Sömürgecilik ve kolonyalizm kavramları birbirinin yerine kullanılmamalıdır. İki kavram arasındaki fark basit değildir. Kesin bir bilgiye dayanmadan bu iki kavramın geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren birbirinin yerine kullanılmaya başlandığını söyleyebilirim. Bunda dönem şartlarının etkili olduğunu düşünüyorum. İki kutuplu dünya kurulmuştu ve yeni sistem hem düşünme biçimimizi hem de kavramlarımızı değiştirecekti. Bir tarafta Çarlık Rusya’sının kolonyalist imparatorluk mirasını dönüştürerek Türk dünyası üzerindeki hâkimiyetini pekiştiren Sovyetler, diğer tarafta ise Avrupa’nın kolonyalist imparatorluk mirası ile emperyalist hegemonyasını dünya üzerinde en geniş sınırlarına taşımaya çalışan ABD vardı. Sömürgecilik kavramı, sınıf çatışması tezinin üzerine inşa edildiği için Avrupa dışındaki milletlerin tarihi ve coğrafyası önemini yitirdi. Kapitalizm ve sınıf çatışması tezi çok kullanışlı bir çözümleme biçimi olarak kabul gördü. Kuşkusuz bu,bir dönem sorunuydu.
Kavramların anlamları belirlenirken zihin dünyamız da şekillenir. Böylelikle düşünme biçiminin sınırları oluşur. Düşünce özgürlüğü kavramının siyasal eleştiri hakkı ile sınırlandırılması önemli bir eksikliktir. Hâlbuki haritalarla da düşüncemize bir sınır çekilir. Kolonyalizm, bir sistemdi ve bütün dünyayı etkiledi. Muazzam bir dönüşüm yaşandı. Bu sistem ile Avrupamerkezci bir dünya inşa edildi. Türkiye doğrudan parçası olmadı ama sistemin zihin dünyamız üzerindeki etkileri zannedilenden fazladır. Örneğin Sayın Erdoğan mandacı zihniyetten bahsettiği hâlde iktisat teorileri içinde bu kavramın bir analiz değerinin olduğunu söyleyemeyiz. Oysa mandacı zihniyet de kolonyalizmin sonuçlarındandır ve bağımlılık ilişkilerinin analiz değerinin yüksek olması gerekir. Kolonyalizm, müstemleke, müstamere, manda, vekâlet, vesayet gibi yönetim biçimlerini ifade etmek için kullanılan kavramların farklı bir anlam dünyasına işaret ettiği çok açıktır. Soğuk Savaş dönemi bu dünyanın görülmesini ve tartışılmasını engelledi.