Batı tarafından 'Lanetli Sultan' olarak nitelendirilen fakat yaptığı yeniliklerle Osmanlı Devleti'nin çöküş dönemini yükselişe çeviren 34. padişah II. Abdülhamid'in hayatı dizi oluyor. Diriliş Ertuğrul ve Filinta'dan sonra "Payitaht Abdülhamid" olarak Şubat ayında seyirciyle buluşmaya hazırlanan dizinin yapımcılığını ise Yusuf Esenkal ve Serdar Öğretici üstleniyor. Saltanatının 20. yılından itibaren anlatacaklarını söyleyen Esenkal, "İlk yıllar oldukça zor geçmiş. Sultan tahta geçmesine rağmen iktidarı elde edememiş. Fakat o döneminden sonra yaptığı hastaneler, okullar, demiryollarıyla da Osmanlı Devleti'ni yükselişe doğru götürdü. Biz de bu sebepten dolayı seyircilerimizin yenilikleri, icraatları izlemesini istedik" diyor. Esenkal aynı zamanda araştırmalarını ekibinde bulunan tarihçilerle yaptığını dile getiriyor ve ekliyor: "Bu zamana kadar II.Abdülhamid ile ilgili çok şey söylendi, yazıldı. Biz araştırmalarımıza en başta Yıldız Sarayı'nda açılan yeni evraklar sergisinde başladık. Orada bulunan evrak ve günlükleri inceledik, okuduk. Dizideki iyi ve kötü bütün karakterleri günlüklerinden yola çıkarak anlattık. Abdülhamid'i en gerçek haliyle ekranlara yansıtacağız" diyor.
II.Abdülhamid dönemi en çok merak edilen fakat bu çapta işlenmeyen bir dönemdi. Çırağan baskını ve son dönemine dair işler yapıldı sadece. İlk dizimiz olan Filinta dizisinde gerçek karakterlere yer vermemiştik. Tanımsız polisler işledik, kurgu yaptık. Padişahın adı bile yoktu. Her bölümde ayrı hikayeler anlattık. Bu bizi zorlamaya başladı. Dolayısıyla bu iş bizi gerçek tarih anlatmaya sürükledi. Filinta'nın son bölümlerinde padişaha Abdülaziz adını verdik ve diziye ilgi bir anda arttı. Akabinde Abdülhamid Han'ın şehzadelikten tahta geçişini işledik ve ilgi daha da arttı. Bunu görünce tarihi gerçekleri anlatmaya ihtiyaç olduğunu gördük.
HAYATIN AKIŞINA TANIK OLACAĞIZ
Dizide saltanatının hangi yıllarını ele alıyorsunuz?
Padişahlığının 20. yılından sonrasını anlattık.
İlk dönem Abdülhamid Han tahta geçmesine rağmen iktidarı elde edememiş. İnsanımızın moralini bozabilecek Rus Harbi ve zorluklar var. Seyircinin morali bozulsun istemedik. Biz kazandıklarımızı göstermek istiyoruz. Çünkü Abdülhamid Han'ın son yılları Osmanlı'nın çöküş dönemi diye adlandırılmasına rağmen yükseliş zamanları ve eğer iyi anlaşılabilseydi belki de bir imparatorluk çökmeyecekti.
İlk bölümde İslam coğrafyasını birleştirmek için kurduğu Hicaz Demiryolu'nu anlatacağız. Ayırıca Filistin mücadelesini, yaptığı hastane, okulları anlatacağız. İzleyiciler birinci bölümü izlediğinde yaptığı diğer yenilikleri hemen görmek isteyecek ama bu mümkün değil. Bir bölümde belki 33 yılın bir haftasını anlatabileceğiz. Bir hayatın akışına tanık olacaklar.
Birincisi çok çalıştığımız bir dönemdi. İkincisi çok tartışılan, üçüncüsü de günümüzle çok eşleştirilen bir dönem. Çok empati yapılan bir dönem. 2018 yılında vefatının 100. yılı olacak. Bu yıl aslında Abdülhamid'in işlenmesi gereken bir yıl.
Dizide mücadele mesajını vermek istiyoruz. Aslında Abdülhamid öngörüsüyle bu dünya düzeninin böyle gitmeyeceğini, bir dünya harbinin geleceğini görüyordu. Çok meşhur bir sözü var: "Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim." Yaşanacakları bildiği için önlem alıyor. Sürekli okullar, fabrikalar, silah sanayi, denizaltı ve çeşitli hastaneler yapıyor. Avrupa'da çıkan her yenilik hemen ülkeye geliyor. Dolayısıyla Abdülhamid'in koyduğu ana mücadele bizim dizimizin ana teması oldu. Mücadelesiyle örnek alınmalı.
Yıldız Sarayı'nda açılan yeni evraklar sergisinde karakterlerin günlük, hatıranamelerini okuyarak senaryoyu yazdık. Kötüler tarafı diye tanıtabileceğimiz kişileri dahi kendi günlüklerinden okuyarak hikayeye yansıttık. Sultan Abdülhamid'in torununun da günlüklerini inceledik. Fotoğraflardan da yararlandık. Aynı zamanda tarihçi grubumuzla çalışıyoruz.
Bugün batıda oluşturulan Türkiye algısı bu yönde. Biz burada ne yaşadığımızı iyi biliyoruz. 15 Temmuz en yakın örneği. Dönemimizle çok benzeliği var. Batı bununla ilgili kitaplarda farklı bir gözle bakacak. Ama bu bizim yaşadığımız gerçeği değiştirmeyecek. Biz de Abdülhamid dönemine böyle bakıyoruz. Bizzat o dönemi yaşayan ailesinden, o dönemi iyi incelemiş tarihçilerden bilgi alıyoruz, yurtdışında çıkmış makalelerle değilde burada çıkan hikayelerle, günlüklerle senaryoyu yazdık. Abdülhamid'e 'Kızıl Sultan- Eli Kanlı Sultan' deniyordu. 33 yıllık sürece bir bakmak lazım. Kaç tane idam cezası olmuş. En yakınlarından gelen hainliklere dahi ölüm cezasına çarpıtmayor, hatta kendisine suikast düzenleyen Edward Joris'i dahi affediyor, onu ikna ediyor ve karşı casus olarak kullanıyor yıllarca, böyle bir şefkatli sultan ve deha.. Kızıl Sultan olarak tanıtılan padişahımızın aslında en merhametli padişah olduğunu diziyi yaparken gördük. Dolayısıyla bize dayatılan değil biz kendi hikayemizi anlatmaya çalıştık.
Tarih öylebir sahnedir ki 100 yılda bir oyunlar aynı oyuncular farklı. Biz şu an aynen Abdülhamid'in son dönemini yaşıyoruz. Biz 100. yılda sahnedeki oyuncular olarak bu oyunları daha başarılı verirsek, o dönemdeki hatalara düşmezsek kazanırız. Abdülhamid Han'ın bu dönemle arasındaki fark şu diyebiliriz. Abdülhamid'i o dönem halk anlamadı, yalnız bırakıldı. 15 Temmuz'da görüyoruz ki oyunlar aynı ama yalnız bırakılmayan bir yönetim var. Bu dönemde halk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanında.
Dizide halk ve saray ilişkisini de anlatacağız. İnsani ilişkilerin sokağa yansıma biçimi çok önemli. Bunu da elimizdeki belgelere bağlı kalarak en gerçek şekilde yapacağız.
Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet'e yönelik uluslararası projelerimiz var. Yavuz Sultan Selim projesine 1 yıl fikri olarak çalıştık. Tarih işlerine hazırlanılması çok zor. Ama ilk işimiz Yavuz Sultan Selim'i sinemada seyirciyle buluşturmak olacak.
Baştan beri II.Abdülhamid için zaten Bülent İnal'ı düşünüyorduk. Ertuğrul Gazi için nasıl Engin Altan Düzyatan biçilmiş kaftan olduysa Abdülhamid için de Bülent İnal'ın öyle olacağına inanıyorum.