Masa kuruldu. Eller yükseltiliyor. Değişim kaçınılmaz. Jeopolitik ile jeoekonomi baş döndüren hızda değişiyor. Türkiye yeni yüzyılda yerini belirleyecek kararlar alacak…
İki ülke arasındaki gerginlik artıyor. ABD’nin önemli gazetesi Wall Street Journal Moskova muhabiri Ruslar tarafından tutuklandı. ABD buna karşılık tüm vatandaşlarına Rusya’yı terk etme çağrısı yaptı.
İngiltere’nin Ukrayna’ya zayıflatışmış uranyum içeren mühimmat sağlama ihtimali gerginliği arttırdı. Rusya buna karşılık nükleer başlık taşıyabilen İskender füzelerini Belarus’a yani Avrupa’nın dibine konumlandırma kararı aldı.
Çin, dünyanın ikinci büyük ekonomisi; SAGP’ye (Satın alma gücü paritesi) göre ise en büyük ekonomidir. Çin elbette bunun farkında ve Yuan’ın rezerv para birimi olarak küresel kabul görmesini çok istiyor.
Daha evvel bu konu hakkında yazmıştık kısaca; dünya rezerv para birimi olma yolundaki ilk adım, küresel emtiaların bu para birimi üzerinden fiyatlandırılması ve ticaretinin yapılmasıdır.
Şu anda dünyada ticareti yapılan en büyük emtia olan ham petrol dolar, dolayısıyla Petro-dolar cinsinden fiyatlandırılmakta ve satılmaktadır. Rezerv para birimi olarak dolardan uzaklaşmak için öncelikle petrol gibi küresel çapta ticareti yapılan emtiaların başka para birimleriyle işlem görmesi gerekir.
İşte bu noktada Çin’in Petro-Yuan yaratma girişimleri devreye giriyor.
Bu pek yakın zaman evvel Brezilya ile Çin’in yaptığı ticarette Yuan kullanımı anlaşmasının ardından geldi.
Bahse konu gelişmelere ek olarak bu esnada OPEC, ABD’nin tavsiyesine rağmen “sürpriz” üretim kesintisi yaptı ve varil fiyatları hızlıca tırmanışa geçti.
Jeopolitik gerilimler, piyasa belirsizliği, zayıflaması beklenen ABD Doları, ABD bankacılık krizi ile gelişen iflaslar, FED’in açıkladığının aksine piyasada beliren düşük faiz oranı beklentileri hepsi altına yönelişi destekliyor. Bu nedenle altın tarihsel zirvesinde ve ivmesini koruyor.
Altına yöneliş amacına uygun olarak Dünya’nın ihtiyaç duyduğu ve aradığı iki sıfat; güven ve İstikrar. Türkiye için de farklı değil! Seçim vaktine yaklaştıkça bunu daha çok hissediyoruz.
Baş döndüren hızıyla gelişen küresel siyasette tek bir cepheye yaslanmak, kaderini bir ülkenin eline bırakmak intihar ile eş değer. Bu nedenle ister Batı ister Doğu bloğu Türkiye için tek başına çözüm olamaz.