Yine bir soru üzerine Türkiye’nin önemli bir havayolu şirketinin genel müdürü olmanın güzel bir duygu olduğunu da ifade eden Nane, havacılık mesleğini kendisinin tercih ettiğini anlattı. Havacılığın, insanın kendisini gösterebilecek bir iş kolu olduğunu da vurgulayan Nane, sözlerini şöyle sürdürdü:
"’Havacılığı biz başlatmadık ama biz değiştirdik’, diye sloganımız var. Havacılık, farklılık oluşturulduğunda anında cevap alınabilen işkolu. İlk 9 ayda 24 milyon misafir taşıdık. Yılsonu bu rakam 26 milyonlara gidiyor. Bu büyük bir rakam. 2005 yılında Esas Holding Pegasus’u aldıktan sonra bugüne kadar geçen sürede biz 170 milyon yolcu taşımışız. Türkiye’yi iki kere neredeyse taşımışız. Burada yaptığınız şey misafire anında ulaşıyor. Anında da cevabını görüyorsunuz. Günde 80-ile 100 bin arası yolcu taşıyorsunuz. Ayda 2 milyon ve yazın da 3 milyon yolcu taşıyoruz".
Günlük 80 ile 100 bin adet, yıllık da 25 milyonun üzerinde sınır ucu açık feedback gerçekleştiğini belirten Nane, perakendede gıda malzemesi veya elektronik malzeme satıldığını ancak havacılıkta koltuk sattıklarını söyledi. Koltuğun bozulan bir şey olduğunu da belirten Nane, bu sözlerine de şöyle açıklık getirdi: "Uçak kalkana kadar koltuğu sattınız, sattınız. Satamadınız mı az gelirle şirketin gelirlerini karşılamaya çalışırsınız. Artık o koltuk bozulmuş bir üründür. Size değer oluşturmaz. Az gelirinizle gideri karşılamaya çalışıyorsunuz".
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım’a da teşekkür eden Nane, Türk havacılığın kaderinin 2003’ten itibaren değiştiğini anlattı. Vizyoner bir karar alındığını belirten Nane, yolcu başına alınan verginin düşürüldüğünü ve maliyetlerin aşağı çekildiğini söyledi. Nane, havacılık alanındaki olumlu gelişmeleri şöyle anlattı: "Uçağın en büyük gider kalemi tek başına yüzde 25 yakıt, diğeri yüzde 25 personel gideridir. Tek kalem indirimi maliyet avantajı sağlar. İkinci karar da yakıtta KDV ve bazı vergilerin azaltılması. Uçuş başına alınan ücretin azaltılması Türkiye’de uçak biletlerinin ucuzlamasına sebep oldu. O karar, Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız tarafından bilinçli yapılan bir aksiyondu. Bu sayede ülkemizde şu an 55 ilimizde havalimanı var. Oysa önceden 14 yerde vardı. Uçmak bir lükstü. Hak haline geldi”.
Nane, “Pegasus, Türikye’de olmayan düşük maliyetli havayolu modeline geçti. Pegasus, Türkiye’de siyasi iradenin aldığı bu vizyoner kararın önemli destekleyicisi oldu. ‘Low cost carrier’ ne demek? Misal, ben Ankara’ya sıkça gidiyorum. Giderken genelde uçakta bir şey yemiyorum, içmiyorum. Hatta dönüşte yorgunsam kestiriyorum. Bagajım da olmuyor. Normalde uçak bileti fiyatlaması yapılırken, ortalama bir ağırlık üstünden yapılıyor. Uçakta ağırlık ne kadar artarsa yakıt yakma ihtiyacı o kadar artıyor. Fazla maliyet de yakıt demek. Benim bagajım yok. Elimde dosyamla gidiyorum. Yemek yemiyorum ve bir şey içmiyorum. Normalde fiyatlama yapılırken, ortalama bir sandviç veya yemek yediğiniz, bir şey içtiğinizde, belli ağırlıkta bagaj taşıdığınız da hesap ona göre göre yapılır. Bizde ise kanuni limit bagaj hakkınız ne ise o sadece oturduğunuz koltukladır. Ek bagaj taşımak, ek yiyecek içecek, ihtiyacınız varsa o sizin biletinize dahil değil. Yemek yediğiniz biletinin bir kısmını yemeyen de ödüyor. ‘Ben, yemek istiyorum’, diyorsanız, internette sipariş vermeniz halinde size suşi veya bonfile de ikram ediyoruz. Geçen yıl havayolları arasında düzenlenen yarışmada ‘bonfile’ birinci seçildi".
Kendi şirketlerinde business yolculuk olmadığını da vurgulayan Nane, olan uçaklarda 156 yolcunun uçabildiğini söyledi. Ancak Pegasus’ta ise tipine göre 186 veya 189 yolcu uçabildiğini bildiren Nane, maliyeti böyle indirdiklerini, rahat yolculuk yapmak isteyenler için de bu kıvamda 18 koltuk ayırdıklarını kaydetti. Nane, "Dünyada da artık diğer modeli seçenler de çıkış koltuklarını ücretle satmaya başladılar. Burada önemli olan misafirin ödediği paraya değer oluşturmaktır. Uçmak isteyen uçar, Business konfor isteyen bonfile veya suşi alır. Doğum günü sürpriz yapmak isteyene doğum günü pastası da getirtiyoruz" ifadelerini kullandı.
Sıkça basketbol ve futbol maçlarına gittiğini de anlatan Nane, A Milli Futbol Takımının başarısızlığına da değindi. Ampute Milli Takımının başarısının da altını çizen Nane, bu başarıya iyi demenin de yetmeyeceğini vurguladı.
Nane, "Ampute takımımızın tanımı gönülden oynamasıdır. Kendilerini o maça verdiler. Hayat da böyle değil mi? Bir işi gönülden yapıyorsanız ne işi yaparsanız yapın, değer yaratır, fark edilirsiniz. O çocuklar gönlünü ortaya koydu. Allah razı olsun. Dünya Kupasına gidemeyen, milyon dolarlık futbolcularıyla başarı elde edemeyen Türkiye’nin gururu oldular” diye konuştu. Süper Lig’i de değerlendiren Nane, henüz bir şey söylemek için erken olduğunu belirtti. Nane, transferler yapan takımların yerine oturması ve ilk yarının sonlarına doğru maçların daha zevkli olacağını savundu.