Özellikle, Türkiye'yi başta ulaşım, enerji ve finans alanında
yapacak d
e arkasından doların değerini artırmak için başlatılan spekülatif ve manipülatif ataklar maruz kalınan operasyonların başlıcaları.
Üstelik bu operasyonlar farklı şekillerde de olsa, halen tüm şiddetiyle devam ediyor. Dün Halkbank Genel Müdür Yardımcısının ABD'de tutuklanmasının da bu açıdan dikkatli değerlendirilerek, iyi anlaşılması gerekiyor.
17-25 Aralık 2013 yılında FETÖ kumpasıyla başlayan sürecin hedefi yargıda bir darbe gerçekleştirilirken, ülkenin ekonomik olarak güvensiz olduğuna dair bir resim çizebilmekti, özellikle de uluslararası arenada.
Böylece, ülkenin ekonomi
Halkbank için başlatılan olumsuz algı da bu çabaların sonucuydu. Bu yüzden, ekonomiyi yıpratmak için kullanılan kurumların başında da Halkbank geliyor.
Çünkü biliyoruz ki, 2002 yılı itibariyle güçlenen ve uluslararası bir marka değeri kazanan bankalar ve bankacılık sistemi, Türkiye ekonomisinin en önemli sac ayakları.
Öyle ki bankalar, maruz kalınan bu kadar şoka rağmen,
Tam da bu sebeple, Halkbank alerjisi devam ediyor bazı kesimlerde. Özellikle 2013'de, ülke ekonomisine ve tabi ki ülke siyasetine istedikleri dizaynı veremeyince, her seferinde daha da hırslanarak şiddetini arttıran operasyon girişiminde bulundular.
Bu yüzden, aradan geçen yaklaşık 3 yıllık zamandan sonra, Türkiye'nin en önemli ve stratejik kamu bankalarından birisi olan Halkbank üzerinden
Dün Halkbank Genel Müdür Yardımcısı'nın tutuklanması, ekonomik darbe girişiminin çeşitli enstrümanlarla devam ettiğini ve bundan sonra da devam edeceğini de gösteriyor.
Özellikle de 16 Nisan'daki referanduma kadar, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi ajandasını istedikleri gibi yönlendiremeyenlerin girişimleri artacaktır.
2013'de Türkiye, makroekonomik göstergeler açısından çok güçlü bir konuma ulaşmıştı.
Şimdi de, yine Türkiye'nin ekonomik arenada daha aktif, hızlı olacağı ve dışardan / içerden gelebilecek müdahalelere karşı güçlü bir koruma duvarı oluşturacak, sistem değişikliğinin arifesindeyiz.
Türkiye'nin bölgede ekonomik ve siyasi olarak güçlü bir aktör olmasını engellemek. Tabii bu süreçte, tüm bu operasyonları yönetenin, tıpkı 17-25 Aralık darbe girişiminde olduğu gibi, 15 Temmuz'da olduğu gibi, FETÖ'nün olduğu gözardı edilmemeli.