|
Din hassasiyeti mi liberal muhafazakârlık mı?

Etrafımızda olup bitenleri anlamaya çalışırken hiç kimsenin bilmediği, sadece birkaç kişinin şahit olduğu ve hadiselerin gizemini çözmeye yarayacak şaşırtıcı bir haber elbette ilgi çekicidir. Fakat aradan birkaç zaman geçtikten sonra bu yeni bilginin toplumsal olayların izahı açısından tek başına çok da değerli olmadığını anlarız. Bu durum FETÖ gibi uzun bir geçmişi olan bağımlı yapılar için özellikle geçerlidir. Dinî bir cemaat görüntüsü altında İslam’a aykırı düşünceler tabiri caizse ideolojiye dönüştürülmüş ve birtakım fiilî durumlar “din” adına meşrulaştırılmıştı. Bu sebeple aklı başında bir kimsenin 15 Temmuz’dan geriye doğru bakarak şaşırmış gibi yapması inandırıcı olamaz. Nitekim geçmişte FETÖ ile içli dışlı bir hayat yaşamış birtakım kimseler ahmak olduklarını beyan ederek gayr-i meşru duruma açıklık getirmeye çalıştılar ama inandırıcı olamadılar. Zira geçmiş, sırlar içerisinde anlaşılmayı bekleyen gizemli hadiselerden oluşmuyor.

FETÖ gibi kolonyalizm artığı bağımlı yapıların ABD emperyalizminin coğrafyamızdaki kolu olarak hizmet gördüğü çok açıktı. Örneğin 1991’de I. Körfez Savaşı başladığında coğrafyamızın genelinde karabulutlar dolaşıyordu. FETÖ elebaşı, o yılın sonlarına doğru her gece İsrailli çocuklar için sabahlara kadar gözyaşı döktüğünü söylediğinde önemli gazetelerin tamamında haber olmuştu. Çünkü bu adam zaten Yahudi sermayesine göz kırptığı için sözünün duyulmasını istiyordu. Bu cümle ile kendini ve grubunu pazarlamıştı ve tarafı da çok belliydi. Siyaset dünyası, entelektüeller, dinî ve ladinî gruplar bu sözden haberdardı. O günün kayıtlarını incelediğimizde herhangi bir tepkinin izine rastlamak kolay olmayacaktır. Kendi grubunun da bu tercihi benimsediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Sonraki yıllar FETÖ ileri gelenlerinin İsrail ile açık temasları, elebaşının tercihinin genel kabul gördüğüne işaret eder. Bunlar da sır denilecek olaylar değildi.

FETÖ ELEBAŞI İSLAMİYET KARŞISINDA YER ALAN DİN OLGUSUNDAN HAREKET ETTİ

Terör elebaşı 1991’in sonlarına doğru İsrailli çocuklar için sabahlara kadar gözyaşı döktüğünü söylediğinde sadece bir dramatizasyon ustası değildi. Dinî kavramları ve dinî hassasiyetleri hatta geleneksel dinî anlayışları ve kalıpları ustaca kullanıyordu. Yaşayan bir evliya gibi hareket ediyor, zaman ve mekânın sınırlarının kendisi için geçersiz olduğunu gösteren bir dil kullanıyordu. Çoğu kimse onun, Papa II. Jean Paul ile görüşmesine odaklanır. Fakat bu görüşme terör elebaşı için ulaşılan bir aşamaydı. FETÖ’yü izah etmek isteyenlerin bu görüşmeden önceki gelişmelere odaklanması gerekir. FETÖ elebaşı yaşayan bir evliya gibi hareket ederek “din” üzerinden meşruiyet devşirmişti. Aslında dinimizi kirletmişti fakat bunu yaparken genel manada “din” olgusundan yararlanmıştı.

Hem dramatizasyon hem de dinî alanın alenî kullanımının geniş bir eleştiriye tabi tutulmaması entelektüel bir zaaf olarak tarihe geçmelidir. Entelektüel kavramını özellikle tercih ettim. Zira FETÖ, İslamiyet ile sınırlı bir ilişkiye sahipti ve esasen din dışı sahalarla ilgileniyordu. Liberal muhafazakârların Avrupa ve ABD hayranlığı, “din” üzerinden meşruiyet kazanan bu hareketin İslamiyet ile karşıtlık içeren niteliklerinin görülmesine imkân vermedi. O dönemlerden itibaren birtakım çeviri kitaplar söylem düzeyinde karalanmaktaydı ve yeni bir yayıncılık anlayışı hâkim oluyordu.

ÇOK ERKEN BİR DÖNEMDE DİNÎ GRUPLARA SIZDILAR

Çok erken dönemlerde birtakım dinî grupların içeriden müdahalelere açık olduğunu söyleyebilirim. Bunun önemli sonuçları oldu. Grup davranışlarını öne çıkardılar ve özellikle birlikte hareket etmelerine imkân veren araçları kullandılar. FETÖ’nün gazete ve dergileri bir baskı aracıydı. O dönemler geride kaldı fakat sosyal medya platformlarının bir saldırı aracı gibi kullanılması, birtakım davranışların kalıcı hâle geldiğini gösterir. Dışarıdan bakıldığında dinî hassasiyet örneği olarak algılanacak çıkışlar, İslamiyet açısından oldukça sorunlu davranışlardır. Çünkü asıl olarak grup hassasiyeti ve dayanışması gösteriyorlar. Bu, yönlendirmelere çok açık bir durumdur.

FETÖ gibi İslamiyet ile ilişkisi oldukça sorunlu bağımlı yapılar karşısında entelektüel bir hassasiyet gösterilmediğini söyledik. Aynı şekilde, din dışındaki alanlara yönelik aşırı ilgisi üzerinde de durulmamıştı. Hatta liberal muhafazakârlar bu yapının coğrafyamızın bütünündeki faaliyetleri ile hesaplaşmış da değillerdir.

Fakat çok ilginç bir şekilde sürekli olarak din hassasiyeti ile ortaya çıkmayı başarıyorlar.

#FETÖ
#ABD
#İslamiyet
2 yıl önce
Din hassasiyeti mi liberal muhafazakârlık mı?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim