
Gerçekten anlamını idrâk mi edemiyorlar, yoksa o bildik ''tecâhül-i ârifâne'' yöntemine başvurarak bizleri sınıyorlar mı? Marmara Üniversitesi''ne alınmayan başörtülü öğrencilerin arasından birinin elinde tuttuğu "7.4 yetmedi mi?" pankartı üzerine yapılan yayınlara bakarak şaşırmamak elde değil.
Esas niyetlerinin kafa karıştırmak olduğuna aldırmayıp anlayamadıklarını varsayarak deprem sonrasında birkaç kez dokunduğumuz konuyu bir daha irdelemekte yarar var.
17 Ağustos sonrasında, ekranlarda karşımıza çıkan uzmanlardan, depremin, "Bilimsel yoldan açıklanabilecek bir doğa olayı" olduğunu öğrendik. Bir şeyi daha öğrendik: "Bilimin bütün ilerlemesine rağmen depremlerin önceden haber verilemediğini..." Fay kırığında biriken enerji ne zaman harekete geçerse, yer, biriken enerjinin gücü oranında sarsılıyor. 17 Ağustostan buyana, ülkemizin çeşitli yerlerinde, binden fazla sarsıntı yaşandı. Bunların bir bölümü Gölcük merkezli fay hattında görüldü; bazı yerler de o fay hattı üzerinde bulunmadıkları halde sarsıldılar. Sadece Türkiye sarsılmadı, Yunanistan, Meksika ve Tayvan da aynı zaman diliminde önemli depremlere sahne oldular.
Dünyayı ve içindekileri yaratan bir ''mutlak güç'' bulunduğuna inanmayanlar veya ''mutlak güç'' olduğuna inansalar bile onun ''görevi''nin ilk müdahaleden sonra bittiğini düşünenler için söylenecek fazla bir şey yok; onlar yer sarsıntısının ''kendiliğinden'' olduğunu düşünebilir ve farklı görüşleri reddedebilirler. Ancak, ''Tanrı'' inancı olanlar açısından, deprem, başka doğa olayları gibi, o ''mutlak güç'' ile irtibatlıdır. Çünkü, evrendeki her şey, O "Ol" dediği için olmaktadır.
O ''mutlak güç'', Müslümanlar tarafından ''Allah'' olarak adlandırılıyor. Ancak, evrendeki her şeyin Allah''ın dilemesiyle gerçekleştiği sadece İslâm inancını taşıyanlara özgü bir görüş değil; Musevilik ve Hıristiyanlık da, hemen hemen benzer ifadelerle, o inanışı tekrarlamaktalar.
Doğal âfetleri işlenen bireysel veya toplumsal yanlışlarla irtibatlama yine bütün dinlerde ortak. Mehmet Âkif''in "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi de helak eder misin Allah''ım" diye dilimize çevirdiği (Âraf/155) âyet İslâm boyutunda bunu ifade ediyor. Âyetten açıkça anlaşıldığı gibi, ''ceza'' sadece inançsızlara gelmiyor; o ''beyinsizler'' ile aynı toplumu paylaşan ve bu duayı ettiklerine göre ''inançlı'' olduklarını varsaymamız gerekenler de yok oluştan kurtulamıyorlar. Kutsal kitaplarda anlatılan geçmiş ümmetlere ait tarih tarafından kanıtlanmış gerçek olaylar da buna tanıklık ediyor zaten.
Kısacası, Allah, bazı toplumlara, aşırılıkları veya yanlış eylemleri yüzünden ceza veriyor ve hak etmeyenler de o cezalandırma yüzünden zarar görebiliyorlar. Müslüman inancına göre "Allah''ın uyarısı" veya "Allah''ın verdiği ceza" olarak adlandırılabilecek doğal âfetlerde canlarını veya mallarını kaybedenlerin, sözleri veya davranışlarıyla o âfet belâsını hak edenler olması gerekmiyor. Zaten, bu yüzdendir ki, İslâm inancına göre, deprem gibi doğal âfetlerde hayatlarını kaybeden inançlı insanlar en yüce mertebe sayılan ''şehitlik'' ile mükâfatlandırılıyor.
Üniversite önünde "7.4 yetmedi mi?" pankartını açan genç kız, belli ki, Türkiye''nin neredeyse iki aydır yaşadığı sürekli doğal âfet ortamını, kendisinin de içinde bulunduğu bir kesimin durumuyla irtibatlıyor. O pankartta ifade edilen düşüncenin, depremde hayatlarını kaybeden kişileri, deprem bölgesinde halen büyük zorluklara tahammül ederek ayakta kalma mücadelesi veren yüzbinlerce depremzedeyi rencide edecek hiçbir yönü yok. Pankart, depreme ''Takdir-i ilâhî'' teşhisini koyan inançlı herkesin anlayabileceği bir yaklaşımı sergiliyor. "Bize bunu yaparsanız, başınıza bunlar gelir" anlamını taşımıyor o soru cümlesi, tıpkı Kur''andaki "İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi de helâk eder misin Allah''ım" âyeti gibi bir dua o.
Deprem âfetine mâruz kalanların mânevi ihtiyaçları olabileceğini haftalar sonra akıl eden bir din örgütlenmesine sahip Türkiye''de, bazıları için, ''dua'' da garipsenecek, küçümsenecek bir davranış biçimi olabilir elbette. Ancak, onlar inanmıyor, küçük görüyor diye, insanlar değerli bildikleri inançlarından vazgeçecek değiller ya.
Gölcük merkezli deprem sonrasında, dünyanın dört bir tarafında, her dinden insanlar, bizler için dua ettiler. Papa da etti, Dalay Lama da. O genç kızın pankartındaki "7.4 yetmedi mi?" sorusunu, eminim, Katoliklerin ruhânî lideri Papa da Budistlerin ruhânî lideri Dalay Lama da bizdeki bazılarından daha doğru anlamışlardır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.