|
Ölümler bir hesabın konusu olmuşsa...

Suriye ve Mısır"da yaşananlara dünyanın verdiği "orantısız" tepkiye veryansın edip duralım. Asıl büyük orantısızlığın Türkiye içinde çıkıyor olduğuna her gün hayretle tanıklık ediyoruz.

Esasen insanın eşrefi mahlukat ile esfeli safilin arasındaki seyrinin toprak, ırk, cins tanıyor olduğuna inananlardan değilim. İslam"ın insan felsefesi iyiliğin hiç bir zaman bir kavmin, bir ülkenin veya bir milletin mülkünde olmadığını defaatle belirtir. Aynı şekilde hiç bir kavmin de mutlak olarak kötü olamayacağını, insanın iradesiyle ve fıtratındaki iyilik mayasıyla en kötü durumundan tövbe edip iyilerden olabilmesini mümkün görür. Bunun da coğrafi veya etnik özcülüğe karşı varoluş tarzında yoğunlaşan bir ilgiye yöneltmesi umulur. O yüzden Müslüman sadece etnik olarak Müslüman olmaktan dolayı veya doğulu olmaktan, Arap veya Türk veya Sünni olmaktan, bu özelliklere dayalı bir mensubiyete sahip olmaktan dolayı haklı veya doğru olmaz, olamaz.

Suriye hadisesinde takındığı tutum dolayısıyla Türkiye"ye Sünnicilik suçlamasını yapanların hiç bir zaman çoluk çocuk, kendi halkına karşı hiç bir ahlaki kural tanımadan savaş açıp katliamlar yapan bir diktatöre karşı ahlaki bir yüzleşmeye yanaşmaması asıl dikkat çekici yandır. Türkiye"nin Esad"a karşı tutumu asla mezhepçi bir hassasiyete dayanmıyordu. Bu, kanıtlamaya çalışmayı bile gereksiz kılacak kadar açık. Ancak yine baştan beri Esat ne yaparsa yapsın ona hiç toz dokundurmamaya çalışan kesimlerin değer önceliklerinin tamamen mezhepçi olduğu anlaşılıyor.

Mezhebi bir kimlik veya mensubiyet bağı olarak önemsemeyi asla yadırgayamayız. Ancak bir mezhep mensubiyetinin kendi mezhebinden olanların hatalarını, cürümlerini, ahlaksızlıklarını tolere etme, hatta meşru görme sınırlarının ne kadar genişleyebildiğini görmek açıkçası ürkütüyor.

Kimyasal silah kullanımını ilk duyduğum anda, bunu kim yapmış olursa lanet olsun refleksi göstermeyenlerin insanlığından kuşku duymamız lazım. O günahsız, masum çocukların çırpınarak can veren görüntüleri siyasi hesapların hepsini sil baştan revize etmeyi icbar eden görüntüler. Oysa birileri için o görüntüler bile hala "bizimkiler yapmışsa bir sormak lazım neden yapılmıştır" mesabesinde ele alınıyor.

O birileri hala Esad"ın 130 bin insanın ölümüne ulaşan katliamlarını kendi vatanını savunmanın bir parçası olarak görebiliyor. Ve o birileri hala Türkiye"nin Esad"a karşı tutumunda içinde mezhep tercihlerinin de olduğu bir hesap gözetebiliyorlar. Ve onların yaptığı mezhepçilik olmuyor ama Türkiye"nin kim olursa olsun haksız yere katledilen insanlar için sergilediği hassasiyet bu sefer kendi mezheplerinden birisine isabet ediyor diye mezhepçi olan Erdoğan oluyor, Türkiye oluyor.

Aslında Mısır"da yaşananlar karşısında Türkiye"nin sergilediği tutum, Türkiye"ye isnat edilen mezhepçi hassasiyetin ne kadar yakışıksız olduğunu net bir biçimde ortaya koydu. Türkiye sözümona Sünni eksenin en güçlü bileşenleri olan Suudi Arabistan ile Körfez ülkeleriyle taban tabana zıt bir yaklaşımın ve hassasiyetin içinde olduğunu gösterdi.

Gösterdi de, kime gösterdi?

Bundan asıl ders alması gerekenlerin mühürlü kalplerine zerre kadar tesir ettiği yok. Adeviye"de silahsız ve hiç bir şiddet meyli göstermeyen insanlara karşı darbecilerin hedef göstererek, otomatik silahlarla tarayarak ateş açması sonucunda bir günde tam 2600 kişi ölüyor. 10 binden fazla insan yaralanıyor. Bu tarz eylemler devletin güvenlik güçleri tarafından daha küçük çaplarda da olsa defalarca tekrarlanıyor. Katliam Mısır devletinin veya Suriye devletinin bir rutini bir tarzı haline geliyor.

Bir insanlık suçu işleniyor, ama yine de Gezicilerden tepki verilmesini beklemiyoruz. Varsın sessiz kalsınlar. Ama insanlık adına tepki gösteren Başbakana sessiz kalmıyorlar. Gezi"de 5 kişiyi öldürdüğü için bu tepkiyi göstermeye hakkı olmadığını söylüyorlar. Peki, başbakan o ölen 5 kişiye hürmeten söz söylemediğinde onun yerine siz mi söyleyeceksiniz? Gezi"de ölen 5 kişi dolayısıyla başbakan sustuğunda Adeviye mazlumları ve kurbanları adına siz mi ağlayacak, siz mi bağıracaksınız?

Bunlar boşa sorular tabi. Hiç oralı değiller. Gezide ölenlerin karşılığında Mısır"da sırf başbakan onlara ağlıyor diye yüzbinlerce insanın en hunhar biçimde katledilmesini yürekleri kaldırabiliyor. Daha da fenası, Mısır"da ölen binlerce ve Suriye"de ölen yüzbin insanın karşısına o 5 kişiyi koyabiliyorlar. Bir tür "bir Gezici dünyaya bedeldir" ırkçılığı yani.

Peki, Gezi"de ölenler onları gerçekten üzmüş mü? İsterseniz onu da bir sorun. O ölülerin sırf daha fazla cazgırlık yapmak için bir kaç katı daha olmasını mı arzu ediyorlar yoksa. Yoksa neden hiç Gezi ile alakası olmayan ölümleri de Gezi"nin toplam bilançosuna dahil ediyorlar. Sahi bu 5 kişi nereden çıktı? Bunları kim öldürdü?

Takla atan aracın altında kalarak can veren Mehmet Ayvalıtaş da bu 5"e dahil. Lice"de uyuşturucu tarlalarına yapılan baskınları protesto için karakola yapılan baskında ölen Medeni Yıldırım da bu 5"e dahil, değil mi?

Hiç bir ölüm hafifsenemez elbet, ama bu ölümler üzerinden yürütülen iğrenç ticareti görmemizi engellememeli.

Ölümler böylesi bir hesabın konusu olmuşsa, ölenlere değil, kendi halimize ağlamamızın zamanı gelmiştir...

11 yıl önce
Ölümler bir hesabın konusu olmuşsa...
Siyâsetin ucuzlaşması
İbret alınacak tarihi kontrol etme arzusu
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…