmala kapılanlar çırpındıkça batıyorlar, hamle yaptıkça mağlup oluyorlar.

30 Mart seçimlerinden sonra yazdığım bir yazıda şunları söylemiştim: "Kılıçdaroğlu"nun asıl derdi cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybedeceklerini görmesi… Yaptığı basın toplantısında sergilediği tutum, şimdiden buna karşı bir kampanya başlattığını ve aynı statüko bloğunu devam ettirmek istediğini gösteriyor. Alanda görülen CHP-MHP ittifakı, muhalefet bloğunun büyük bir mağlubiyet yaşamasını belki önledi, ancak parti bazında yaşadıkları kimlik krizini daha da derinleştirdi. Statüko bloğu aynı işbirliğinde, aynı üslupta, aynı yöntemlerde ısrar ederse AK Parti çok rahat bir cumhurbaşkanlığı seçimi geçirir. Zayıf motivasyonla geçecek yerel seçimi bile bu kadar hararetli hale getiren ve millete sandığa gitmek için motivasyon sebebi üreten muhalefet aynı yolda yürürse millet Ağustos"ta daha net bir mesaj verecektir".

30 Mart öncesi oluşan Erdoğan karşıtı cephe benzer bir motivasyonla yeniden bir araya getirilmeye çalışılıyor. CHP-MHP ve merkez medya ittifakının kendisini kaybetme sarmalına sürüklenmesi çok hazin bir tablo oluşturuyor.

Hep kaybeden ata oynamak nasıl bir psikolojidir?

Acaba yenilgi üzerine yenilgi almak bir baş dönmesine ve akıl tutulmasına mı sebep oluyor?

Girdikleri çıkmaz sokaktan geri dönmeyi gururlarına mı yediremiyorlar yoksa kendilerince bir çıkış mı bulamıyorlar?

Bu tükeniş hali, gemileri yaktıkları düşüncesinden mi kaynaklanıyor?

Normalde 30 Mart hezimeti sonrasında CHP ve MHP"nin siyasi kriz yaşaması, ciddi bir sorgulama sonrası değişime zorlanması gerekirdi. Bu partilerde bulunan ve yapılanlara onay vermeyenler nasıl sessiz kalabiliyorlar, acaba bir güç tarafından mı susturuluyorlar?

Anladığım kadarıyla birileri gelinen durumu kendileri açısından varlık yokluk meselesi olarak görüyorlar ve Erdoğan olduğu sürece hiçbir şans görmüyorlar. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun Erdoğan"ı devre dışı bırakmak için her yolu mübah görüyorlar. Parti içindeki akiller ve muhalifler de bu psikolojiye teslim olmuş görünüyorlar.

Kaybettikçe hırçınlaşıyorlar, hırçınlaştıkça yanlış yapıyorlar.

CHP önce MHP"li bir adayla şansını artırmaya çalıştı, şimdi AK Parti"ye yakın isimlerle ittifak bloğunu büyütmeye çalışıyor. Zafer için kendine yabancılaşan, yenilgiden kurtulmak için rakibinin ekmeğine yağ süren bir anlayış…

CHP gerçekten "dramatik bir çöküş" içinde. CHP bir oy fazla alabilmek için kendisini, ideolojisini ve kimliğini feda eden bir partiye dönüşüyor.

Öne çıkarılan isimleri pompalayanlara bakınca nasıl bir dümen döndüğü daha iyi anlaşılıyor. Gezi olaylarında, 17 Aralık"ta, 30 Mart"ta bir araya gelenler 10 Ağustos için de kolları sıvamış durumdalar.

Esad ve Sisi destekçiliği, İhvan karşıtlığı gibi hususiyetler, uluslararası düzeyde bir "proje" ortaya koyduğunu da gösteriyor.

Siyasi olmayan bir adayın oy toplamasından medet ummak ayrı bir paradokstur. Beyaz Türklerin, monşerlerin, seçkincilerin, kibir abidelerinin, halkın ter kokusundan rahatsız olanların masa başında yürüttükleri siyaset mühendisliği hep gelip halka toslamıştır. Üstteki hesaplarda dikkate alınmayan tek faktör olan halk hep oyunu bozmuştur.

Siyaset artık çok partili olmaktan çıkarak iki bloğa oturuyor: AK Parti ve AK Parti"ye benzemeye çalışanlar… Taklitler ise hep aslını yaşatıyor.

10 yıl önce
Hep kaybeden ata oynamak!
Okuyucu soruları özelinde 3600 ek gösterge düzenlemesindeki sorunlu alanlar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü