|
Şeyh Şamil hangi taraftaydı?

Rusya''nın Ankara Büyükelçisi "Kafkaslar''daki fundamentalizme karşı birlikte mücadele etmeliyiz" şeklinde açıklama yapınca durduğumuz yeri bir kontrol etme ihtiyacı hissettim. Her Türk vatandaşı bu oto kontrolü yapsa iyi olur diye düşünüyorum. Oldukça kaygan bir siyasi zemin üzerinde yürüyoruz. Medya aracılığıyla tuhaf şeyleri bir anda zihinlerimize boca edebiliyorlar.

Bu ülkede Şeyh Şamil''le ilgili koskoca bir literatür, ayrı bir kültür alanı var. Okul, cadde, park vesaire isimleri, çocukların folklor oyunları. Kafkaslar''daki destansı savaşlarla ilgili bilimsel veya popüler binlerce yayın kütüphanelerimizde duruyor. Dedelerimizin seferberlik türküleri, 93 harbinin yaraları, Ruslar''a karşı Doğu illerimizde kurtuluş bayramları. Ermeniler''in Ruslar''ın desteğinde uyguladığı soykırımlar.

Meclis-i Mebusan''ın, Millet Meclisi''nin zabıtlarına bakın, orada politikacılarımızın Kafkaslar''daki mücadeleyle ilgili neler söylediğine bakın. Türkülere bakın, şiirlere bakın. Kafkaslar''dan göçen nüfusun yoğun olduğu Anadolu kentlerimize bakın. Onların en ilgisizi bile Şeyh Şamil adını hemen tanıyacaktır. O Dağıstanlı mücahitti. Milli Mücadele''de mücahitlerimiz var, Kıbrıs''ta mücahitlerimiz var. Onlar hep bizim insanlarımız.

TV kanallarında Rus büyükelçisinin Dağıstanla ilgili söylediklerini duyunca bunları düşünmeden edemedim. Üstelik bu kanallar, Kafkaslar''daki mücadeleyi, Türkiye''deki "irticayla mücadele"nin bir parçası gibi gösteriyordu. Yani Ruslar''ın tarafında bir görüntü veriyordu. Ruslar''ın da amacı zaten bu. Bağımsızlık mücadelesi kavramının uluslararası siyasette destek bulduğunu bildiklerinden, fundamentalizmle, Usame bin Ladin''le, Afganistan''la bağlantısını kurmaya çalışıyorlar. Ruslar''ın Dağıstan mücadelesinin meşruiyetini ortadan kaldırma gayretlerini elbette anlıyoruz. Ama onlarla aynı ağzı kullanan ve adeta iç politikanın malzemesi haline getiren TV kanallarını anlamakta bir an güçlük çekiyoruz. Yahu diyoruz, biz hangi taraftaydık?

Kosova''da bir ölçüde gurur tazeleyen ve Çin''le yaptığı toplantılarla Dünyadaki eski yerini yani ikinci kutup liderliğini korumak isteyen Rusya böylece Dağıstan''da serbest hareket imkanı bulmuş oluyor: İsyancı fundamentalistlere karşı meşru müdafaa. Ama savunmayı etrafta pek Rus''un bulunmadığı bölgelerde yapıyor. Türkiye ise özellikle Rusya''yla olan ekonomik bağlantıları nedeniyle Kafkaslar gibi konularda duyarsız kalmayı tercih ediyor. Daha doğrusu eski Rus topraklarındaki imkanlardan bile, Rusya üzerinden yararlanmayı tercih ediyor. Bu durumda yüzyıllardır Rusya''ya terk edilen ezilen Kafkasya halklarının bağımsızlık mücadelesi gibi bir "süpekülasyona" girmeyecektir. Oysa Türk siyasi geleneğinin kayıtları bu konuda çok net ipuçlarına sahiptir.

Dünya''da büyük bir değişimden söz ediliyor. İki kutuplu dünyanın yerini "üniter" bir yapıya bıraktığı söyleniyor. Fakat siyasi teamüller açısından bazı şeylerin yerli yerinde durduğunu anlamak zor olmuyor. Mesela Birleşmiş Milletler, Kosova''ya yapılan müdahaleye karşı çıkmıştı. Çünkü orada Çin ve Rusya''nın da ağırlığı vardı. Fakat Avrupa, yine ABD kartını kullanarak kendi iç güvenlik sorununu çözdü. Bir açıdan, Rusya''ya da gereken mesajı vermiş oldu: Kendi işimi kendim görebilirim. Ama yine de Rusya''nın bir emrivakisine boyun eğmek zorunda kaldı.

Kosova''da duyarsız davranan Birleşmiş Milletler''i, Doğu Timor sorununda oldukça aceleci buluyoruz. Nüfusunun çoğu Katolik olan Doğu Timor''un Endonezya''ya karşı bağımsızlık kazanması nedense Birleşmiş Milletler''i çok heyecanlandırdı. Oysa aynı Endonezya''da Suharto zamanında halka büyük zulümler yapılıyordu. Bunu bütün dünya kabul etti ama Birleşmiş Milletler ortalarda yoktu. Çünkü nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman olan ülkenin yönetiminde Katolikler''in ağırlığı vardı. Bunlar hep birer rastlantı mı?

BM gerçekten Katolikler''e değil de genel olarak insanlara yapılan zulümlerle ilgilenseydi, Doğu Timor''la birlikte Açe sorunu da gündeme gelirdi. Çünkü Açeliler de aynı şekilde on yıllardır Endonezya ordusuna karşı mücadele ediyor.

Tabi bir yandan da Endonezya''nın durumunu düşünmek zorundayız. Portekiz''de Doğu Timor yanlısı gösteriler yapılıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü Doğu Timor eski bir Portekiz sömürgesi. Demek ki kendileri hasbelkader Katolik olan Portekizliler, eski sömürgelerini destekleme ihtiyacı duyuyor.

Bütün bunlarda bir uyum var. Portekizlilere, Ruslara kızmak değil belki övmek gerekiyor. Ait oldukları kimliğin gereğini yerine getiriyorlar.

Ya bizim durumumuz nedir? Türk medyasında Dağıstanla ve Ruslarla ilgili haberleri dinleyince kendimizi bir yere oturtmakta zorluk çekiyorum. Biz hangi taraftayız?


25 years ago
Şeyh Şamil hangi taraftaydı?
AK Parti İslamcılardan kurtulmalı mı?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…