|

Almanya'da 'Türkiye' seçimi

Almanya, 22 Eylül'de gerçekleştirilecek Genel Seçimler öncesinde yoğun çalkantılara sahne oluyor. Her aday için çetin geçen sürece dahil edilen 'Türkiye karşıtlığı' ise dikkatleri çeken en önemli unsur. Başta Şansolye Merkel olmak üzere hükümet yetkilileri ve parti liderleri Türkiye'yi hedef alan sert söylemlerde bulunuyor. 16 Nisan öncesi Türkiye'nin iç işlerine müdahil olmaya kalkışan adaylar, bu kez Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden oy toplama peşinde. Her geçen gün provokasyon dozunu artıran ve diplomatik ilişkileri hiçe sayan Almanya'da yaşananları derledik...

Yeni Şafak ve
10:09 - 22/08/2017 Salı
Güncelleme: 10:34 - 22/08/2017 Salı
Yeni Şafak
Almanya, seçime 'Türkiye' kampanyaları üzerinden gidiyor.
Almanya, seçime 'Türkiye' kampanyaları üzerinden gidiyor.

Almanya'da ne oluyor?

Almanya’da halk parlamento seçimleri için 24 Eylül’de sandık başına gidecek. Ülkenin kaderini etkileyecek seçimler öncesi ülke, mülteci krizi, aşırı sağın ve İslamofobia’nın yükselişi ve AB’nin karşı karşıya kaldığı sorunların içerideki yansımaları ile karşı karşıya. Avrupa Birliği’nin motor ülkesi konumundaki Almanya’da Başbakan Angela
Merkel
’in partisi Hristiyan Demokrat Partisi’nin yanı sıra Avrupa Parlamentosunun eski Başkanı Martin
Schulz
’un partisi Sosyal Demokrat Partisi öne çıkan partilerin başında geliyor. Bu iki partinin yanı sıra Türkiye karşıtı fikirleri ile bilinen
Cem Özdemir
’in liderliğini yaptığı Yeşiller Partisi ve aşırı sağcı fikirleri ile bilinen
AfD
de öne çıkıyor.
  • Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da 2017 seçimler yılı oldu. Bu nedenle 2017 Almanya'da
    'süper seçim yılı'
    olarak anıldı. Eyalet seçimlerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler de bu yıl gerçekleşti. Şubat ayında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Merkel’in partisinin desteği ile Dışişleri eski Bakanı
    Frank-Walter Steinmeier
    ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçildi. Ülkede 2016 yılında düzenlenen eyalet seçimlerinde oy kaybına uğrayan Merkel, Steinmeier’in Cumhurbaşkanı seçilmesi ile rahat bir nefes aldı. 2005 yılından bu yana Başbakanlık görevini sürdüren
    Merkel, son dönemde bir takım sorunlarla karşı karşıya.
Kampanya sürecinin başladığı dönemde ülkede yapılan anketlerde yüzde 60’a yakın bir desteğe sahip olduğu görülen Merkel, eski Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un Sosyal Demokratların adayı olarak ilan edilmesinin ardından
zayıflamaya başladı.
Buna bir de ülkede yaşanan göç ve mülteci krizi, aşırı sağın yükselişi ve Müslümanlara yönelik saldırıların artması eklenince Merkel’in seçimlerdeki başarısı tartışmalı bir hale dönüştü.
Son dönemde büyük oy kaybı yaşayan Angela Merkel
, yaklaşan seçimler öncesi ise Türkiye karşıtlığı üzerinden oy toplamaya çalışıyor.
Türkiye karşıtlığını sürdürüyor

Eylül’de düzenlenecek seçimler yaklaştıkça da ülkede Türkiye karşıtlığı artıyor. Türkiye üzerinden oyunu artırmayı hedefleyen ülkelerin ana gündemi de Türkiye. Merkel’in partisi Hristiyan Demokratların yanı sıra Sosyal Demokratlar ve Yeşiller Partisi de Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerinden seçim kampanyası yürütüyor. Birçok siyasi parti Türkiye’nin AB üyeliği üzerinden oy toplamaya çalışırken, Türkiye ile müzakereleri durdurma söylemi sık sık kullanılıyor. Seçim öncesi Türkiye’yi hedefe koyan siyasi partiler, AB üzerinden de Türkiye karşıtlığını sürdürüyor. Türkiye ile müzakerelerin durdurulması, Gümrük Birliği’nin güncellenmeyeceği gibi popülist söylemlerle Türkiye’nin birliğe alınmayacağı iddiası üzerinden oy toplanmaya çalışılıyor.

Göçmen karşıtlığı

Almanya'da Avrupa genelinde sert bir şekilde hissedilir hale gelen göçmen karşıtlığı seçim atmoferi içerisinde etkenlerden sadece biri. Almanya, Suriye'deki iç savaşa bağlı olarak göç akınlarına karşı başlattığı sert söylemlerini genel bir çerçevede tüm göçmenleri kapsayacak şekilde uygulamaya başladı. Göçmenleri seçimler uğruna ötekileştiren Alman yetkililerin gözden kaçırdığı husus ise ülkedeki 'göçmen' nüfusu. İstatistiklere göre Almanya'da nüfusun yüzde 19'u göç geçmişi olan kişiler... Buna göre 6 milyon ‘göçmen kökenli seçmen’ verilere kaydedildi. Bunun yaklaşık
1 milyon 250 bini ise Türk
seçmenlerden oluşuyor.

Yetersiz seviyede temsil

Almanya’daki seçmenlerin yüzde 10’unu göçmenler oluşturuyor. Almanya Medya Entegrasyon Kuruluşu’nun ‘Siyasi Katılım’ başlıklı derleme çalışmasına göre, göç geçmişi olan kişilerin ülkenin toplam nüfusuna oranı ise yüzde 19. Bu oran göz önüne alındığında, göçmen siyasetçilerin federal ve yerel düzeyde yetersiz seviyede temsil edildikleri ortaya çıkıyor.


Bunun oransal değeri ise sadece yüzde 5,9. Göçmen kökenli vekiller üye oldukları siyasi partilere göre incelendiğinde ise en çok milletvekilinin yüzde 12,5 ile Sol Parti’de olması dikkat çekiyor. İkinci sırada yüzde 11,1 ile Yeşiller, üçüncü sırada yüzde 6,7 ile SPD, dördüncü sırada yüzde 3,1 ile Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve sonuncu sırada ise yüzde 1,8 ile Hristiyan Sosyal Birlik Partisi bulunuyor. Federal İstatistik Dairesi tarafından her yıl yayınlanan ‘Mikrozensus’ raporunun 2015 yıllığında ise Almanya’da 2015’te yaklaşık 6 milyon ‘göçmen kökenli seçmen’ kaydedildi. Bunun yaklaşık 1 milyon 250 bini Türk seçmenlerden.

  • Irkçı uygulamalar
  • Almanya Başbakanı Merkel, Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi'nin (BAMF) göçmenlerin cep telefonlarını denetlemesine izin verileceğini açıkladı. Uygulamanın, göçmenlerin kimliklerini doğrulama amacı taşıdığı bildirildi.

Gözler Türk gurbetçide

Farklı partiler arasından seçim yapan Türk vatandaşların son seçimlere göre yüzdelik dağılımı dikkati çekiyor. Tercihler büyük oranda Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) yana kullanmıştı. Gurbetçilerin yaklaşık yüzde 70 oranında destek verdiği SPD'ye bu miras, 'Türkiye dostu' olarak tanınan eski şansölye Gerhard Schröder döneminden kaldı.


Krediyi tüketti
Türkiye düşmanı söylemleriyle bilinen SPD’li Martin
Shulz, Schröder'in gurbetçiler nezdindeki tüm kredisini tüketmiş durumda.
Erdoğan'a yönelik nefret söylemiyle hafızalara kazınan Schulz'a Türklerin oy vermeleri beklenmiyor.

Gurbetçilerin Almanya’da şimdiye dek tercih ettiği ikinci parti ise yaklaşık yüzde 14’lük oranla Yeşiller. Yeşiller Partisi Eşbaşkanı ‘Türk’ asıllı Cem Özdemir’in Türkiye karşıtı söylemleri ise bu oranların da düşebileceğinin en net göstergesi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "SPD’yi de Yeşiller’i de Hristiyan Demokratlar’ı da desteklemeyin. Bunların hepsi Türkiye düşmanıdır" diyerek işaret ettiği partilerden üçüncüsü ise Almanya Başbakanı Angela Merkel'in partisi olan CDU (Hristiyan Demokratlar). CDU, gurbetçi vatandaşların yüzde 6'lık oranla şimdiye dek en az destek verdiği parti oldu. Merkel'in Türkiye ve Erdoğan'a yönelik nefret söylemleri sonrası Eylül ayında bu oranın daha da düşmesi bekleniyor.

Türk vatandaşları için geriye kalan en önemli seçenek ise Sol Parti (Die Linke). Geçtiğimiz seçimlerde Türklerin yaklaşık yüzde 10 oranında destek verdiği Sol Parti'nin Eylül'de oylarını yükseltmesine kesin gözüyle bakılıyor.



'Türkler gönderilsin' skandalı

Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nin referandum sürecinde gündeme taşıdığı öneriler ise Türkiye karşıtı skandalı gözler önüne sermişti. Parti, "Referandumun çifte vatandaşlığın iyi bir fikir olmadığını gösterdiğini" öne sürdü. Parti Genel Başkanvekili Alexander Gauland, Alman haber ajansı dpa'ya yaptığı açıklamada referandum ile 'otokrat sistem lehindeki oyların yüzde 60'ı aşmasının bu sistemi tercih edenlerin Almanya’ya ait olmadıklarını ortaya koyduğunu' ifade etti. AfD Partisi'nin Eş Başkanı Jörg Meuthen, 'en iyisinin, anayasa reformundan yana oy kullanan Türklerin Almanya’dan gönderilmesi olduğunu' dile getirdi.

'Müttefik' karnesi zayıf

Almanya'nın Türkiye'ye karşı müttefiklik şartlarını da özellikle son dönemlerde karşılamadığı görülüyor. Türkiye'yi
PKK, FETÖ ve DHKP-C
terör örgütlerine karşı mücadelesinde yalnız bırakan Almanya, aksine terörist faaliyetlere destek veriyor.

Terör örgütü PKK yanlılarının propaganda faaliyetlerini, gösterilerini yasaklamayan Alman makamları, terör örgütü mensuplarının Avrupa'daki yandaşlarının katıldığı büyük çaplı etkinliklerine de 'özel' izin sağlıyor.

FETÖ'cüler 'yurt' edindi
PKK'nın propaganda faaliyetlerini, gösterilerini yasaklamayan Alman makamları, terör örgütü mensuplarının Avrupa'daki yandaşlarının katıldığı büyük çaplı etkinliklerine de 'özel' izin sağlıyor.PKK'ya geniş imkanlar tanıyan Almanya, Fetullahçı Terör Örgütü'ne de benzer bir şekilde kolaylık sağlıyor. FETÖ'nün örgüt yapılanmasının önüne geçmeyen ve ülkede terörist faaliyetler yürüten örgüt mensuplarına yaptırım uygulamayan
Alman mercileri, firari savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'yı barındırıyor.
Almanya İçişleri Bakanlığı 15 Temmuz'dan sonra 136 FETÖ'cü diplomatın Almanya'ya iltica müracaatında bulunduğunu açıkladı.

Almanya, Türkiye'de casuslukla suçlanan ve hakkında yakalama kararı bulunan Can Dündar'a tüm itirazlara rağmen kucak açıyor. Dündar, başta Almanya Adalet Bakanı tarafından düzenlenen yeni yıl resepsiyonu olmak üzere çok sayıda resmi program için davet alıyor.


Almanya'da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) camilerinde görev üstlenen imamlara yönelik olarak son aylarda art arda operasyonlar düzenleniyor. Mesnetsiz olarak gündeme getirilen 'casusluk' iddialarının öne sürülerek gerçekleştirilen operasyonlar kapsamında imamlar gözaltına alındı.

  • Öte yandan ülkedeki imamlara operasyonlar düzenleyen Alman hükümeti, İslamofobik gösterilerin ise önüne geçmiyor.

16 Nisan'da 'hayır' kullandı

Almanya'da yetkililer her platformda siyasi özgürlüklere işaret ederken, Türkiye'nin 16 Nisan'da gerçekleştirdiği referanduma 'tarafsız' kalmadı. Başta Merkel olmak üzere hükümet ve parti liderleri yoğun bir şekilde 'hayır' propagandası yaptı. Türk gurbetçi seçmenlerin yanı sıra halk oylamasının meşruluğunu da hedef almaya kalkışan söylemler referandum sonuna dek sürdü.

Yasaklarla başladı

Türk yetkililerin, 16 Nisan referandumu öncesinde Avrupa ülkelerinde gerçekleştirmeyi planladıkları etkinliklerin takvimi hazırlandı. Bu kapsamda dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Almanya'da katılacağı programın iptali gerilim ortamını doğuran ilk unsur oldu. Almanya'nın güneybatısındaki Gaggenau kenti, Bakan Bozdağ'ın konuşma yapacağı bir toplantı için verdiği izni geri çekti. Gerekçe olarak da 'toplantı mekanının beklenen kalabalık için fazla küçük olduğu' öne sürüldü.

CHP Milletvekili Deniz Baykal'a Bozdağ'dan kısa süre sonra izin veren Almanya, açık bir çifte standart ortaya koydu.

AK Parti seçmeni önde

1 Kasım seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar, Avrupalı ülkelerin 16 Nisan'ı neden 'iç siyaset' unsuru haline getirdiğini gözler önüne serdi. Elde edilen istatistiklere göre AK Parti, 'evet' kampanyalarının engellenmeye çalışıldığı ülkelerde Türk seçmenden en çok oy alan parti idi. AK Parti, aralarında Almanya, Fransa, Hollanda, Suudi Arabistan ve Azerbaycan bulunan 25 ülkede sandıktan birinci parti olarak çıktı.

Anayasa değişikliği referandumu Avrupa siyasetinin maskesini düşürdü. Alman Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi durumunda AB-Türkiye ilişkileri kesmekle tehdit etti. Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel de Türkiye’nin bundan sonra AB üyesi olmasını ‘gerçek dışı’ olarak tanımlarken AP Yeşiller Grubu Başkanı Ska Keller, referandum oylamasına müdahale çağrısı yaptı.

  • Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'nın Türk bakanların referandum kampanyası etkinliklerini iptal etmesine "Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz" tepkisi dikkatleri çekmişti.

Angela Merkel kimdir?

2005’te Almanya’da ülkenin ilk Başbakanı seçilen Angela Merkel, aynı zamanda Soğuk Savaş döneminde Berlin Duvarının böldüğü Doğu Almanya’da doğmuş olan ilk Alman Başbakanı.

Thatcher’e benzetiyordu

Fransa ile birlikte AB’nin iki motor ülkesinden biri olarak kabul edilen Almanya’nın başına geçtiğinde birçok isim Merkel’i İngiltere’nin eski Başbakanı ‘Demir Layd’ lakaplı Margaret Thatcher’e benzetiyordu.


Gençlik yıllarında komünist hareketlerin içinde de yer almış olan Merkel, 1989 yılında siyasal alanda etkin olmaya başladı. 1991-1998 yıllarında iki defa bakanlık görevinde bulunmuş olan Merkel, bu dönemde ön plana çıkan bir isim oldu. 2000 yılında Almanya’da Hristiyan Demokrat Partisinin liderliğine seçildiğinde
ülkenin en genç siyasi isimlerinden biriydi.
Bu dönem aynı zamanda Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin de en fazla geliştiği yıllar oldu.

Bu dönemde Almanya’da Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen Sosyal Demokratlar iktidardaydı.

Nitekim, 1999 yılında Türkiye, AB aday adayı gösterildiğinde Amanya’da Türkiye’ye yakın bir tutum içindeydi.

2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte Türkiye’nin adaylık süreci daha da hız kazandı ve 2004-2005 yılları Türkiye ile AB ilişkilerinin en parlak yılları oldu. 2005 yılında genel seçimlerin düzenlendiği Almanya’da rakibi Schröder karşısında Angela Merkel, büyük bir oy alarak ülkenin yeni Başbakanı seçildi. 2005 yılındaki seçim sürecinde Merkel’in kullandığı en önemli söylem yine bugün ile benzerdi. Merkel’e göre Türkiye AB üyesi olmamalıydı ve Türkiye’ye özel statü verilmeliydi. Türkiye karşıtı bir söylem kullanan Merkel’in seçilmesi, 1999-2005 arasında hızla gelişen Türkiye-AB ilişkilerinde büyük bir kırılmaya yol açtı.

Merkel’in Almanya’da seçildiği dönemde, Türkiye karşıtlığının oy kazandırdığı bir diğer ülke ise Fransa oldu. Fransa’da Türkiye karşıtlığı ile bilinen Sarkozy aynı dönemde Fransa Cumhurbaşkanı seçildi. Bu dönemde hem Almanya hem de Fransa Türkiye karşıtlığı üzerinde birleşti. Rum kesiminin de AB müzakere sürecinde fasılları bloke etmesi ile birlikte Türkiye’nin üyelik müzakereleri fiili olarak durdu. Angela Merkel, bu dönemde Türkiye ile ilişkiler konusunda ‘üyelik yerine özel statü’ fikrini öne çıkardı. Bu durum Türkiye’nin üyelik sürecinde olumsuz bir etkiye neden oldu. Merkel’in liderliğini yaptığı Hristiyan Demokratlar da bu dönemde Türkiye’nin üyeliğine karşı durdu. Almanya’da 12 yıldır iktidarda olan Merkel ve partisi, Türkiye karşıtlığını yaklaşan seçimler öncesi yeniden kampanyalarının merkezine ‘Türkiye karşıtlığını’ koydu.

  • Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için 2015’ten bu yana devam eden görüşmelerin başarılı olması için çaba göstermeyeceklerini söyleyen Merkel’in bu çıkışının seçim odaklı olduğu ifade ediliyor. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye ile Almanya arasında artan gerilimin de bu çıkışta büyük bir payı var. FETÖ’nün hain darbe girişimine karşı Türkiye’nin yanında yer almayan ve PKK, FETÖ ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin mensuplarına ev sahipliği yapan Almanya’nın bu tutumu iki ülke ilişkilerindeki gerilimi her geçen gün artırıyor.

Martin Schulz kimdir?

Alman Sosyal Demokrat Partisi, özellikle 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’nin AB üyeliğine güçlü bir destek vermiştir. Bu dönemde Almanya Başbakanı olan Schröder’in Türkiye’nin jeo-stratejik ve jeo-politik konumu nedeniyle AB’ye güç katacağı fikrinden hareketle Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği destek 2000’li yıllarda Türkiye-AB ilişkilerine de olumlu yansımıştır. Bu dönemde Avrupa’nın birçok ülkesinde de sosyal demokratların iktidarda olması da ilişkilere hızlı bir ivme kazandırmıştır. Bu durum Avrupa’da ve özellikle Almanya’da yaşayan Türk seçmenlerin de Sosyal Demokrat çizgisine yakın durmasını sağlamıştır. Özellikle Schröder’in Türkiye yanlısı politikası bunda önemli bir rol üstlenmiştir. Ancak 2005 seçimlerinden sonra Almanya’da Türkiye’nin üyeliğine mesafeli duran Merkel ve partisi Hristiyan Demokratların iktidara gelmesi ile Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB ilişkilerinde bir duraksama dönemi de kendisini hissettirmeye başlamıştır.

Bu dönemde Martin Schulz, Sosyal Demokratlar içerisinde yıldızı parlamaya başlayan bir isim olarak öne çıkmaya başlamıştır. 1955 doğumlu olan Schulz, 18 yaşında Sosyal Demokrat Partisinden siyasete atılmıştır. 31 yaşındayken doğduğu Kuzey Ren-Westfalya’da Belediye Başkanı seçilen Schulz, 2000 yılında Avrupa Parlamentosu’nda Sosyal Demokratların başkanlığını yapmaya başladı.

  • 22 yıl boyunca Avrupa Parlamentosu’nda görev alan Schulz, 2012’de Avrupa Parlamentosu’nun Başkanı seçildi.

Bu görevini geçen yıla kadar sürdüren Schulz, Amanya’da yaklaşan seçimler öncesi Sosyal Demokratların adayı seçildi. Avrupa Parlamentosu Başkanı olduğu dönemde sık sık Türkiye’yi hedef alan ve Türkiye karşıtı fikirleri ile öne çıkan bir isim oldu. Bu durum Almanya’da yaşayan Türklerin de tepkisini çeken bir durum oldu. Geleneksel olarak büyük oranda Sosyal Demokrat Partisi’ne oy veren gurbetçilerin SPD’ye bu desteği, ‘Türkiye dostu’ olarak bilinen eski şansölye Gerhard Schröder döneminden kaldı. Ancak Türkiye karşıtı söylemleriyle bilinen SPD’li Martin Shulz, Schröder’in gurbetçiler nezdindeki tüm kredisini tüketmeye başlamış durumda.

  • Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik nefret söylemiyle hafızalara kazınan Schulz’un Almanya’da yaşayan Türklerden alacağı oy oranın düşük olabileceği belirtiliyor.
#Almanya
#Angela Merkel
#Martin Schulz
7 yıl önce