Modern zamanlar, hem bir yaşa bağlı toplumsal bir alt-kimlik olarak gençliği ortaya çıkardı hem de hayatı gençler için en sıkıntılı hale getirdi. Genç bir toplum olmamızla övünelim ama bunları da bilelim. Övüncümüzün haklı bir zemine yerleşebilmesi için gençlerimizi asla ihmal etmeyelim. Yöneticilerimiz, bilim insanlarımız, ebeveynimiz onların dertleriyle, sıkıntılarıyla ilgilenmeli. Yetmez; nasıl ilgileneceğini yani gençlik döneminin özelliklerini, gençlerin ruh hallerini mutlaka öğrenmeli, bunun
Modern zamanlar, hem bir yaşa bağlı toplumsal bir alt-kimlik olarak gençliği ortaya çıkardı hem de hayatı gençler için en sıkıntılı hale getirdi. Genç bir toplum olmamızla övünelim ama bunları da bilelim. Övüncümüzün haklı bir zemine yerleşebilmesi için gençlerimizi asla ihmal etmeyelim. Yöneticilerimiz, bilim insanlarımız, ebeveynimiz onların dertleriyle, sıkıntılarıyla ilgilenmeli. Yetmez; nasıl ilgileneceğini yani gençlik döneminin özelliklerini, gençlerin ruh hallerini mutlaka öğrenmeli, bunun için çaba göstermeli.
Her fırsatta gençlerimizle ilgili yazmaya, bildiklerimizi, öğrendiklerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Birçokları gibi bizim de dikkatimiz son zamanlarda akıllı aygıtların elinde tutsak gibi davranan çocuklarımızın, gençlerimizin hallerinde. Geçenlerde New York Times da ekran bağımlığının, çocuk ve ergen beyninde kokain bağımlılığı kadar güçlü bir etkiye sahip olduğuyla, Silikon Vadisi’nin yöneticilerinin kendi çocuklarına cep telefonu ve ekran kullanımlarına yasaklar getirdiklerini haber yapınca tekrar bu konu üzerinde durmak istedim. Önce hatırlatmalar:
“İnternet ve Psikolojimiz” (Kapı Yayınları, 2017) kitabımızın önemli bir bölümünü teknomedyatik dünyada gençlerin hallerini anlamaya ve anlatmaya ayırdık. “Kuşak çatışması” fikrine pek itibar etmediğimizi ama son yıllarda meslek hayatımızda ilk kez ayrı bir adla anacak kadar farklı nitelikler gösteren bir gençlikle karşı karşıya olduğumuzu anlatmaya gayret ettik.
Howard Gardner ve Katie Davies, “App Kuşağı: Digital Dünyada Kimlik Mahremiyet ve Hayal Gücü” (Türkçesi: Ü. Şensoy, Optimist Yayınları, 2014), kitaplarında uzun araştırmalardan sonra günümüz gençliğine, kimlik edinme süreçleri, mahremiyet anlayışları ve hayal güçleri itibariyle bizlerden apayrı olmaları nedeniyle “app kuşağı” diyorlar. Gardner ve Davies ile birlikte biz de günümüz gençliğine “App kuşağı” adını vermenin uygun olabileceğini düşündük.
“App”, dilimize “uygulama” diye çevirebileceğimiz “”application” kelimesinin kısaltılmış hali. Genelde bir mobil cihaz üzerinde çalışmak üzere tasarlanmış, kullanıcıya bir ya da birçok işlem yapma olanağı veren yazılım programlarına bu ad veriliyor. Aplikasyonlar sayesinde şarkılara, gazetelere, oyunlara ya da bir dua programına erişim sağlayabilirsiniz, soruları cevaplayabilir, yeni sorular sorabilirsiniz. Tüm bunları inanılmaz bir hızla, anında yapabilirsiniz. Aplikasyonlar, internette bir arama motoruna girmeye ya da şahsi belleğinizi taramaya gerek bırakmıyor. App kuşağındaki gençlerin en belirgin özellikleri, parmak uçlarında birçok aplikasyon bulunması ve çok kısa sürede nasıl olsa yenilerinin çıkacağından emin olmaları… Ellerinde artık yeni bir uzuvları haline getirdikleri akıllı telefonları sayesinde bambaşka bir zihin işleyişine sahip bu gençler. “İleride okulu n’apıcaz ki? Nasıl olsa tüm cevaplar bu akıllı telefonun içinde değil mi- ya da yakında olmayacak mı?” diye düşünüyorlar. “App kuşağı”, özellikle kimlik duygusu, yakın ilişki yani mahremiyet algısı ve yaratıcılığı ortaya koyma biçimi olan hayal gücü açısından bizden büyük ölçüde farklı.
“App kuşağı”nın diğer tüm özellikleri, akıllı telefonlarını yeni uzuvları haline getirmelerinden kaynaklanıyor. Mesela bu yüzden evden dışarı çıkmak istemiyorlar, eski nesillere göre daha çok anasının kuzusu özelliği gösteriyorlar. Sosyal ilişkilerde çok acemi ve beceriksizler. Sosyal alanda ustalaşamadıkları için empati yetenekleri de güdük kalıyor. Bunları uzun uzun anlattık “İnternet ve Psikolojimiz”de…
Ardından, ünlü psikolog Philip Zimbardo’nun, genç araştırmacı Nikita D. Coulombe ile birlikte yazdığı, yine gözlem ve araştırmaya dayalı “Bitik Erkekler: Teknoloji Erkekliği Nasıl Sabote Etti?” (Türkçesi: T. Yalur, Pegasus yayınları, 2017) kitabında ortaya koydukları tezleri bu köşede sizlerle paylaştık. Batı’da gençler, özellikle genç erkekler açısından durum hiç de iç açıcı görülmüyordu. Birçok genç erkekte amaca yönelme ve temel sosyal beceri eksikliği ortaya çıkıyordu. Eğitimde tam bir hayal kırıklığı yaşanıyor, genç erkeklerin kızlar karşısındaki başarısızlıkları katlanarak artıyor, çalışmaktan vazgeçen adamlar kitlesi ortaya çıkıyordu. Yirmilerindeki ve hatta otuzlarındaki birçok genç ailesiyle yaşıyordu. Okul başarısı, kariyer yapmak ve evlenmek artık umurlarında değildi. Sosyal hayatta rekabet etmektense erkek erkeğe dayanışma içine girebildikleri maço gruplar içinde sosyal bir yoğunluk halinde yaşamayı tercih ediyorlar; alkol ve uyuşturucu almayı, video oyunları oynamayı ve porno izlemeyi seviyorlardı. Acil ihtiyaçları dışında etraflarındaki dünya onları ilgilendirmiyordu. Artan dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve obezite sorunları da bunlarla ilgili olmalıydı. Zimbardo da tüm bunlardan birinci derece sorumlu olarak teknolojiyi, özellikle akıllı telefonları görüyordu.