|
Siyasette tuhaf zamanlar… Yeni sistemik krize dikkat…

Geçmişte asla bir araya gelemeyeceği varsayılan, hatta birbirlerinin hasmı bi-amanı olarak bilinen partilerin bir cephede hizalanmaları artık siyasetin yeni normali oldu.

Tuhaflık dediğim şu: Bu birlikteliğin “ortak hasmı” alaşağı etmek üzere kurulmuş olması.

Hadi bunu da siyasetin yeni normallerinden biri olarak kabul edelim.

Peki, bu partilerin hangi ilkelerle ve hangi anlayış temelinde ülkeyi yöneteceklerini bilmeye hakkımız yok mu?

Bildiğimiz iki şey var sadece.

Birincisi, ne pahasına olursa olsun mevcut başkanın alaşağı edilmesi.

İkincisi, parlamenter sisteme geri dönülmesi.

Peki, ülkenin birlikte yönetimi nasıl olacak?

Sözgelimi; dış politika, ekonomi, terörle mücadele vb. alanlarda hangi anlayış esas alınacak?

Tuhaf olan, bunun bilinmiyor olmasıdır. Yanısıra mevcut başkanın gitmesinden başka gözünü her şeye kör etmiş bir militan seçmen topluluğunun da bunu dert etmemesidir.

Oysa ülke yönetimi, sadece ve yalnızca nefret anlayışı üzerine ikame edilemez. Rövanşist duyguların da esiri olamaz. Bu durum ülkeye kaybettirmenin ötesinde bir sonuç da doğurmaz.

İşin bir tuhaf yanı da, ülke yönetimin hangi yöntemle ve mekanizmayla yönetileceğinin bilinmiyor olmasıdır.

Ne mi demek istiyorum? Şunu: Diyelim ki birbirinden farklı düşünen partiler ortak bir aday üzerinde uzlaştılar. Bu aday kazandığında ülkeyi kendi partisinin ilkeleri ve anlayışları doğrultusunda mı yönetecek yoksa birlikte hareket ettikleri diğer partilerle ortaklaşarak mı yönetecek? Peki, bu ortaklığın mekanizması nasıl olacak? Bir başkanlık konseyi mi oluşturulacak yoksa diğer partiler arasında bakanlıklar mı dağıtılacak? Diyelim ki bir başkanlık konseyi oluşturuldu. Buradan kararlar oy birliğiyle mi alınacak yoksa çoğunlukla mı? Diyelim ki Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütüne yönelik bir askeri operasyonun yapılması gerektiğinde buna hayır diyen bir başkan varken evet diyen konsey üyelerinin hassasiyetleri nasıl ortaklaştırılacak? Dış politikada ve ekonomik sorunların çözümünde atılacak adımlar konusunda konsey üyeleri arasında bir ortaklaşma olmadığında ortaya çıkacak yönetim zaafı veya siyasi kriz nasıl aşılacak? Diyelim ki seçilmiş başkanın acil bir konuda karar vermesi gerekiyor. Bu konunun konseyde karara bağlanmamasından doğacak yönetsel sorun nasıl aşılacak? Veya diyelim ki başka partilere mensup bakanlar kendi anlayışlarına göre mi hareket edecekler yoksa konseyden ve/ya da doğrudan başkan tarafından verilecek talimatlar doğrultusunda mı? Bakanlıklardaki kadrolaşmalar o bakanların mensup olduğu genel başkanlar tarafından mı belirlenecek, yoksa başkan veya konsey tarafından mı?

Soruları çoğaltmak mümkün ama şimdilik yeterli.

Bu yeni yönetimden kaynaklanacak sistemik kriz bence hayati bir sorun teşkil ediyor.

Tuhaf zamanlardan kastım bu işte: Nefretten körelmiş akıl, bütün bu soru(n)ları görmezlikten geliyor. “Her şey güzel olacak” mottosu, her şeyin hangi anlayış, ilke ve yönetim çerçevesinde güzel olabileceği sorusunu ıskalayarak yemi bir sistemik krize kapı aralıyor. Ama ne yazık ki bu bahiste imali fikir edenlerin sayısı yok gibi.

O yüzden yapılacak olan şey bellidir.

Evvelemirde ortak adayla çıkacak partiler adaylarıyla birlikte şu iki hususu netlikle ortaya koymalıdırlar.

Bir: Ortaklaştıkları hükümet programlarını.

İki: Ortaklaştıkları yönetsel mekanizmayı ve yöntemi.

Hükümet programlarını genel ve soyut ifadelerle değil, gayet açık ve somut ifadelerle ortaya koymalıdırlar. Sözgelimi, hangi ekonomik modeli esas alacaklarını belirtmeleri gibi. Var olduğunu ileri sürdükleri “Kürt sorunu”nu hangi somut adımlar atarak çözmeye yönelecekleri gibi. “Terörle mücadele”de hangi yöntemleri esas alacakları gibi.

Yönetsel mekanizmayı ve yönetim yöntemini de aynı netlikle ortaya koymaları elzemdir.

Madem ülkeyi birlikte yöneteceklerini söylüyorlar, o halde bunun mekanizmalarını ve yöntemini de açıklıkla belirtmelidirler. Cumhurbaşkanı yardımcılıklarından tutunuz da başkanlıkların paylaşımına, dahası partili bakanlıkların işleyiş mekanizmalarından tutunuz da karar süreçlerine varıncaya değin her şeyin şeffaf bir biçimde belirtilmesi olmazsa olmaz öneme sahiptir.

Bütün bunlar yapılmazsa ne mi olur?

Kazanmaları halinde kaybeden Türkiye olur.

Ortaya çıkacak sistemik kriz ve rövanşist siyasetin doğuracağı gerilim ve çatışmalar herkese kaybettirir.

Türkiye gücünü yitirir.

İddiası olan ülke olmaktan çıkar.

Siyaset itibarını kaybeder.

Erken seçim naraları havada uçuşur.

Kendi içinde kendi enerjisini tüketen ve kendi kendisiyle kavgalı bir Türkiye’nin ekonomisi de eskisinden beter hale gelir.

#parti
#parlamenter sistem
#siyaset
2 yıl önce
Siyasette tuhaf zamanlar… Yeni sistemik krize dikkat…
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak